31 Aralık 2007 Pazartesi

31.12.2007 Yılın Son Günü

Yarın hayatımızı yeniliyoruz. Yeni bir gün yeni bir ay ve yeni bir yıla giriyoruz. Bir 365 günü daha geçirdik ve yeni bir yılın pırıltılarını içimizde hissediyoruz. Beklentilerimizi yenileyip, saatlerimizi ayarlayıp 12:00 olmasını bekliycez bu günün akşamında. Yeni yıla girmek için planlar yapılıyor kimisi evde, kimisi sokakta, kimisi bir mekanda, kimisi askerde giricek belki bu yeni yıla, yada geleneklere uyup kırmızı don giyip, veya eline kitap alıp onu okuycak, kimi zıplayıp yılın tamamını öle geçirmek istiycek, kimi bilgisayar başında surf yapıyor olucak kimi, yemek yemekten başka bir şey düşünemeyecek. Ama saatler 12 ye geldiğinde hepsi 10’dan geriye doğru sayıcak ve yeni yılı kutlayacaklar.

Yeni yılınız kutlu olsun daha sağlıklı daha başarılı sevdiklerinizle daha çok vakit geçirmeniz dileğiyle ben derleme yazarlarından Deserthawk, kendinize iyi bakın yeni yılın keyfini çıkarın.

30 Aralık 2007 Pazar

Yılbaşına Özel Derleme Logosu




MTV Anime Gecesi


Basilisk: “Birbirine aşık iki düşmanın kıyasıya mücadelesi” Basılısk, iki ninja karate grubunun eskiye dayanan çatışmasını konu alıyor. Aşık düşmanların rekabeti nasıl devam eder? Gerilim, korku, macera ve aşk…
Biraz türk filmi tanıtımı gibi olmuş. MTV türkiye nin sitesinden birebir alıntıdır. Genede iyi bir gelişme br türk kanalında anime yayınlanıyor olması beni mutlu etti eminim Farmerfam de duruma sevinicektir. 1 Ocak Salı gecesi saat 22:00 de MTV Türkiyede...
detaylı bilgi;

29 Aralık 2007 Cumartesi

Türkiyede İstatistiksel Serzeniş


Derleme yazarlarımızdan erdal ile bayram da yapmış olduğumuz bir konuşma sayesinde bu mesajı atmaya karar verdim. beraber kabaca bir hesap yapıcaz. Türkiye nüfusunun %50.41 sı erkek %49.59 ü kadın imiş. ki Türkiye istatistik kurumunun nüfus tahminlerine bakıcak olursak kadın sayısı geçen yıllarla beraber artmakta. ve türkiye istatistik kurumunun ileriye yönelik nüfus tahminlerinde 2030 yılında türkiyede kadın sayısının erkeklerdn fazla olacağı öngörülmektedir. 2000 yılı verilerini ele alırsak nüfus un %30 unu 14 yaş ve altı kesim oluşturmaktadır.%5.7 si 65 yaş ve üzeri kesmi oluşturmaktadır. budurumda nüfusun %35.7 si ya çok genç yada cok yaşlı şimdi yaş aralığını biraz daha daraltalım üniverste okumuş olan bir hatunu düşünelim 23 ila 25 yaşında mezun olması beklenir biz buna 24 dielim yaklaşık 30 yaşına kadar evlenmiş olur genelde bu hatun kesimi bu durumda bakalım 24 ile 30 yaş arasında ki nüfus yüzdesi ne kadar? sadece ve sadece % 9.29 hmm.


Şimdi yukardaki kabaca hesaplamalarımız sonucunda Türkiyede 24 yaşını aşmış 30 yaşından gün almamış kadın ve erkeklerin sayısının türkiye nüfusunun %9.29 una denk geldiğini bulduk. evlenmek isteyen üniverste okumuş bir hatun düşünelim. şu andan sonraki oranları tamamen tahmini olarak uydurmaktayım haberiniz olsun. kadın erkek oranına bakarak ve haydi kız çocuklarını okula gönderin kampanyalarını da göz önüne alarak bu %9.29 luk kesmin %65 inin erkek olduğunu düşünürsek ki kabaca %6.03 ü eder bu durumda geriye %3.26 kız kalır. şimdi Türkiyedeki son seçimleri ve iktidardaki partiyi düşününce bu hatunların %40 ının başını örttüğünü düşünsek ve tabiki alkol kullanmayan namazında niyazında ablalar olduğunu da düşünmüş oluyoruz. bu durumda geriye %1.95 i kalır. Türkiye ortalamalarını düşününce ki dolmuş ve otobus seyahatleri kalabalık çarşılardaki alışveriş yaptığım zamanları düşünüerek bu ortalamayı uyduruyorum bu hatunlardan %50 sinin çok kısa olduğunu düşünelim. %0.978 i kalır geriye bunlarında %30 una çok çirkin desek tamamen uyduruyorum (;> iyimser yaklaşmış olabilirim ama dikkatinizi çekiyorum çoook çirkin (;> geriye %0.6846 sı kalır. türkiye nüfusunu 73.000.000 olarak düşünürsek 449758 hatun eder. Ki bunlar tüm Türkiye düşünüldüğünde (;>


Şimdi işin içine illere göre nüfus dağılımını katalım ve bakalım durum ne 2000 yılı nüfus sayımı bilgilerine göre ankara nüfusu sanırım 4.007.860 kişi aynı % yi uyguladığımızda ankarada 27.437 hatun izmirin nüfusunu 3 370 866 olarak düşünürsek izmirde de 23.076 hatun olması gerekiyor. köy ve beldelerini işin içine soktuğumuzda dielim ki %30 u şehir merkezinde yaşıyor olsun ankara için 8.231 hatun, izmir içinse 6.922 hatunçıkıyor. bu hatunlardan %80 ninin zaten bir ilişki içinde olduğunu düşünürsek(evli nişanlı erkek arkadaşı olan), ankara için 1.646, izmir içinse 1.384 hatun kalıyor.kalanlardan da maddi durumu el vermediği için dışarıya eylenmeye gidemeyen yatunların sayısına da %30 dielim. ankara için1.152, izmir için 968 hatunkaldı.


Peki Şimdi soruyorum ben dışarıya eğlenmeye çıktığımda neden bu hatunlardan hiç birini göremiyorum ??? NERDE KARDEŞİM ELİ YÜZÜ DÜZGÜN OKUMUŞ KÜLTÜRLÜ GÜZEL EĞLENMESİNİ BİLEN HATUNLARRR NEERDE

hehe neyse işte size türkiyeden birkaç istatistik.

DipNot:

***istatistiki verilerin çoğu uydurma olduğundan sonucunda uydurma olduğu sölenebilir. alkollü bar ortamlarındaki masa muhabbetleri dışında alıntı yapılmaması önemle rica olunur (;>

28 Aralık 2007 Cuma

Polis film çekimini gerçek sandı, 2 aktör öldü

Bu yazıyı okuyunca nasıl ya dedim.

Angola’da, soygun sahnelerinin yer aldığı bir filmin çekimi sırasında polisin olayı gerçek soygun sanarak ateş açması sonucu 2 aktörün hayatını kaybettiği öne sürüldü.

Angolalı yönetmen Radikal Ribeiro, AFP ajansına yaptığı açıklamada, Angola’nın başkenti Luanda’nın bir banliyösünde çekim yapıldığı sırada, polisin sete baskın düzenlediğini söyledi.

Polislerin yakın mesafeden ateş açtığını anlatan Ribeiro, iki aktörün yere düştüğünü ve ölen aktörlerin elinde oyuncak silahların olduğunu söyledi.

Ribeiro, “Lütfen ateş etmeyin, bu bir film” diye bağırıncaya kadar polislerin ateş açmaya devam ettiğini, daha sonra yaralılara yardım etmeden olay yerini terk ettiklerini söyledi.

Angolalı yetkililer, yönetmen Ribeiro’nun bu iddiaları karşısında henüz bir yorumda ya da açıklamada bulunmadı.

Ps: Yanlız dikkat etmenizi istiyorum polislere ne olduğundan veya olmadığından bahsetmiyor nasıl bir ülkeyse artık...

Coupling



Steven Moffat tarafından yazılmış; 2000 ve 2004 yılları arası BBC de yayınlanmış ingiliz komedi dizisidir. Ülkemizde de bir ara cnbc-e tarafından yayına sunulmuştur. İzlemeyenler hemen ingilizlerde komediden ne anlar yaww demesinler. Oturup izlesinler sonra konuşalım (;> komedi alanında ki benim izlediğim en komik dizidir kendisi. Bir Klasik haline gelmiş olan Evli ve Çocuklu dizisini de listenin içine katarsak o zaman belki bölüm sayısı ve yapılış yılları düşünülünce tahtı sarsılabilir ama yinede birinciliği hiçbir diziye kaptıracağını sanmam. Dizi 4 sezondan oluşmaktadır.Oyuncu kadrosuna gelince ;
Jack Davenport .............Steve Taylor
Sarah Alexander ...........Susan Walker
Gina Bellman .................Jane Christie
Ben Miles .......................Patrick Maitland
Richard ..........................Coyle Jeff Murdock (;>
Kate Isitt .......................Sally Harper
Richard Mylan .............Oliver Morris
Olarak kabaca sayılabilir. Merak edenler ilk sezon ilk 3 bölümü izlesinler zaten izlemeye devam edeceklerdir. Size diziden aklımda kalan bir kaç dialog u hatırlatmak istiyorum ama o kadar çok varki. 3 sn hafızam olmasına rağmen nerdeyse bütün dizi aklımda(;> yinede benim favorilerimden
Jeff : cennetin anahtarına sahibim ama cok fazla ayağım var ....
şadaym (;>
ve çevirerek espisileri mafetmekten korktuğum bir kaç dialogtan da örnek veriim....
Jeff: i need breasts with brains. i don’t mean individual brains, obviously... i mean, not a brain each. you know, i like intelligent women, but you’ve got to draw the line somewhere... i think breast brains would be over-egging the woman pudding
Steve : when man invented fire, he didn’t say, 'hey, let’s cook', he said, 'great, now we can see naked bottoms in the dark.
Bu liste uzaaarrr gideer siz en iyisi izleyin dizi hakkında bilgi için
DipNot:
***Shadaim bölümünde oynayan israilli hatunun adı "Anat Dychtwald" tır...
***Jeff karakterinin lugatıma kattığı terimler:
nudity buffer, giggle loop, visual access angel, sock gap, unflushabla ...

27 Aralık 2007 Perşembe

Depremin Olabileceği En Kötü Yerler


Ankara’da dün gece 5.5 büyüklüğündeki depreme istinaden(daha büyükleri olmaz umarım);
  1. Uyurken (uyanırsan).
  2. Sınav esnasında bırakıp gideyim mi yoksa devam mı etmeliyim. Karar veremeyebilir insan.
  3. Tuvaletteyken insan ne yapıcağına karar veremeyebilir. Zaman kıstlanmıştır çünkü.
  4. Kız ya da erkek arkadaşla sarmaş dolaş olmuşken bir işle uğraşırken meydana gelmesi.
  5. Yeni aldığın Jack Şişesinin düşüp kırılması.(içkiyi aldım gene araya)
  6. Sinemada film izlerken efektleri çok gerçekçi yapmışlar diyebilirsin.

Bunlar benim aklıma gelenler varsa sizinde aklınaza gelenler ekleyelim.

Silentmoon dedi ki...

Fm oynarken, şampiyonlar ligi finali 1-0 öndesin ve maçın daha 30 dakikası maç çok heyecanlı devam ediyor...:D

Farmerfam dedi ki...

lunapark...Explorer,asansör,gondol yada bunlar gibi abuk birseye binmişken en tepedeyken bence pek bişey düşünemezsin anında koyverirsin :D

Pink Floyd - Dark Side of The Moon (1973)

Dark Side of The Moon; Pink Floyd’un klasikleşmiş eserlerindendir. 1973 yılında piyasaya sürülmüş. Parçaları;
  1. Speak To Me - Breathe
  2. On The Run
  3. Time
  4. The Great Gig In The Sky
  5. Money
  6. Us and Them
  7. Any Colour You Like
  8. Brain Damage
  9. Eclipse

Albümün ilk parçasından son parçasına kadar tamamı tek bir parça şeklinde düşünülerek yazılmıştır.

Albüm tamamen grubun insani deneyimlerinin patlamasıyla, gözlemleriyle meydana çıkmıştır. Time, zamanın ne kadar çabuk geçip ölüme yaklaşıldığını. Money, hayatın meteryalist olduğundan Us And Them, ise ırkçılığı anlatır. Sorunların altını çizen toplumlara ayna vazifesi gören bir albüm olduğundan da klasiklikten belkide çok daha öte bir albümdür.

Keşke o zamanlarda yaşasaydıkta işte Pink Floyd’un yeni albümü dark side of the moon çıktı dinledinizmi deme şansını yaklasaydık keşke diyenler için şunu söylemek istiyorum. Eğer ki o zamanda yaşasaydık o albüm Türkiye’ye 1980 yılında gelirdi ve de biz anca o zaman dinlerdik. Şu internet teknolojisi olmasada gene öle olurdu, diyerek yazıyı noktalıyorum.

PS: Ellerin dert görmesin Pink Floyd. (plus Waters amca)

Rapidshare

26 Aralık 2007 Çarşamba

Blue Oyster Cult - Secret Treaties(1974)


Blue Oyster Cult 40 yılı aşkın bir rock grubu olarak tarihe geçmişlerdir. Secret Treaties adlı albümleri 1974 yılında piyasaya sürülmüştür. Albümde ki parçalar:

  1. Career of Evil
  2. Subhuman
  3. Dominance and Submission
  4. Me 262
  5. Cagey Cretins
  6. Harvester of Eyes
  7. Flaming Telepaths
  8. Astronomy

Albümün en büyük özelliği kendi içinde belli bir bütünlük oluşturuyor olmasıdır. Mesela ilk parçadan dinlemeye başladığınız zaman son parçaya ne zaman geldiğini farkedemeyebilirsiniz. Ritmleri çok güzel oturtulmuş bir albüm, ben çalışırken çok dinlediğim farkettirmeden vakit geçirttiren (kısa olmasına rağmen) güzel bir albümdür.

Albümdeki Astronomy adlı parçayı metallica garage inc. albümünde coverlamış; tutturmuştur da. Ama ben derim ki bu parçayı birde orjinal olarak dinleyin.

25 Aralık 2007 Salı

Diz Çöken Ellerimdi

Bir minnete gelip de diz çöken ellerimdi
Kara kuru minnacık
Bir o kadarda uzundu tırnaklarım
Kökünde kan kokusu
Minyatür dünyalarda yaşamanın
Tadını aldım da iş mi ettim sanki
Eşkâlini tanımlayamadığım bin yüzüm oldu
Sarı ve kırmızı, siyah ve beyaz
Yaşamımın istilasıydı dünlerim
Bugünlerimse istiladan kalan kırıntılar
Bir dilim ekmek gibi saf değildi yani
Lafın kısası
Damlaların üzerine sevdalı
Bir hayıflık…
Bin kahırlık kadarmış
Yıkılası dârıdünyam

Aysu Dede

Deep Blue Sea

Şimdi başlığa bakarak bir filmden mi bahsedecek acaba diye düşünmeyin rica ederim. Çünkü filmden genel olarak bahsetmek değil amacım değindiği bir konudan bahsetmek.

Filmin konusu köpek balıkları üstünde deneyler yapılması ve de bu deney yaptıkları köpek balıklarından insanlarda ki kanserli hücreleri iyileştirmek için yaptıkları çalışmaları anlatıyor (herşey her zaman olduğu gibi insanlık için benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım manasına gelen bir durum) ancak beklenmedik bir şekilde yaptıkları deneyler neticesinde köpek balıkları olduklarından daha zeki yaratıklar meydana geliyor. O kadar zeki yaratıklar oluyorlarki bir anda okumuş adamlardan daha zeki hareket ve öğrenme yeteneğine sahip olup kameraları falan parçalıyolar. Garip ve de enteresan... herneyse şimdi bir an için bunun gerçek olduğunu düşünün yani dünya üzerinde insan oğlundan daha çok kafası çalışan bir ırkın olduğunu ve de bu ırkın su altında yaşadığını ve bize farkettirmeden yaşadıklarını farz edelim bizim tv lerimizi izlediklerini bizim bir kukla olduğumuzu vs. vs. düşünün gene bunu bir film de işlemişlerdi aslında; The Hitchhiker's Guide to the Galaxy filminde orda da farelerin en zeki yaratıklar oldukları geçiyordu ve de kukla niyetine kullanıldığımızı görüyorduk. Biraz daha persfektifi değiştirirsek bu seferde matrix’de kukla yerine konduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Şimdi birde şu şekilde bakalım bunları gerçek hayata çevirirsek herkes birilerinin emri altında yaşıyor veya çalışıyor gerçekten kimse gerçek anlamda özgür değilse birilerinin boyunduruğu altında olduğunu düşünürsek eğer, herkesin birer kukla olduğu ortaya çıkıyor, aslında bu filmlerde de anlatılmak veya empoze edilmek istenen fikir kuklacılıkmıdır?

24 Aralık 2007 Pazartesi

Vampire Hunter D : Bloodlust

Sevgili Deserthawk ın benim tarzlarımla ilgili yaptığı yorumdan sonra benim tarzım olan bir animeyi, bir klasiği sizlerle paylaşmak istedim. Yıllar önce Japon Kültür Vakfı'nda Anime Günlerinde izlediğim ve o gün hayran kaldıgım bu yapıt eminim ki bir çoklarının gerek müzikleri gerek atmosferiyle anime dünyasına geçiş yapmalarını sağlamıştır. Serinin 2. filmidir.

Vampirlerin ve iblislerin yer yüzünde gezdiği, karanlık bir dünyada vampir bir babanın ve ölümlü bir annenin oğlu olan bir dampir, D kanını taşıdığı her iki ırkın korkusunu kazanmış bir vampir avcısıdır. Vampirlerin sahip olduğu zafiyetlere yalnızca belirli bir oranda sahip olan D, insanlar arasında yaşamaya çalışsa da toplumlarına kabul edilmemektedir.

Yer yüzünde kalan son vampirlerden Meier Link, Charlotte Elbourne'u kaçırır. Charlotte'un babası D'yi kızını geri getirmesi için kiralar ve eğer vampire dönüşmüşse insancıl bir şekilde öldürmesini ister. Charlotte'un abisi de kardeşini geri getirmeleri için Marcus Kardeşleri kiralamıştır. D ve Marcus Kardeşler Link'e ulaşmak için hem birbirleri ile hem de zamana karşı yarışacaktır.

Vampire Hunter D: Bloodlust, Hideyuki Kikuchi'nin "Demon Deathchase" isimli üçüncü Vampire Hunter D romanından uyarlanmıştır.

Not: Bloodlust arkadaşımızın bu başlığa kayıtsız kalmayacağını umuyorum :D

Guardian of the Sacred Spirit


Bugün de sizlerle bir anime paylaşmak istedim. Benim sevdiğim anime tarzlarını bilen arkadaşlar için söylüyorum bu animenin onlarla pek bir alakası yok daha çok drama ağırlıklı. Fakat buna karşın izleyiciyi yada beni ekran başına bağlamayı becerebildi bu 26 bölümlük seri.

Naoko Uehashi'nin 1996-2007 yılları arasında yayımlanan Moribito Shirizu (Guardian Series) isimli, 10 kitaptan oluşan fantazi roman serisinin ilk bölümü olan aynı isimli kitaptan uyarlanmış olan bu animenin bir de konusunu sizlere sunayım.

Her 100 yılda bir su elementi (Water Spirit) kendisini bir insanın içine yumurta olarak bırakmakta ve bu kişiyi Guardian of the Sacred Spirit yapmaktadır. Bu sefer bu sorumluluk Yeni Yogo İmparatorunun 2. Prensi olan Chagum a düşmekteydi.

Fakat İmparator, Chagum'u ele geçiren varlığın soylu imparatorluk ailesinin prestijine zarar vereceğini düşünmekteydi ve bu yüzden Chagum'un öldürülmesini emretti. Sonuçta, 2. İmparatoriçe gizlice kadın bir korumadan, Balsadan, prensi korumasını ister ve kahramanlarımız böylelikle büyük bir maceraya başlamış olurlar.

Anime Sitelerinde 10 üzerinden 9,1 gibi yüksek bir rating e ulaşmış olan bu animeyi tarzı sevenler varsa izlemelerini tavsiye ederim



Apsinthe vol.2



Geçen hafta sonu bazı mevzuları kutlama adına... bunun yanında happy_owl arkadaşımızın Ankaraya geliş vesilesiyle denediğimiz içkidir.

Aslında buna içki demek çok mantıklı gelmiyor böle garip bir şey yani ateşe verdiğinde falan yanan bir içecek diyebiliriz. Yeşil bir içki, rakı gibi ağır bir anason kokusu var. İçine kesme şeker atıp içilmesi gerekiyor. %70 alkol seviyesinden dolayı ürkütücü bir havası var. Fazla içmenin kör ediceğine dair bir söylenti var. Neyse ki sayımız azdı da işte anca 1’er shot yapabildik. Gene fazla içtiğin zaman hayaller falan gördüğü söyleniyor ama neyse ki oranın yakınından geçmedik diyelim.

İçiminde bahsetmek gerekirse: Bardağın içindeki içkiyi yakınca içecek ısınıyor; kabul, ama asıl ısınan içki değil, bardak olduğunu belirtmek isterim. Tutmakta zorluk çekiyor insan, bir an önce içmesi gerekiyor. Sonrada dibinde kalan kesme şekerin orda kaldığı görülüyor ancak o dakikadan sonra o kesme şeker kalır. Manyaklık yapıp onuda yemeye çalışan olmadı en azından bizim aramızda.

Kısaca şunuda eklemek isterim ki, bu içkiyi de denemek lazımdı, denedik bir halt yapmıyomuş. Zannederim eskisi gibi üretmiyorlar artık, yoksa bu içkiler nasıl efsaneleşmiş insanlar eskiden tek kadehle kafayı buluyomuş bilemiyorum. Fotolara bakıp eğlenin derim ben.

Ve son olarak ironic’e teşekkür ederiz.

23 Aralık 2007 Pazar

Hatunlar Üzerine Serzeniş 1

Merhaba Fitnefücur sakinleri. Happynin yoğun ısrarları ve her gece msnden beni ne oldu lan yazı diye haraslamalarından bunalarak bu satırları yazma gereği duydum. Yazar olan veya olduğunu sanan bir insan ki ben ikinci guruba dahil oluyorum kanımca ancak kendi gerçekliği içinde yazılar üretebilir. Yani ben mesela mühendis olmadığım için statik hesapları veya akışkanlar mekaniği üzerinde ne yazsam boş olacaktır. Ama sonuçta bu sitedeki arkadaşların çoğu ile mühendis olmasam bile buluştuğumuz ortak bir payda var. Nedir o payda? Hemen açıklıyorum Erkek olmak. Bu yüzden bu yazının konusu kızlar, aşk veya ilişkiler üzerine olacak. Aslında biraz biraz hepsinden. Bir erkek olarak 28 yaşını devirdiğim için bu konularda az çok bilgim olduğunu düşünüyorum. Tabi bilgi sahibi olmak her zaman başarıyı getirmiyor ama burada savunacağım konu kızlar, özellikle Türk kızları konusunda başarılı olmanın aslında başarısızlığın ta kendisi olduğudur. O yüzden bu yazı hem serzeniş hem müzakere hemde araştırma bölümlerinde yer alabilir. Giriş bölümünü her zamanki gibi çok uzattığımın farkındayım o yüzden artık konuya geçiyorum.
1. Kızlar: Burada bahsi geçen yaratıklar aslında Türk kızlarıdır ama kısaca kızlar diyelim şimdilik. Şimdi bu oksijen tüketicileri tarif etmek gerekirse, Hepimizin severek okuduğu Yüzüklerin Efendisi serisi veya Hobbit isimli eserlerden yararlanabiliriz. Kızlar şeytandır deyimine kanarak kızlara Sauron olmayı yakıştırmayın lütfen hemen. Tam da ikinci söylediğim kitabın baş kahramanı olan hobbitleri daha çok çağırıştırırlar. Ortalama boyları 1.50 civarındadır. Antik Yunandan beri mimaride, resimde, heykelde kullanılan hatta doğada bile var olan "altın oran" bizim kızlarımız için geçerli değildir. Bu şu demek hemen açayım. Bir kızın vücudunu gözümüzün önüne getirelim. Kızın boyu 3x olsun. Altın orana göre kızın belinden başına kadar olan kısım 1x, belinden ayaklarına kadar olan kısımda 2x olmalıdır yaklaşık olarak. Bu hem doğal olan hemde güzel olandır. Şimdi bizim kızlarımıza dönersek bu oranın tamamen saçmaladığı bel-baş ve bel-ayak ölçüsünün hemen hemen eşit veya bedenin üst kısmının bacaklardan uzun olduğunu kolaylıkla görürüz. Bu durum bu mahlukatların birer hobbit olduğunu kanıtlayan önemli bir olgudur. Hobbitlik dışında yakıştırabileceğimiz çeşitli nesnelerde vardır kendilerine. Örneğin; patates çuvalı, fıçı vs. Dış görünüşlerinin vahimliği bizi umutla akıllarına, kültürlerine, karakterlerine yöneltir. Ama bu saydıklarım daha içler acısı haldedir. Ortalama Türk kızı salaktır hatta gerizekalıdır diyebilirim. Zeki olanlarda genelde akıllarını gündelik hinlikler, yaptıkları alışverişlerde para üstü hesaplamak veya rakiplerini ezip geçmek için harcarlar. Kültür desen çok ayrı bir konu. Kültürü genelde üniversitedeki derslerinin iyi olması, hocanın verdiği kitapları iyi bir şekilde ezberlemek olarak algılarlar. Müzikte de Serdar Ortaç, Burak Kut, Hande Yener favorileridir. Bunun dışında geneli kitapla, müzikle, Türkiye Ekonomisiyle, siyasetle veya herhangi toplumsal olan güncel olaylarla ilgilenmezler. Müzik kültürleri genelde dans etmeye ve dolayısıyla çevredeki erkekleri kendilerine baktırmaya yöneliktir. Karakter konusu ise malesef en rezil taraflarıdır. Kızlar bencildir. Cimridir. İçten pazarlıklıdır. Çıkarcıdır. Köylü kurnazıdır. Sizi aramak istediklerinde bile büyük çoğunluğunun genelde geri aramanız için çaldırdığı görülmüştür. Sevgililer günü, yılbaşı veya yıldönümü gibi saçma sapan günlerde ona karda kışta donarak arayıp satın aldığınız pahalı hediyeye burun kıvırırlar. Onun size aldığı hediyenin bedeli muhtemelen sizin aldığınızın onda biri olacaktır. Tek taş pırlantaya dayanamazlar. Bu onlar için bir statü göstergesi, arkadaşlarına hava atabileceği bir olaydır. Ama herhangi bir arkadaşında sizin aldığınızdan daha büyük bir yüzük görürse yine suçlu siz olacaksınızdır. O yüzden böyle bir olaya kalkışacaksanız imitasyon olanları tercih etmenizi tavsiye ederim. Bunun dışında kızlar kavgacıdır. Siz daha sebebini bile anlayamadan kendinizi kavganın içinde bulabilirsiniz. Bu kavgaların sebepleri çok çeşitli olabilir. Neden aramadın? Neden bu kadar çok aradın? Neden traş olmadın? Neden öyle dedin? Neden öyle yaptın? Bu kavgalarda en iyi yöntem benim halusinasyon tekniği dediğim yöntemdir. Bu teknikte Bütün duyular kapatılır. Yüksek bir konsantrasyon ile gözleriniz açık olsa bile önünüzdeki hobbiti görmezsiniz. Söylediklerini işitmezsiniz. Sadece o an çok olmayı istediğiniz yeri veya zamanı veya kişileri hayal edersiniz. Arada bir hıhıh, evet demeniz sizin kendisini dinlediğinizi ve onayladığınızı sanmasına yol açacaktır. Bu teknik tabiki yoğun bir odaklanma ve pratik gerektirir. Ama uyguladıkça ne kadar faydalı olduğunu göreceksiniz. Kızların dış ve iç görünüşlerine dair ne kadar yazıyı uzatsakda onların berbatlıklarını, rezilliklerini tam olarak anlatmak mümkün değildir. Aklıma geldikçe eklemeler yapacağımı belirterek bir diğer konuya geçiyorum.
2. İlişkiler ve Aşk. Bu kavramlar aslında ayrı ayrı başlıklar altında incelenmesi gereken şeylerdir ama birbirlerinden de kesin olarak ayrılamazlar. Kızların birinci maddede belirttiğim fiziksel ve ruhsal iğrençliklerinden dolayı kendileriyle sağlıklı bir ilişki yaşamanız mümkün değildir. Onlarla başlanılan her ilişki, arkadaşlık, evlilik vesaire bitmeye mahkumdür. Burada bir teoriyi aktarmak istiyorum. Kızlarla yaşadığımız şeylere ki, bunun adına genel olarak"ilişki" diyelim. İlk paragrafta belirttiğimiz gibi ilişki eninde sonunda bitecektir. Buna kural 1 diyoruz. Kural 1'in istinası olarak ilişkiyi uzatmak mümkündür. Arkadaşlık olarak başlayan bir ilişkide ilişkiyi uzatmak isteyen ilk taraf her zaman erkekdir. Bunu kural 2 olarak adlandırabiliriz. Erkek, arkadaşlıktan flört aşamasına geçmek isteyecektir. Erkeğin bu hatasının çok çeşitli sebepleri olabilir. Kısaca birkaç örnek vermek gerekirse, Erkek karşısına çıkan yeni kızın farklı olduğunu, diğerlerinden daha güzel olduğunu veya daha anlayışlı olduğunu sanabilir. Kısmende haklı olabilir. Eğer ilişki arkadaşlık aşamasında bitmemişse erkeğin uzatmasıyla flört aşamasına geçer. Genel kural olarak her ilişki bitmek zorunda olacağından ilişki bu yeni aşamada uzatılmış olur. Şimdi kural 3; Flört aşamasında ilişkiyi uzatmak isteyen mutlaka ve mutlaka kızdır.İlişki ya biter veya kızın isteği doğrultusunda evlilik aşamasında uzatılır. Bu saatten sonra erkeğin yapabileceği fazla birşey yoktur. Onun için artık çok geçtir. Evlilik, insanlara ilişkinin bitmeyeceği konusunda sahte bir güven veren sıkıntılı bir aşamadır. Kural 1 den dolayı evliliklerde bitmek zorundadır. Bunun resmi adı boşanmadır. Ama her evlilik resmi olarak bitmeyebilir. Evlendikten yıllar sonra aynı evde yabancı gibi yaşayan ama hala resmi olarak evli olan çiftler çokça görülmüştür. O yüzden size tavsiyem Kural 1 i aklınızdan hiç çıkarmamanız, hareketlerinizi ve davranışlarınızı Kural 1 'e göre ayarlamanızdır. Son olarak aşk konusunu işleyerek noktayı koyalım. Bilindiği gibi kadın, erkek her canlı tarih boyunca evrimleşip gelişmiştir. Burada canlı deyimini kullanmamım sebebi kadın ve erkeği virgülle yan yana yazmamdır. Sadece erkekten bashetsem "insan" lafını kullanabilirdim.Ama kadın işin içine girince "insan" denilen haketmedikleri övgüyü kendilerine karşı kullanmam diğer insanlara hakaret olacaktı. Neyse. Dediğimiz gibi bu binlerce yıllık evrimleşme ve gelişmeden sonra bile insanın(erkeğin) genlerinden gelen içgüdüler mevcuttur. İçgüdüler çeşitlidir. Beslenme içgüdüsü, örtünme(giyinme) içgüdüsü, Herhangi bir yırtıcıca karşı hayatını savunma içgüdüsü. Buna kısaca hayatını sürdürme içgüdüsü de diyebiliriz. Burada konumuz olan aşkı ilgilendiren içgüdü de üreme içgüdüsüdür. Erkek aslında üremek istediği dişiye aşık hisseder kendini. Yani aşk denen kavram tamamen bir içgüdüdür. Bu içgüdü, erkeğe insan soyunu devam ettirmesi için gereken gücü ve azmi aşılar. Aslında yararlı ve olması gereken birşeydir. Aşık olduğumuzu hissettiğimizde aslında bu hissin altında yatan içgüdüyü anlayabilirsek kesinlikle her şey daha net olacaktır. Aşk konusunda tavsiyem ise üreme içgüdünüzü mümkünse arkadaşlık veya en geç flört aşamalarında yerine getirmenizdir. Kural 3 devreye girmeden uzaklaşmanız ve olması gerektiği gibi ilişkiyi bitirmeniz hayat kaliteniz ve ruh sağlığınız için çok faydalı olacaktır.

Saygılarımla...

21 Aralık 2007 Cuma

OHH DOKUZ (BEŞ) GÜN TATİL!!

























bütün bayramlardan nefret ediyoruım!! hatta sadece bayramlardan değil özel günlerden de! insanların özellikle de birbirini sallamayan insanların o gündelerde diğerlerine karşı özen göstermeye çalışmasından da nefret ediyorum! beni zerre kadar önemsememiş insanları arayıp bayramlarını kutlamaktan da nefret ediyorum.. o insanların yüzüne bakıp gülümsemekten de!

19 Aralık 2007 Çarşamba

Samanyolu TV Için Dizi Çekilirse

Samanyolu TV'den dizi çekerse böle olur anca...

Samanyolu TV'den olay yaratacak dizi: Doktorlar, kurşunla ağır yaralı bir kadını türbanını açmadı diye ölüme terk etti.

Konya'da türbanlı doktorların 16 yaşındaki bir gencin testis ultrasonunu çekmediği iddialarının ardından 'Gülen Cemaati'ne yakınlığı ile tanınan Samanyolu TV'deki bir dizi, senaryosuyla karşıt iddiaları gündeme getirdi.

DOKTORLAR KADINI ZORLADI
"Yağmurdan Sonra" adlı dizinin son bölümünde kurşunla yaralanan bir kadın hastaneye gitti. Doktorlar kadını başörtüsünü çıkarması için zorladı. Kadın başını açmayı reddedince müdahale edilmedi ve kadın öldü.

ŞOK İDDİA: OLAY YAŞANDI
Sabah'ın konuştuğu dizi yönetmeni Hüdaverdi Yavuz "Bu bir misilleme değil. Ben de sert bulmuştum. Senaristlere sordum. Böyle bir olayın yaşandığını söylediler" dedi. Ancak böyle bir olayın yaşanıp yaşanmadığı bilinmiyor.

DİZİNİN O BÖLÜMÜ İKİ HAFTA ÜST ÜSTE YAYINLANDI
Geçen hafta perşembe günü yayınlanan ve önceki gece de Samanyolu TV'de tekrarlanan dizide Atilla Olgaç (solda) başrolde. Dizi yönetmeni Hüdaverdi Yavuz ise "Bu dizi Türkiye üzerine oynanan oyunları işliyor" diyor.

18 Aralık 2007 Salı

Özay Doğum Günü Fotoları

2007.12.15 Ozay Dogum Günü

David Gilmour: Remember That Night - Live from the Royal Albert Hall (2007)




Ve bu senenin en son süpriz dvdsi :) dün akşam gördüm ve tabii ki indirmeye başladım...bi yerde orjinalini bulursak alınması gerekenler arasına direkt giriş yaptı...zaten Royal Albert Hall da verilen bütün konserleri almak lazım müthiş bir konser salonu olduğunu ayrıca belirtmek istedim... Konserin değeri en üst noktaya çıkarıyor bu salon tabii Pink Floyd olunca konseri veren daha üst bir nokta varmı bilmiyorum ama neyse... inerse yanımda getirecem merak etmeyin bayramda izleriz fırsat bulursak...

"Speak to Me", "Breathe (In The Air)", "Time", "Breathe (In The Air) (Reprise)", "Castellorizon", "On An Island" (with Crosby and Nash), "The Blue" (with Crosby and Nash), "Red Sky At Night", "This Heaven", "Then I Close My Eyes" (with Robert Wyatt), "Smile", "Take A Breath", "A Pocketful Of Stones", "Where We Start", "Shine On You Crazy Diamond" (with Crosby and Nash), "Fat Old Sun", "Coming Back To Life", "High Hopes", "Echoes", "Wish You Were Here", "Find The Cost Of Freedom" (with Crosby and Nash), "Arnold Layne" (with David Bowie) and "Comfortably Numb" (with David Bowie).

Comfortable Numb

Arkadaşlar anladığım kadarıyla veya nedenini bilmediğim bir sebepten ötürü aylardır bu bloga yazı atmamıza karşın numb tan bahsetmemiş olmamız veya daha doğrusu, CN(comfortable numb) adı altında bir yazı yazmamış olması çok garip geldi. Çünkü belki de haras listenin çıkmasında ki en büyük etken olan parçalardan bir tane CN’dir ama ben daha çok bir konser dvd sinden bahsetmek istiyorum CN bildiğiniz gibi The Wall albümünün parçlarından bir tanesi ve 90’larda yapılan The Wall konserinin efsanesi inanılmazdır. Görsel açıdan o yılların teknoloji doruklarında geçen müthiş bir rock opera dır the wall konseri. CN’ni de söylemişlerdir haliyle; ama beni o konserde etkileyen bu parçayı söylerken ( konser sırasında bir duvar örülmektedir bu parçaya geldiği zaman duvar tamamlanmış ve Roger Waters dışarda veya sahnenin seyircilerle olan tarafında kalmıştır.) Roger Waters dışardan is there anybody in there? Der ve parça o şekilde başlar devamında da içerden gelen sözler ve Roger Waters’ın duvarın diğer tarafına verdiği cevaplar olarak devam eder. Ben bu parçadan şunu çıkartıyorum Waters bu parçayı yaparken aynen bu sahneyi düşünmüştür. Işte inanılmaz bir parça olmasında yatan etkenlerden biride budur. Detaylara önem verilmiş her noktası sahnede neler yapıcağını bile önceden hesaplayıp albümü oluşturmuştur.

Teşekkürler WATERS. Teşekkürler PINK FLOYD.

Aşağıda wall konserindeki Comfortable Numb'ı izleyebilirsiniz.

17 Aralık 2007 Pazartesi

NESKAHVE


Geçen gün fücur arkadaşımla konuşuyordum. Bu yazıları genelde okuyan arkadaşlar biliyorlar ki şu sıralar asker kendisi, vatani görevini icra etmekle meşgul; “Napıyorsunuz?” diye sordu. “Bende fitnefucurla uğraşıyoruz hareketlendirmeye çalışıyoruz” dedim. O da bayadır girmiyorum nete, gene içkilerden mi bahsediyorusunuz “yok Bud içtim dün akşam tadı bir değişik geldi falan gibi yazılar mı yazıyosunuz” dedi.

Bende bunun üstüne böle bir yazı yazmaya karar verdim. Çalışma mevzunun olmaz ise olamzından bahsediyorum arkadaşlar gün gelmesin ki bunu içmeden çalışalım para kazanalım bilgisayar alalım yada arşiv yapabilelim tek bu içecek sayesinde konsantre olup o içkileri alacak parayı kazanabiliyoruz o yüzden bence Fucür arkadaşımız çok haklı derim ben. Çünkü bu yazıyı hepsinden önce yazmamız lazımdı. Kendimden untanıyorum gerçekten ühüühüühü.

Nasıl yapılır(arkadaşlar bunun yapının pek çok çeşidi olabilir ben sadece bir kaç tanesini sıralamak istiyorum sizlere):

1.Istenilen miktarda kahve fincana konulur. Üstüne tercihen isteğe bağlı olarak krema yada süt ilave edilir. Şeker istendiği kadar eklenip üstüne buraya dikkat sıcak su eklenir. Kaynar olması tercihtir ama tavsiyem 80 derecenin üstünde olmasıdır.

2.Biliyorusunuz ki bu aralar pek bir meşgur olan 3 ü bir aradalar bir fincana konup üstüne bir güzel sıcak su eklenip afiyetle içilir.

3. (Birazcık çizgi dışına çıkmak isteyenler için) 1.ci şık aynen uygulandıktan sonra, içeceğin üstüne bir miktar baileys eklenir. (galiba gene işi içki kısmına getirdim aman olsun o kadar buraya kadar gelmemişti)

4. (Başka bir çizgide yürüyenler için)1.ci şık aynen uygulandıktan sonra üstüne bir miktar whiskey tercihen jack olabilir eklenmesiyle oluşucak müthiş bir tad sizi bekliyor olabilir.

Farmerfamın tarifi...

Yaz Ayları için benim de bir önerim var arkadaslar....

Nescafe FRAPE
Gerekenler:
# 1 çorba kaşığı nescafe
# 1 su bardağı soğuk süt
# 1-2 çorba kaşığı toz şeker
# 7-8 buz küpü

Hazırlanışı:

* Nescafe, şeker ve soğuk sütü blendırda karıştırın. Buz küplerini kırarak küçük kristaller haline gelmelerini sağlayın.
* Karıştırdığınız sütlü nescafeye buzları ilave edin. Hemen servis yapın.

Not: Arzuya göre muz,çilek vs gibi meyve tozları esanslarını da karışıma ekleyebilirsiniz.

happy owl ironic'in tarifi ise bence denenmemesi gereken bir tarif...

uykuyu tamamen öldüren bi tarif te benden. bir çay kaşığı neskafe fincana konur üzerine yavaş yavaş kola eklenir. hızlı koymayın neskafeye değer değmez kola köpürücektir. ancak belirtmeliyim ki bu karışım midenizi bayağı zorlayacaktır.(;>

14 Aralık 2007 Cuma

1408 – “HANDS OFF”

Bu yazıyı hands off warning vermek için yazıyorum. Bu filmi izlemeyin arkadaşlar, ben izleme gafletinde bulundum, sezonun yeni filmlerinden ve gerçekten çekilmiş kötü yapımlardan. Filmi izlememin sebebi Samuel L. Jackson’nın filmin başrol oyunucularından sanmam ve filmin imdb’den çok da düşük not olmamasından kaynaklanmaktadır. Ancak Samuel filmin %90’nında yok %100’de de John Cusak var malesef; oda iyidir tamam ama filmin tamamında var işte o kadar da çekilmiyor sonuçta. Adamın birini yani John’u bir odaya tıkıyorlar ve bu oda böle garip bir oda halüsünasyonlar falan görmesini sağlıyor falan saçma sapan kısaca, herneyse burda geçirdiği engin mi dersiniz yoksa saçma sapan mı dersiniz tecrübeyi bizlere sunmuşlar.

Tekrar ediyorum HANDS OFF. Aman haa...

PS: Bundan sonra beğenmediğim filmleri yazmaya karar verdim.

13 Aralık 2007 Perşembe

Alvin and the Chipmunks (2007)






Eskilerden bir çizgi film animasyon teknikleri kullanılarak beyaz perdeye aktarıldı. Zamanında severek izlediğim bu çizgi filmin küllerinden yeniden doğması beni sevindirdi. Alvin, Simon ve Theodore 3 eylenceli karakterdir. Sürekli isimlerini unuttuğum hatta birçok içki sofrasına meze olan isimleri neydi tartışmalarının yaşanmamasına sebeb olmuş 3 lü için kelvin teodore ve 3.sünün adı neydi ya şeklinde tıkanıp kaldığım cizgi karakterlerdir. 3 sn hazıfamla hatırlayamamam şaşırtıcı diil ama Alvin i Kelvin die hatırlıyor olmam üzdü beni hehe neyse gelelim filme film hakında detaylı bilgiyi :


http://www.imdb.com/title/tt0952640/


adresinden öğrenebilirsiniz. ayrıca fragmanına da :


http://www.imdb.com/video/trailer/me60404158


adresinden ulaşabilir ve izleye bilirsiniz.

14 aralık 2007 de turkiyede gösterime gireceği duyrulan film. eskiyi yadetmek adına biz eskiyi özleyenlerin ilgisini çekebilir. hepinize iyi seyirler (;>

Joe Satriani – Crush of Love

Enstrümantel bir Joe Satriani parçası, ve ya bu parçayı duyduğumuz zaman Radyo Odtü de ki Mor Kadillak programı geliyor nedense akıllara. Parçanın melodisi inanılmaz güzel hit olmuş bunun yanında haras listeye dahil edilesi müthiş bir parçadır derim. Hatta dedim bile. Benden geçti dinleyin derim tabi hatırlayamadıysanız.

Enstümantel bir parça olmasının şöyle bir güzelliği var bence tam olarak haras kısma giremiyor böle daha bir eğlenceli havası var çünkü, söz olmadığı için adam ne demek istemiş kısmını solodan çıkarmaya çalışıyoruz. Bu durumda da haliyle ister istemez dinleyen herkes başka bir şeyler çıkarıyor kendine göre. Bu sebeptendir de insanlar bu parçayı dinlerken ki hisleri kendilerine özel bir tad alıyor.

12 Aralık 2007 Çarşamba

Henüz 8 aylık ama 18.8 kilo

AİLESİYLE Çin'in kuzeydoğusunda yaşayan, adı açıklanmayan 8 aylık bir bebeğin ağırlığı 18.8 kilo. Normal bir ağırlıkta, 3.3 kilo olarak doğan bebeğin hızla kilo almaya başladığı, hareket edemeyen ama sürekli acıkan bebeği annesinin günde 20 kez emzirdiği açıklandı. İngiliz basınında yer alan haberlere göre, 1 aylıktan itibaren sürekli şişmanlayan bebeğin kilo alması durdurulamıyor.

11 Aralık 2007 Salı

Elveda Rumeli, Merhaba Gökyüzü


Dün Milliyet'in blogunda gördüğüm bi yazı için atıyorum bende bu yazıyı bizim blogumuza. Cemal Uygun, kimileriniz dedem olduğunu zaten biliyor. Sayın Talip Bölükbaşı'nın yazısını sizlerle paylaşmak itiyorum. Kendisine burdan bir kez daha teşekkür ederim...

Sacred 2 & Blind Guardian




Sacred 2 oyununun müziklerini Blind Guardian gurubunun yapacağı duyruldu. Yüzüklerin Efendisi serisinin sinema uyarlaması için Blind Guardian grubundan müziklerin kullanılacağını düşünüp hayal kırıklığına uğrayan benim gibi leri varsa bizler için sevindirici haber grubun fantastic öğelerden hala uzaklaşmamış olması. Sacred 2 oyunu içinse diablonun tahtını sarsma iddasıyla piyasaya sürülen sacred 1 den daha iyi olmasını ummaktan başka bişi gelmiyor elimizden. En azından müzikleri güzel olacağa benziyor (;>

How I met Your Mother?

How I met Your Mother? Adlı diziye başta pek ısınabildiğimi söyleyemeyecem, daha doğrusu diziyi izlemeden önce isminden dolayı pek ilgimi çekmediğini ifade edebilirim; ama bir gün evde otururken cnbc-e diziye denk gelince, bu kanım bir anda değişti. Gelmiş geçmiş en komik diziler sıralamasında 2. liği eline geçirdi (İlk sırada tabi ki hala tüm bölümlerini ele geçiremediğim coupling var).

Özellikle bu ara, 3. sezon bölümleri yayınlanmaya başladığından beri izleyemediğim, yeni bölümlerini izlemeye başladığım dizi, ve diziyi izlerken gülmekten kopmuş olduğumdan bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim.

Dizinin karakterlerini gelelim:

Ted Mosby: Dizinin başrol karakterlerinden devamlı olarak “The One”’ı arayan, ancak bir türlü bulamayan ama dizinin başında çocuklarına anlatırken anlaşıldığı üzre bulmuş, ama kim olduğunu 3. sezona gelmemize rağmen açıklamadıkları karakterdir.

Barney Stinson: Dizinin en çok güldüren karakteri. Suit up lafını hayatımıza katmıştır. (Fucür’a ceket giydirmiş, ama kravat kısmına daha gelememiştir)

Robin Scherbatsky: Ilk bölümlerden itibaren Ted ile olan yakınlığıyla başlayıp sonra 2 ayrı kutba giden karakter. Olmaz ise olmaz karakterlerden.

Marshall Eriksen: Adının söylenme tarzı bir cep teleonu markasını andırdığı için bazı bölümlerde dalga konusu olmuştur. Hatta lily ile beraber soyadımız ne olsun sahnesi müthiştir. Şöyleki;

  • L: Adımız bundan sonra Lily & Marshall Eriksen mı olcak
  • M: Lily & Marshall Skywalker olabilir ya da Lily & Marshall Awesome olsun müthiş bir anbiyans olmuştu.

Lily Aldrin: Yaşından oldukça küçük gösteren American Pie, Buffy’den de hatırladığımız dizinin kariyere sahip karakteri. Marshall Eriksen’nın sevgilisi vs. aynı zamanda ana okulu öğretmeni.

10 Aralık 2007 Pazartesi

Küçüklük Hali

Küçükken bir oyuncak, erkekler için mesela spor ayakkabı alındığında nedense böle onla yatasımız falan gelir veya alırız onu baş ucumuza koyar arada göz ucuyla kontrol ederiz bir şey olmuş mu? Hala yerinde duruyor mu? Diye. Ama genelde de zaten yerindedir. böle gereksiz bir koruma iç güdüsü geliyor nedense.(Eğer bizden büyük bir kardeşimiz yoksa gerçekten gereksiz olduğu sonucunu çıkarabiliriz.)

Büyüdükten sonra bu nedense gene hayat bulabilir insanın içinde böle bir araba alıp ona gözü gibi bakan insanlar var. Sanki aldığı araba Ferrari imiş gibi davranan bütün biriktirdiği parayı bir arabaya yatıran dahası bankadan kredi çekip arabayı alıp sonrada borç içinde yüzen veya arabayı gene bir şekilde alıp sonra camının önüne park edip yakınına biri yaklaştığı zaman sanki namusu elden gidiyormuş gibisinden camdan sarkıp “çekil lan arabanın dibinden” yada “arabanı uzağa park et, çizcen kız gibi arabayı” diyen malına extra özen gösteren gözünden sakınan herifler ilk paragrafta bahsettiğim küçüklük halinden çıkamamış, içlerindeki çocuğu yaşatan insanlardan başkaları değildir; demeyi çok isterdim, ama bence bunlar psikolojik tedavi görmesi gereken bazı tahtalarının eksik olduğuna inandığım insanlardır.

9 Aralık 2007 Pazar

Turkiyede Dart

Sezonun İlk Türkiye Şampiyonası İzmir'deTürkiye Bocce, Bowling ve Dart Federasyonu’nun 2007-2008 sezonu için puan verecek olan , Efes Dark Türkiye Dart Şampiyonası 21-22-23 Aralık 2007 tarihlerinde İzmir Kaya Prestige Otel’de düzenlenecektir.
Turnuva İçin Önemli Bilgiler:
*2007 senesi için lisansı olmayan sporcular turnuva kayıt masasına kimliklerinin aslı ve fotokopisi ile 2 adet vesikalık fotoğrafla başvurdukları takdirde lisans işlemleri hemen yapılacak ve Türkiye Şampiyonasına katılabileceklerdir.
*Türkiye Kupası haricinde düzenlenecek diğer özel turnuvalar için lisans gerekmemektedir.
*Turnuva mekanı 200 metrekarelik bir roof-salonda 10 board’da düzenlenecek ve salon girişi önündeki Restoran’da oyuncular yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını karşılayabileceklerdir.

Turnuva hakkında detaylı bilgiyi :
http://www.darttr.com/haber.asp?id=498
adresinden edine bilirsiniz.

Dip Not:
Sağel bileğim Sakat olduğu için olsa gerek tam ben türkiyeye dönmüşken puanlı türkiye dart turnuvasını izmirde yapmaya karar vermişler. Nispetin bölesi demek istiyorum. başkada birşey demiyorum(;>

8 Aralık 2007 Cumartesi

"4" Tekeri Birden Kapandan Geçirmek


Arkadaşlar bu bir ders yazısıdır. Bu yazıdan çıkaracağınız ders sayısı birden baya, bir fazladır. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki kesinlikle araba kullanırken önünüze bakınız sağınıza ve solunuza bakmayınız. Çünkü karşınıza özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesinin işaret koymadan yaptığı kapanlar veya bir sürü işe yaramaz ıvır zıvır ilen karşılaşabilirsiniz. Burası ne de olsa Türkiye.

Belirtmek isterim ki Türk insanına özgü geç kalma muhabbetlerini bilmeniz gerekir. Mesela adam derki saat 3 gibi buluşalım bunun anlamı bilin ki o herif, veya insan benzeri yaratık saat 3:30 veya 4 gibi söylediği yerde olacaktır(o da şansınız varsa 1 saat sonra ordayım diyip 3 saat sonrada olabilir). Bunları biliyorsanız eğer ve de uygulamaya sizde başladıysanız bilinki Türklerden bir farkınız yoktur(kalmamıştır).

Şimdi konumuza gelelim eğer 4 tekeri birden kapandan geçirdiniz ise:

  1. Süratiniz 50 km. üstündedir.
  2. Aptalsınızdır.
  3. Körsünüzdür.

Bunlardan biri değilseniz eğer kapandan ters bir şekilde veya arabanın 4 tekerini birden patlatarak geçiremezsiniz. Diyelim ki araba 1 şekilde sizin kontrolünüz dışında 4 tekerini birden bir kapan tarafından patlatıldı o vakit uygulamanız gereken prosedür şudur arkadaşlar alırsınız elinize veya dizinize diz üstü bilgisayarınızı bulursunuz bir kablosuz internet başlarsınız siteler arasında gezmeye ve de oturur lastikçi beklersiniz gelip değiştirecek diye ;P

6 Aralık 2007 Perşembe

Thundercats














Download u yeni bitmesi sebebiyle tekrar göz attığım eski sanırım orta 1 deydim yayınlandıgında star tv de ninja kaplumbağalardan hemen önce yayınlanırdı. " thunder - thunder - thunder cats - whoooo " seklinde bagirarak arkadaslarını olay yerine cagırırdı Lion-o. Paylaşayım dedim sizinle bu nostaljiyi. Vikiden buldugum yazıyı da aynen yapıstırıyoorum :D.

ThunderCats Tobin "Ted" Wolf'un 1983 yılında yarattığı karakterler temel alınarak Rankin/Bass tarafından üretilmiş ve Lorimar-Telepictures tarafından dağıtılmış olan Amerikan çizgidizisidir. Animasyon daha sonra Studio Ghibli'yi kuracak olan Japon grubu Topcraft tarafından yapılmıştır. 1. Sezon 1985 yılında (65 bölüm), ardından 1986 yılında TV filmi ThunderCats - HO! gösterilmiştir. 2., 3. ve 4. sezonlar yirmişer bölümlük yeni bir formatta, 5 parçalı bir hikaye ile başlamıştır. 1987-1988, 1988-1989 ve 1989-1990 yıllarında gösterilmişlerdir.

17 Mart 1997'de ThunderCats Cartoon Network'ün gösterdiği ilk öğle sonrası serisidir. Seri farklı saatlerde ve tarihlerde, pazar sabahları ve gece geç saatlerde olmak üzere 2002 yılına kadar gösterilmiştir. Hatta bir oyun yapılmıştır, Cartoon Network'ün resmi web sitesi, oyunda oyuncular Lion-O karakteri ile diğer ThunderCat'leri Mumm-Ra'nın mezarından kurtarmaya çalışmaktdırlar.

Ayrıca çeşitli çizgi roman serileri üretilmiştir: Marvel Comics'in ürettiği, 1985 ve 1988 yılları arasında; ve Wildstorm tarafından üretilmiş iki seri, DC Comics'in 2003 yılında başlattığı bir baskısı. Wildstorm'un ürettiği çizgiromanlar eski serilerde gösterilen olayların öncesini anlatmaktadır.

Ayrıca bir manga şirketi serinin adult cizgi romanını da üretmiş bulunmaktadır arkadaşlar bu da size ek bilgi. Bu çizgi film de ki gençler hakkında da kısa bir bilgi vereyim sizlere;

Lion-o: thundercat lerin lordu.jaga'nin ruhu tarafindan korunmakta.sword of omens'in taşıyıcısı.
cheetara: thundercat lerin mistik gücleri kuvvetli olan tek üyesi. düşmanlarını inanılmaz hızıyla yener.geleceği görebilir.
tygra: thundercat lerin inini dizayn eden mimar. zeki ve canli. her zaman yanında tasıdıgı
bolo-whip onu görünmez yapabilir.
panthro: thundercat lerin en yaşlı ve bilde olanı.cok iyi bir savaşçı makine ustası. thunder tank i o yapmıstır.
wiley kit: thunder kittenlardan birisi. bir hile kesesi sayesinde düşmanlarını alt eder.
wiley kat: thunder kittenlardan digeri. en az wiley kit kadar zeki ama basini devamlı
belaya sokmakta da usta. wiley kit in hile torbasini kullanarak savaşır.


5 Aralık 2007 Çarşamba

Smirnoff APPLE


Benim için smirnoff ne kırmızı, ne mavi, ne turunucudur. Benim için smirnoff yeşil kapağın altındadır. Her ne kadar elma’yı sevmesemde, oturup dur elma yiyesim geldi demesemde galiba işin içinde alkol olunca akan suların dorduğu, beyinde alkol seviyesinin yükselme ihtiyacı hissettiğim, ne içsek diye düşündüğüm, menüye veya barda oturmuş arkadaki şişelere yada bakkal yada marketten içki alırken baktığım ilgimi çeken acaba dediğim içki olmuştur.

Genelde bir eve misafirliğe ilk gidildiği zaman aldığım bayanlar tarafından da çok sivildiğini farkettiğim ender içkilerden bir tanesidir.

İçme şekli olarak sek ve yanında yeşil eriği öneririm, ya da yanında armutta olabilir veya aklınıza gelen herhangi bir ekşi meyve de olabilir, bol buzlu olması gerektiğini de eklemek isterim.


Lucky Luke


Belçikalı karikatürist Morris (1923-2001) tarafından çizilen çizgi roman. Orijinal adı Lucky Luke (Maceraların bazıları Fransız René Goscinny (1926-1977) tarafından yazılmıştır. Morris'in ölümünden sonra bazı maceralar Fransız Achdé tarafından çizilmiştir.

Gölgesinden hızlı silah çeken yalnız kovboy "Red Kit" sadık beyaz atı Düldül (Jolly Jumper) ve sevimli köpeği Rin Tin Tin ile beraber suçluların ve adaletsizliğin amansız düşmanıdır. Suçluları temsil eden Dalton kardeşler; Joe, William, Jack ve Averel birçok macerada yer alırlar. Diğer unutulmaz karakterler Kalamiti Jane, Billy Kid, Yargıç Roy Bean, Jesse James, Akbaba, Posta arabası sürücüsü Hank ve Cenaze Levazımatçı'sıdır.

Red Kit dünyada pek çok defa animasyon ve televizyon serisi olarak filme çekilmiştir. 1983'den sonraki maceralarında sigarayı bırakmış ve ağzında bir saman parçası tutmaya başlamıştır. Dünyada ilk kez Türkiye'de sinemaya aktarılmıştır. 1967'de Öztürk Serengil'in başrolünü oynadığı filmde Öztürk Serengil gördüğü bir rüyada kendini Red Kit sanar ve vahşi batıda maceradan maceraya koşar. 1971 yılında ise İzzet Günay Red Kit olur ve Daltonlar'la mücadele eder. 1974 yılında ise son Red Kit Aram Gülyüz'ün yönetiminde Sadri Alışık'tır.

Red Kit çizgi film ve romanlarında ikinci planlarda yer alan karakterler başka ırklardandır. Örneğin; ütücü rolünde bir çinli, temizlik işlerinde bir afrikalı gibi...











Aklıma gelen bir rin tin tin hareketi, aklınıza gelenleri ekleyelim buraya ;

1. El bombasını çubuk niyetine geri getirip azar işitmesinden sonra oyun oynamaya çalışıldığı zamanda bana kızıyorlar ben oynamayacam diye mızmızlanması...
2. Hapiseneden kaçan dalton kardeşlerin oyun oynadığını sanıp daltonların bu hani gülleleri vardır ya onlardan tutup tekrar hapiseneye geri götürmesi bir de üstüne takdir kazanması..
By Deserthawk
3. düldül ün rin tin tin den nefret etmesi
By Deserthawk

3 Aralık 2007 Pazartesi

Cowboy Vs Coban


Evet arkadaşlar işte gecen gün aklıma takılan bir konuyla daha karşınızdayım. bu yabancıların Cowboy dedikleri bizim çoban dediğimiz kimselerden farksızdır. yıllardır adamlar öle bi süsleyip öle bi püslediler ki bizim gözümüzde kahraman yaptılar adamları. şimdi birkaç noktaya parmak basıcam. bu cowboylar silah taşırlar bizim çobanlar taşımaz çünkü gerek yoktur. elin koyunu yada ineğinin sana silah çekicek hali yok yaç sürüye kurt dadanır en fazla bizim çoban elinde değnek taşır değnegini şöle bi sallayarak koştumu kurdun üzerüne kurt arkasına bakmadan kaçar. koyunun ineğin tadını bildiği gibi o değneğin tadını da bilir kurt yemiştir sırtına. sonra bu cowboylar kement taşırlar kacan buzağıları yana suruden ayrılanları yakalamak için. bizim çoban kaval taşır. başladımı kavalını çalmaya toplanır sürü başına zaten. dağ başında gariban sürü sanatsal etkinliği başka nerden bulsun. çok inatçı kulağı ağır işiten sakinleri olabilir sürünün onlara da değneğini sallar gçrünce sallanan değneği hemen alırlar mesajı sürüdekiler. Cowboy dedimiz adam tütün çiğner. tükürük kovasına tükürür. sigara içer bununla gurur duyarak gözümüzün içine sokar sigarasının dumanını. milleti sigaraya özendirir. Bizim gariban cobanda içer belki tütününü kendi sarar kendi içer ama kimse görmez kimse bilmez. utanır milletin yanında içmez. bu cowboylar canları sıkıldıkça birbirlerini duelloya davet ederler. vururlar birbirlerini gözlerini bile kırpmadan. bizim çobanlarında canı sıkılır elbet. iner şehre bizimki alır sazını kavalını. çok çok dertlenmişse bulur kendi gibi derli birini oturur başlar çalıp sölemeye ki aşık atışması derler buna. türkülerle kavga ederler kavga denebilirse bu ozanlık sanatına.
Ey aklı selim insanlar. bizim ulusumuza barbar diyenlerin Cowboy adını taktıkları çobanlarına bakın bir sonra dönün birde şu barbar dediğiniz ulusun sanatsal çobanlarına bakın. Tüm çobanlarımıza itafen. Kolaygele (;>

1 Aralık 2007 Cumartesi

01.12.2007 Için Özel


Mevsimlerden kış… bir birinden farklı beyaz cisimler cama yapışır. Dışarı çıkamayız eve kapanırız ister istemez. Sadece kışın o güzel ve de soğuk olan havasının tadını bir şekilde çıkarmaya çalışırız. Aralık’ın 1 demek kış’a hoş geldin demekten başka bir şey değildir bizim için. Ankara da kış başkadır her zaman; soğuktur, ayazdır, ne zaman kar yağacağı belli değildir, ne zaman pastırma yazını kışın ortasında yaşayacağımız belli değildir. Ankara’yı Ankara yapan bu soğuktur, veya bu belirsizliktir. Yazın çekilmez olan o bozkır sıcağını unutturan Türkiye’nin başkentinin hareketli olduğu zaman işte bu aydır. Üniversitelerin, özel kurumların, genel olarak devlet kurumlarının en dolu olduğu aynı zamanda yaşamın aktığı zaman Ankara’da kış zamanıdır.

Eğer ki Ankara’yı, seviyorum diyorsanız, bu soğuk da seviyorsunuz demektir aksini iddia edenler Ankara’yı sevmemektedir. Bu yüzden Ankara insanları bir bir seçer siz farkına bile varamadan sevmeyenler Ankara’nın pek çok uzağına bir şekilde yollanır bu bir şehir efsanesidir belki. Ankara’dan bir şekilde uzaklaşanlar gerçekten seviyorlarsa eğer bir şekilde Anadolu’nun bu müthiş şehrine bir şekilde bir zaman tekrar ulaşırlar ve şehir onu tekrar kabul eder.

30 Kasım 2007 Cuma

JACK DANIEL'S FIÇILARININ YAPIMI




Jack Daniel Damıtım Evi, Tennessee Viskisi işleme zanaatı geleneğini yürüten çoğu insanın uzmanlığına güvenir. Bu insanların bazıları damıtım evi için özel her sene 275.000 fıçının üretildiği Louisville, Kentucky'de bulunan Blue Grass fıçı imalathanesinde çalışır.

Amerika Birleşik Devletlerinde viski fıçıları temin eden iki büyük fıçı imalathanesinden biri olan Blue Grass Fıçı imalathanesi, elli seneden daha uzun bir süredir faaliyet göstermektedir. 1956 senesinden beri Jack Daniel's için beyaz meşe fıçılar imal etmektedir.

Mükemmel bir şişe viskinin yapımında, mükemmel bir fıçı can alıcı bir noktadır. Viskimiz nihai tadını ve rengini fıçının içinde yıllanırken kazanır. Bir sanat eseri niteliğindeki fıçılar, vida, çivi ya da zamkla tutturulmaz. Her fıçı 31 adet fıçı tahtası, altı metal kasnak ve iki tahta bağlıktan oluşur.

Fıçı yapan bir zanaatkar, 31 adet fıçı tahtasını daire şeklinde iskelet olarak bir araya getirir. Fıçı tahtalarını bağlamak için fıçı iskeleti buğulanır. Bu noktada şeker ve esansı tahta yüzeyine getirmek için iç kısım bastırılır. İkinci daire iskeletin üstüne yerleştirilir ve fıçı altı kasnağından bağlanır. İç kısım, fıçı ağzı fıçı tahtalarından birine geçmeden önce ikinci bir kere kavrulur.

Bu işlem Blue Grass Fıçı imalathanesinde her gün tekrarlanır ve günde yaklaşık olarak 1.600 adet fıçı üretilir.

Jack Daniel's Tennessee Viskisi "Cooperage" fıçılarında yıllandıktan sonra, yeniden işlenip başka amaçlar için kullanılabilir hale getirilir. Bunların çoğu Atlantik üzerinden sevk edilir ve İrlanda ya da İskoç Viskisinin yıllandırılmasında kullanılmak için ıslah edilir. Diğerleriyse barbekü yapmak için çıra haline getirilir.

29 Kasım 2007 Perşembe

Absinthe yada Absinte


Evet arkadaslar sonunda absinthe buldum ve denedim. geceye her hafta sonu oldugu gibi bir pub ta bira icerek basladim 3. birami ictikten sonra barda absinthe muhabbeti donmeye basladi. aman dedim daldim muhabbete hemen. varmi die sordum barmaide olmazmi hatta kacak olanindan da var dedi. bende hehe ver o zaman kacak olanindan dedim. kahverengi sisedeki kacak olani alkol orani %70 icinde ot katkisi varmis dedi barmaid hadi bakalim dedim. shot yaptim. nane likoru ile saf rakiyi karistirmissin gibi bi tadi var. nane ve anason tadi baskin yada bana ole geldi. daha onceden shot icilen ickilerde kotu tecrubelerim oldugu icin hemen tabyuureden ayaga kalktim sole biraz dolandim ictigim alkol bunyeye etki etsin die. pek bisi olmadi. hmm dedim o zaman yeteri kadar icmedik herhalde deyip diger siseden de bir shot istedim. yasil olan sisenin icme adabi varmis. icine kesme keser atip yaktilar. bende hemen diktim kafama cunku biliyorum ki yandikca alkolu azalacak. fakat gene bisi olmadi. tadi yaklasik olarak ayni iki sisenin alkol miktarelari da ayni. ben geneayaga kalktimbiraz dolandim falan gene bisi yok sinirlendim kendi kendime arkadaslar telefon ettiler cagirdilar pubtan cikip yan binadaki baska bi bara gittim.beklememisler sagolsunlar kimseyi bulamadim. disariu cikip sogugu yiyince iyice ayildim lan dedim ilk ictigimiz biralarda bosa gitti sinirlendim. orda bi jack daniels istedim buzsuz. onuda shot yaptim. yarim saat kadar sonra midem bulanmaya basladi gece camp a gidene kadarriki kere kustum. odama gittim yatim. ki jack i shot yapsaydim yalniz basina gene ayni etkiyi yapardi gibi geliyo hehe ben begenmedim parasinida sole diim 2 jack fiyatina bi shot absinthe alabilirsiniz. arastirmaci icici neseli baykus ironic hepinizi uyarir "sorumlu iciniz" (;>