Şahsen ben bu filmi teee zamanında 1999 yılında oscar ödülü aldığı zaman izlemiştim. Doğrusu daha oscar ödülü almadan önce izlemiş vede şiddet ilen kınamıştım böyle film mi olur oscarı $%& alır demiştim. Ancak o zamanlar #$%tan filmlerin oscar alabildiğini öğrenmemiştim. Nitekim oscar kazandıktan sonrada şiddetlen eleştirdiğim filmlerden biri olmuştur.(bizim eleştirimiz ne kadar etkili olabilirse artık adamlar o sırada parayı götürdüler bir başka deyişle yürüdüler)
Filmi 2. defa izlediğimde ki 2008 yılına tekabül ediyor, bu yazıyı yazmadan bir kaç gün öncesini. Filmin aslında o kadarda kötü bir film olmadığına, bir başyapıt olmasada anlatığı hikaye olarak gerçeği yansıttığına kanaat getirdim.
Şehvetli kan kızmadan filmde ne anlatılıdığınıda anlatacam. Film, 40’lı yaşlarını yaşayan hayatını monoton bir şekilde devam eden Lester Burnham (Kevin Spacey) bir anda kızının(Thora Birch) okuldan bir kız arkadaşına (Mena Suvari) karşı birşeyler hissetmesiyle hayatını değiştirmeye karar veren bir adamın hikayesini anlatıyor. O dakikadan itibaren hayatının 20 yılını boşa geçirdiğine karar veriyor. İşinden yüklü bir tazminatla ayrılıp, spor yapıp, ot çekmeye başlıyor ve bir bakıma olaylar gelişiyor.
Ahlaki değerleri sorgulayan, cevaplar bulamasada, insanın hayatını ne kadar boşa harcadığını gösteren, özgürlüğe değer veren, ancak sonu güzel bağlanamayan kısa ama etkili bir hayatı anlatan bir film. İzlemeyenlere tavsiye ederim izlesinler.