26 Mart 2009 Perşembe

Tuvalet Takip Sistemi!!!


Birkaç hafta önce okuduğum bir haberi paylaşmak istedim sizlerle. Belki siz de okumuşsunuzdur. Perkotek adlı firma tuvalet takip sistemi satmaya başlamış. Peki nedir bu? Ne işe yarar?

Tuvalete Giriş:
2 seçeneğiniz var. Tuveletin girişine kart okuyucu ya da parmak izi tanıyan alet takılıyor ve tuvalete girerken kartınızı okutarak ya da parmak izinizi ilk başta tanıttıktan sonra tanıtarak tuvalete giriş yapıyorsunuz. Tabi işe giriş çıkışlarda okuttuğunuz bir kart varsa onla da girebiliyorsunuz, yeni kart çıkarmaya gerek yok :) Bilgisayara bağlanan kart okuyucu ve yüklenen tuvalet sınırlandırma programı sayesinde patron personelin bu özel anını zevkle kontrol edebiliyor.

Amaç:
Bu sistem gün içinde kaç kere tuvalete gittiğinizi ve orada ne kadar süre kaldığınızı kayda alan ve esas amacı da personelin boşa zaman harcamasını önlemek üzere kurulan bir sistemdir. Bu sayede max. iş, min. boşluk hedefleniyor. Verilen örneklere göre günde en fazla 3 kere gidebiliyorsunuz ve içeride sadece 5 dakika kalabiliyorsunuz!! Hadi erkeklerin işi kolay ama bayanlar napsın ? Tuvaletini mi yapsın, saçını mı düzeltsin, makyajını mı tazelesin, dedikodu mu yapsın? :) 3 hakkını da kullanan kişi bir daha tuvalete gidemiyor çünkü kapı açılmıyor çünkü programa o şekilde giriş yapılıyor. Aman bağırsağınızı ya da midenizi bozmamaya çalışın yoksa vay halinize :)

Hepimize hayırlı uğurlu olsun ve bu sistem bizden de uzak olsun. :)

Not: Aslında foto olarak normal bir tuvalet koyacaktım ama müziksever biri olarak bu tuvalet ilgimi çekti ve bunu koydum. Bayağı değişik modeller de varmış, ilgilenirseniz bir gözatın derim. ;-)



Erkan Oğur - İsmail Hakkı Demircioğlu Konseri

Müzik çok garip bir olgu arkadaşlar. İnsan dinledikçe kendini farklı duygular içerisinde hissediyor. Nitekim müziğin çeşidi coğrafyası ve enstrümanı değiştikçe bu duygularda değişiyor. İşte üstadlar bu gece az önce çıktığım konserde beni çok çok çok etkileyecek duygulara yönelttiler.

Yıllardır düşünürüm, bir genç müzik dinlemeye hangi türden başlamalı diye. Fakat hemen her türü kıyısından köşesindende olsa dinlememe rağmen bunun cevabını bulamadım. Fakat bildiğim tek birşey varki o da, insanın doğduğu coğrafyanın müziği genlerinin içerisindedir. Bunu anlamak için bazı adamları dinlemek yeterlidir. İşte Erkan Oğur kesinlikle o adamlardan birisi.

Herneyse lafı fazla uzatmadan geceyi kısaca özetliyorum. Sakarya inkılap sokakta daha önce gitmediğim "eski yeni" isimli bir barda izledik ustaları. Bar adeta tıklım tıklımdı ve sanatçıların isteği üzerine içeride sigara içilmedi. Pir sultanı, Yunus'u , Aşık veysel'i, Kul Ahmet'i en iyi şekilde yorumlayan ustalar, saat dokuzbuçuktan onikiye kadar yarım saatlik bir arayla bize güzel bir gece geçirttiler. Bana bu gece eşlik eden iki güzel bayana sonsuz teşekkürlerimi sunar ve nice anadolu ezgilerinin muhteşemliğini insanlara aşılayan konserlerde görüşmek üzere diyorum. iyi geceler dilerim.

23 Mart 2009 Pazartesi

Zeka Üzerine


Zeka nedir? nasıl ölçülür?
efendim piyasadaki zeka testlerine verilen cevaplar ve bu testi çözenin yaşı göz önüna alınarak zeka ölçülür efendim. peki neye bağlıdır bu zeka küçükken çok balık yesek gözlerimiz süper görür. elma yesek dişlerimiz daha sağlam olur gibi bi kıstası varmıdır. hergün bir avuç fındık şüphesiz buna da ii geliyordur ama onun dışında cevizin zekaya katkısı olduğu söylenir.
zeka beynin ağırlığıyla orantılıdır dienler vardır. normal insanların beyin ağırlıkları ortalama 1450gr civarında kabul edilirken. 40 ünlü büyük adamın beyni nin ağırlıklarını ortalaması 1500 gr ın üstünde bulunmuştur.Ancak bu konuda kesin bir şey sölenememektedir. zira balina fil gibi yaratıklar düşünüldüğünde vay be bizde zeka bi buşuk kilo ama abi baksana bunlarda kaç kilo zeka var diebilmek pek mümkün diildir.
beyin ağırlıkları gr olarak;
kirpi 3,4
ev kedisi 31,4
jibon 89
köpek 100
domuz 150
mamoset(ipek maymun) 39
inek 350
goril 430
at 500
insan 1400
hindistan fili 4000-5000
finval(balina) 6000-7000

başka bir kanı, beyin ağırlığı ile vicut ağırlığının oranına bakmak olarak ortaya atılmıştır. aranızda dougles adams okuyanlar varsa her otostopçunun galaksi rehberi dizisinde ki, diziden kastım 5 kitaptır(sadece filmi izleyenler hikayenin özetinin özetini izlemiş birinden hikayeyi dinlemiş gibi kabul edebilirler kendilerini hehe),labaratuar farelerinin asıl deneyi yapan oldukları ve bilim adamlarının asıl denek oldukları, sonucu etkilememek için se bilim adamlarına deneyi biz yapıyormuşuz gibi gösterdikleri anlatılır. ilk duyduğunuzda saçma gelebilecek olan bu hikaye beyin ağırlığı-vicut ağırlığı oranları göz önüna alındığında ve aşağıdaki tabloya bakıldığında tekrar değerlendirile bilir.
beyin ağırlıklarının vicut ağırlıklarına oranı;
finval (balina) 0.0045
goril 0.16-0.20
şempanze 0.75-0.80
hindistan fili 0.27
köpek 0.22
arı 0.5
yetişkin insan 2-2.6
ev faresi 3.0-3.2
koata veya örümceğe benzer maymun 6.6

sonuç olarak bu yazının amacı, kendini en zeki canlı türü zanneden biz insanların bir takım şeyleri tekrar düşünmelerine teşvik etmektir. belkide sandığımız gibi bizler en zeki canlılar değilizdir. en zeki olanlar grip virüsü tabir ettiğimiz varlıklardır. yada okyanuslarda yaşayan tek hücreli mikro organizmalardır. belkide zeka en performanslı şekilde yaşamaktır. (;> sevgiler saygılar, zeki kalın . . .


19 Mart 2009 Perşembe

St. Patrick's Day Birası II









Derleme ailesine hayırlı olması dileğiyle :)
Tarifinden sonra gerçeğinide 17.03.2009 Salı günü yaptık.


Yapım ve deneme aşamasında katkıları olan bütün arkadaşlarımızı teşekkür ederiz.



Yapım aşamasında kullandığımız gıda boyasını herkes farklı oranlarda kullanıdğı için yeşilin değişik tonlarına ulaştık ve en önemlisi kimsenin midesi bozulmadı ve zehirlenmemesiydi :)


Artık değişik renklerde çalışmalarımız olacak katılmak isteyenleri bekleriz :)




17 Mart 2009 Salı

U2-3D

Evet arkadaşlar. dün itibari ile gittik izledik, dinledik, tempo tuttuk, yedik içtik, dağıldık. Öncelikle boştu sinema salonu 5 kişi biz ve bizim dışımızda sanırım 4 kişi daha vardı (;>. Ben gayet keyif aldım. Sanırım bu 3d kamera çekimleri biraz pahalı olaylar çünkü bi aceleleri varmış gibi geldi bana. böle bi koş koş çekmişler bi kaç şarkının arasında geçiş için durmuyorlar bile. normalde uzun uzun sahne şovlarıyla uzattıkları şarkılarda bile soloları geçişleri kısa tutmuşlar gibi geldi bana. tabi bu konuda daha bilgili arkadaşlar gereken yorumları yapacaklardır.
Müzikal anlamda U2 gerekeni yapmış. atmosfer anlamında baya keyifli olmasına karşın bi de orda canlı izlemek vardı demekten kendimi alamadım. ben gittim beğendim tavsiye ederim özellikle bu gençtürkselli muhabbetiyle gitmek daha bi keyif verdi. Tavsiye ederim. Müzikle kalın.

16 Mart 2009 Pazartesi

Burçlar

Şöyle bir baktım, hiç burçlarla ilgili bir yazı yazılmamış. Hemen bulup eklemeye karar verdim, tabiki burç özellikleri bunlar ama burçların pek iyi özellikleri değil, birazcık negatif, evet kendinle yüzleşmeye hazır mısın?? :)

Koç
Ego tatminine en çok ihtiyaç duyan burç işte. Bay ukala, ya da bayan buz. En önde olacağım diye yapmayacağı yoktur. Yatakta, aşkta, işte, güçte en bencil burçtur. Karşısındakini kırdığını da en anlamayan burç. Kolay kolay da beğenmez. Asla af dilemez. Onlara kalsa dünyada herkes aptal, bir kendisi akıllı! Millete öğütler verir, ukalalık taslar. Önüne yemek koysan beğenmez. Allah düşmanların başına vermesin!

Boğa
Hımbıl şey ne olacak. Kafası her şeye kolay kolay basmaz. Ağırkanlıdır. Biraz da mankafadır. Harekete geçmesi için arkasından hep birilerinin itmesi gerekir. Bir söyleneni bir kerede asla anlayamaz, 10 kere tekrarlamak gerekir.

İkizler
Uzak durmakta fayda var. İkiyüzlü, riyakar, yalancı. Çenesi de öyle düşüktür ki, esir aldı mı, yanarsın. Ayrıca çoğu şizofrenin de ikizler burcundan çıktığı söyleniyor...

Yengeç
Yengeçler sempatik ve başkalarının problemleriyle ilgilenir görünmeye çalışan, son derece yapmacık tiplerdir. Ama biz bu sahte şirinlik numaralarını yemeyin. Tembeldir, bi iş yapıcam diye aklı çıkar. Saftır da biraz. Sahtedir ve kolay kandırılır, yani salak. Bu arada akıl hastanelerindekilerin yüzde 90'ının yengeç burcu olduğu söyleniyor, haberiniz ola!

Aslan
Evet küçük aslancık, sen kendini dünyanın zirvesindeki kusursuz insan sanmaya devam et, millet senle ne dalga geçiyor, haberin yok! Eleştiriye hiç gelemeyen, kendini beğenmiş zavallı aslan parçası, sen en iyisi kendini bir odaya kapat ve hayatının geri kalanını aynada oranı buranı seyrederek geçir bakalım....

Başak
Ayrıntılar arasında kaybolur. Hayatı ayrıntı. Bir de titizdir ki, yarar insanı. Hastalıktan ödü patlar. Düzenli, tertipli olacak diye rahat batar. Ama onun her tarafı didik didik kontrol etme huyundan millet cinnet geçirmektedir aynı zamanda. Dili de acayip sivridir. Soğuk, ruhsuz tipin tekidir.

Terazi
Çok pis sanatçı ruhludur. O nedenle de apayrı saçma salak bi boyutta yaşar. Böyle aklı bir karış havada gezen bu insanın bir iş bulması da pek muhtemel değildir, ömrünün sonuna kadar aylak aylak gezer. Güzel olacağım diye kendini yırtar. Bir haltı beceremez. Aklı bi karış havadadır. Dengesizin tekidir.

Akrep
Adı üstünde, akrep gibi sokar adamı. İçten pazarlıklı, kıskanç, ahlak anlayışı sıfır! Kıskançlık krizlerine girer. Aşkta, yatakta, işte, ilişkilerde hayvansıdır. Duygusuzun tekidir. Çoğu akrebin eninde sonunda korkunç bir cinayete kurban gittiği de duyulmuştur.

Yay
Her şeyin iyi tarafını gören şen şakrak bir tiptir. Yeteneksizliğini de başka türlü örtemez. Şahsiyetsizdir. İşsiz güçsüz insanlar bu burçtan çıkar. Aptal da denilebilir. İşi gücü aylak aylak gezmektir. Çoğu Yay burcu zaten alkoliktir. Zaten seni adam yerine koyup bu kadar yazanda kabahat...

Oğlak
En duygusuz burçtur. Duvar gibidir. Tepkisizdir. Aşırı maddiyatçıdır. Cimridir. Tutucudur ve risk almaktan kaçar. Böyle biri dünyada ne diye yer işgal eder ki! Şöyle bir etrafa bakınca, hangi kayda değer insanın oğlak burcundan çıktığı görülmüş ki?

Kova
Güya çok atak biridir, bir şeyi elde etmek için her türlü yalanı söyler, ama yalanı bile beceremez. Menfaatçilerin menfaatçisidir. Kendini beğenmiştir. İnsanların arkasından çok konuşur. Dedikoducudur. Çıkarı için yapmayacağı şey yoktur.

Balık
Balık işte, adı üstünde, eşittir alık. Akılsızın tekidir, vur kafasına, al ekmeğini ağzından. Maaşallah hayalgücü pek gelişmiştir. Sürekli FBI'dan ya da CIA'den birilerinin peşinde olduğunu düşüne düşüne kafayı yeme raddesine gelen balık çoktur. Söyleyecek pek bişi yok. Çünkü cibiliyetsiz ve en zeka yoksunu burç balıktır.



Slumdog Millionaire – 2008

Tanınmadık oyuncularla önemli güzel bir film Slumdog Millionaire. Jamel K. Malik Hindistan’nın Bombay kentinin fakir mahallelerinden birinde yetişen bir çocuktur. Ülkenin merakla izlediği kim milyoner olmak ister? Yarışma programına katılır. Ve biraz şansı birazda kaderiyle son soruya kadar gelir. Ancak kimse onun bu soruya kadar gelebilceğini tahmin etmez, ötesinde de inanmaz ve polisler tarafından yakalanır ve yaşadığı zorlu hayatı onlara anlatmaya başlar.
Filmin etkileyiciliği ise hindistanın o fakir halkını kendi özgün vede gerçekçi karakteriyle anlatımı. Kurgusuyla beraber, aynı zamanda bir aşkı anlatması filmi çekici kılan etkilerden. Filmin yönetmeni Danny Boyle’u 28 days later ve trainspotting tanınmış filmlerinde.
Slumdog Millionaire'in en dikkat çeken noktalarından biri, sonunda yapılan dans. Herkesin bu dansı izlemesi lazım.

13 Mart 2009 Cuma

St. Patrick's Day Birası


St. Patrick's Day Yaklaşırken, How I met your Mother dizisindeki St. Patrick's Day bölümüde aklıma gelince ve en önemlisi nasıl yeşil bira yapılır diye bir yazı görünce, hemen bu yazıyı oluşturmak istedim :)
Her zaman buz gibi bira içmek kısmet olsun... dileğiyle :)

1. Purchase a light ale. This can also be done with a dark beer, but it'll require so much food coloring that it turns your teeth green when you drink it, and that's something most people would like to avoid.

2. Pour some of the beer into a glass or mug.

3. Place 4-6 drops of green food coloring in the beer. You can also experiment with adding blue food coloring, since the beer is already yellow and mixing that with blue makes green.

4. Pour the rest of the beer. The pouring action should mix in the food coloring, but stir lightly if needed. (Stirring too much can make the beer flat.)

Türkçeye çevirme fırsatım olmadı o yüzden idare edin :)

Kaynak : Wikihow

11 Mart 2009 Çarşamba

AmpliTube Fender!!


Evet arkadaşlar uzun zamandır merakla beklediğim AmpliTube Fender amfi/efekt modelleme programı sonunda piyasada. Doğal olarak demo sürümü de yayınlandı sonunda.

http://www.ikmultimedia.com/fender/download/ adresinden demosunu indirebilirsiniz. 10 günlük bir demo bu. 10 günün bitiminde gürültü vari biz ses çıkartacağı yazıyor.
Gelelim programa. Henüz demoyu deneme şansım olmadı. ama kullandıktan sonra yazacağım mutlaka( zaten şimdiye kadar kullandığım amfi simulatörlerini kıyaslayan bi yazı da düşünüyorum, neyse).
Program Fender ile ortak üretildiği için amfiler efekler vb lisanslı. Dolayısıyla Fender'in efsane olmuş amfilerinden 12 tanesini hem mümkün olan en iyi modelleme ile kullanabileceğiz hem de birebir aynı şekilde görüp kontrol edebileceğiz. Modellenen amfilerden bazıları; '59 Bassman® LTD '65 Twin Reverb® '57 Deluxe™ '65 Deluxe Reverb® '64 Vibroverb™ Custom Vibro-King® Custom Champion™ 600. (özellikle Champion 600 ü merak ediyorum, gitarı alırken Oğuz ile denemiştik, hatırlar.) Amfi dışında (kafa) 12 kabin, 6 efekt pedalı, 6 rack efekt ve mikrofonlar yer almakta programda.
Denedikten sonra görüşmek üzere.

Revolutionary Road – 2008

Son oscarlık yapımlardan olan Revolutionary Road ile devam etmek istiyorum film yazılarına. Film Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet’in şu ünlü Titanik filminden beri beraber oynadıkları ilk film olma özelliğinde. O filmde de oscar kazanmışlardı, bunda da kazandılar bu düz mantıkla yola çıkarsak artık her sene bu ikiliden bir film bekleriz.
Frank ve April Wheeler 20’li yaşladında bir partide tanışmış ikiside enerjik dinamik hayat dolu insanlardır. April oyuncu olmak istemekte, Frank ise bir gemide çalışmaktadır ve ne olmak istediğini bilmemektedir. Evlenmişler ve çucukları olmuştur 30’lu yaşlara girdikten sonra ise yaşamlarının durağanlaşmasından dolayı hayatları bir bunalıma birbirlerini çekememeye başlıyorlar ve film tam bu noktadan başlıyor. Yeni bir hayat kurmaya karar veriyorlar ve bazı kararlar alıyorlar. Bunları uygulamak adına çeşitli girişimlerde bulunuyorlar. Devamından bahsetmek istemiyorum; spoiler olmaması açısından.
Ne kadar güzel bir film olduğu ise tartışılır, ne kadar umut dolu bir film olduğu ise gözden geçirilmesi gerekir. Film bu bahsettiklerim çerçevesinde bana Fight Club gibi güzel ve de değişik bir yapımı hatırlatsada ne gidişi ne konusu sadece bahsetmek istediği olgu açısından çağırışım yapmakta devamını ve sonunu getiremeyen filmlerden öteye geçemeyen Revolutionary Road belki 1 defa izlenebilecek bir film.

10 Mart 2009 Salı

Watchmen - (2009)

Şimdi diycem ki watchmen bence kötü olmuş diycem OOOOOO diyceksiniz. Güzel olmuş diycem OOOOOO diyceksiniz. Bence watchmen değişik olmuş diycem uuuuu dersiniz artık. Ama öncelikle film gerçekten değişik olmuş hani şu çizgi romanlarda olurya konu anlatımı 3. ağızdan okunan replikler falan olmaz ise olmazı birazcık çizgi roman havası katalım filme güzel olmuş. Ben şu zilyon tane adamın sevdiği benim sevmediğim Sin Citye benziyor aslında film ama bunun anlatımı ve filmin görüntüsü açısından kurgusu açısından veya işleniş açısından çok daha güzel bir film. Filmin karakterlerini tanısak belki çok daha rahat bir şekilde izlenir ama açıkçası ben hiç birini bilmiyorum o yüzden de bir karşılaştırma yapamayacağım. Konusu fena olmasada sonu çok kötü bitiyor demek istiyorum.
Rorschach karakterini feci tuttum bide şu maske konusunda bu kadar takıntılı olmasa süper olcaktı ama belkide işte çizgi romanında da öle obsesif bir herif olmasından kaynaklanabiliyor veya ruhsal durumu birazcık abuk olmasından dolayı öle oluyo olabilir. Bir de değinmeden edemeyeceğim Dr. Manhattanınıda feci rahat gördüm, enerjiden olabilirsin ama üstüne bişey giy ulan diyesim geldi. Tabii bahsedilmesi gereken bir karakterde The Comedian. Bu adı almış ama adamın espri yaptığına şahit olan yok, tipide komik değil zaten. Filmdeki bir replik süperdi ama buna bir tanesi diyor ki sen diyo bu adı almışsın ama hiç espri yaptığını görmedik diyo. Sonra bu birşeyler geveliyor ancak çok başarısız yani sus abi sen otur püro iç anca.

8 Mart 2009 Pazar

Manhattan Malt Konseri


Malt bir Türk Rock grubu. 2007'de 10 parçalık ilk albümlerini çıkarttılar. Albümün adı da 'Kendi Adını Taşıyan İlk Albüm'. Bir zamanlar Cenk-Erdem ikilisi vardı, işte bu grubun solisti de bu ikiliden biri olan Cenk Durmazel. Grubun diğer iki elemanı da aynı zamanda Üç Nokta Bir diye bir gruptalarmış.

12 Mart Perşembe Manhattan'da gerçekleşecek olan bu konser için kapı açılış 21:00'de konser de güya 22:00'de başlayacakmış.

İlk dinlediğimde ilgimi çekmemiş olan bu grup tv' de ve radyoda sıkça çalınarak kulağıma yerleşmiş bulundu ve bu parça hoşuma gitmeye başladı, belki sizde o şekilde sevebilirsiniz, sıkça dinleyerek. :)

Bu arada geçen hafta gittiğimiz 7PF2P konserinden sonra bu konserden pek zevk alabileceğimizi sanmıyorum ama konsersiz de olmaz tabi diyerek, orada görüşmek üzere diyorum. ;-)

5 Mart 2009 Perşembe

U2 3D 13 Marttan itibaren Cinebonuslarda


Dünyanın en ünlü grubu tarafından 2006 yılında “Vertigo” konser turu kapsamında Güney Amerika’da, Meksiko City, Sao Paulo, Santiago, ve Buenos Aires’de gerçekleşen 7 stadyum konserinde, dijital 3 boyutlu kameralar ile çekilen görüntülerinden oluşan film sizi stadyum konserlerinin heyecan veren enerjisinin içine çekiyor. Üstün dijital 3 boyutlu görüntü teknolojisi ve multi-kanal dijital surround ses sistemi ile birleştiğinde olağanüstü gerçeklik duygusu ile kendinizi U2 konserinin tam ortasında hissediyorsunuz. Kendinden geçmiş kalabalığın görüntüleri bir yana, film sizi bir konserde nerede olmak isterseniz orada hissettirecek : müzisyenlere mümkün olduğunca yakın yerde. Gerçekten de o kadar yakınında olacaksınız ki, kamera ilk kez Bono’nun üzerine çevrildiğinde, mega-starla burun buruna geleceksiniz. Kameralar o kadar yakın çekim yapıyor ki, The Edge’den damlayan bir ter damlacığını dahi açığa çıkarıyor. U2 3D’yi izlerken sahnede U2 ile birlikte söyleyeceğiniz şarkılar arasında ; “Pride (In the Name of Love),” “New Year’s Day,” “Sunday Bloody Sunday,” “Miss Sarajevo,” “Where the Streets Have No Name,” “With or Without You,” “Bullet the Blue Sky” , “One”’ , “Beautiful Day,” “Love and Peace or Else,” “Vertigo,” “Sometimes You Can’t Make It On Your Own” ve “Yahweh” bulunuyor.

Seni Bana Yazmışlar Party'si 2009


Arkadaşlar selamlar. Sizlere bu ilginç ve ilginç olduğu kadar da yaratıcı party i tanıtmak istiyorum.
Maltepe Leo nun düzenlediği bu party de çalınacak müzikler bir çoğunuzun hoşuna gitmeye bilir ancak party teması açısından burada duyurulmayı hakediyor. efendim olayın özü şudur içerdeki insanlar birbirlerinin üzerine istediklerini yazabilicekler.
buraya kadar tam kavga çıkar o party de derken, şöle bir cinlik gelmiş organizasyonu yapan arkadaşların akıllarına, girişte herkese 3 renk tshirt seçeneği sunulacakmış.
Kırmızı Sevgilisi olanlar için, Sarı kafası karışıklar için, Yeşil bekarlar için (;> uğrayıp bu ilginç party de atmosferi koklamak isteyenler için;
07 mart 2009 21:00
08 mart 2009 04:00
Reşit Galip Cad. 57/A Gaziosmanpaşa da party. SATSUMA ' da.
Giriş ücreti 20 TL ve ilk içki dahil. Gidebilen arkadaşlar olursa cep telefonundan da olsa bir kaç resim çekebilirlerse çok sevinirim. Hepinize iyi eylenceler.

3 Mart 2009 Salı

7 Pink Floydlar ve 2 Prenses ve Zeynep


Halen kimsenin yazmamış olmasına hayret ettim ve sabah koşuşturmacası başlamadan aklıma gelenleri yazayım dedim. Cuma gecesi Dib Sahnedeydik arkadaşlarla. Gelemeyenler gerçekten önemli bir cover grubu kaçırdıklarına emin olabilirler. Kısaca bahsedeceğim atmosfer, şarkılar ve herşeyden.

İstanbuldaki arkadaşlarımdan bu grubun gerçekten iyi olduğunu çoğu kez duydum. PinkFloydturk.net sitesinin kurucusu arkadaşım Okan, İstanbuldaki buluşmalar için bu grubun konserlerini tercih ediyordu. Ankaraya sanırım ilk defa geliyordu grup ve haftalar önceden haber almıştık. Afişleri de afilliydi. Dark Side Of The Moon albüm kapağındaki prizmaya giren ışın ve yansıyan renkler dumansallaştırılmıştı. Güzel bir grafik çalışması.

Neyse önemli olan müzik tabiki. Grubun gerçekten 9 üyesi var. Yani bu kabaca şu demek ; dört adamın 35 sene önce yaptıklarını hala canlı olarak çalmak için büyük efor gerekiyor. Nispeten de öyle. Grubun iki gitaristinin tercihi de stratocaster tonları idi. Özellikle ses düzeni konusunda çok çok çok iyiydi diyebilirim mekanın ve grubun hazırlığı. Bunu anlamak için bildiğiniz bir şarkının bas akrolarını çalarken basistin elinden takip etmeniz yeterlidir. Sizi ne kadar rahatsız etmeyen gerçeğine uygun bir bas tonu varsa o kadar güzel ayarlanmış demektir denge. Çift synth başarılıydı fakat özellikle Animals şarkılarında biraz daha iyi olabilirlerdi diye düşünüyorum. Geri vokaldeki sarışın ablamız gerçekten güzel bir sese sahip kanımca fakat dikkati vokalist olan Roger Waters'ın tüm "insane" seslerini başarıyla taklit eden abimiz dikkati hemen üstüne alıyor konserin ilk saniyelerinden itibaren. Ve son olarak davul için söylenecekler pek fazla birşey barındırmıyor, çünkü Pink Floyd şarkılarının davullarına yorum katmak pek yersiz olur. Onu birebir çalacaksınız eğer hakkıyla çalmak istiyorsanız ki davulcu abimizde bunu başarıyla yapan bir sanatçı.

Biraz an an konserden bahsedelim. İçeri girdik erken vakitte. Progrock havayı solumamızla burada bu tür hakim dememiz saniyelerimizi aldı. Akabinde çalan Focus ve Rush gibi grupların isimlerini hatırlayamadığım şarkıları bizi haklı çıkardı. İnsanların yaş ortalamasının yüksek olması, uzun beyaz saçlı amcaların sayısının fazlalığı ve biranın egemenliği yine bize "burada kesin pink floydla ilgili birşey var" dedirtti. Konser arasında çalan şarkıları kimsenin bilmediği şeylerden seçmeleri bizi biraz üzse ve dans edemesek dahi başlangıçta konsere hazırlık için çalınanlar biraz daha iyiydi. Ama tabi dikkatli olmak gerekirdi. Popüler olan ve insanların dinler dinlemez dans ettiği şarkıları da çalmamak gerekiyordu.

Herneyse konser başladı ve vokalist abimiz "In the flesh" için bir bağırtı kopardı boğazı yerine kalbinden. Pink Floyd'a başlanması gereken bir yerdi kesinlikle ve onu bizi hayal kırıklığına uğratan vokalsiz happiest days of our lives izledi. Another brick in the wall'da çok başarılı sayılmaz diye düşünüyorum, bilmiyorum çok çok çok beğenen var mı ? Fakaaaat tam da diyordum "amaaan" The Wall'ın güzide şarkılarından biri olan Young Lust çıktı ve yerimde duramaz oldum. Ardından muhteşem "Shine On" klavyelerle girince hemen arkamı dönüp grubumuza baktım. Herkesin suratında aşk acısının birayla örtülmeye çalışılan kekremsi ifadesi vardı :) Teşbihte hata olmaz. Upuzun güzel bir shine on sendromundan sonra çok sevdiğimiz ve Feride ile güzel yorumlandığına kanaat getirdiğimiz Welcome to the Machine. Learning to fly falan derken bi anda "Dogs" çıktı karşımıza ve baya bir heyecanlandım. Acaba dogs çalmak kolay mıydı ? Acaba nasıl yorumlanırdı vokalleri ? Ve başarılı hatta çok iyi diyebileceğim bir yorumundan sonra konser ardı arkası kesilmeyen hitlere ve duygusallıklara büründü. Hatırladığım kadarı ile "Hey You" ile ilk yarı bitti.

Kısa bir aradan sonra "On the run" hariç tüm Dark Side Of The Moon çalındı. Tabi bu olayı sadece bu cümleyle geçmek haksızlık olur. "I've been mad for f*cking years" a kadar her milimetresi ölçülerek tasarlanmış güzel bir cover idi. Yazının bu kısmına kadar sabırla okuyan arkadaşlar "Zeynep" mevzusunu hala okumadıkları için merak içindedirler. Ama onu sona saklayacağımı konserde benimle olan arkadaşların tahmin etmesi güç değil :)

Evet Zeynep mevzusu ! şöyle bir dialog oldu "Abi hepsini çalıyorlar Dark Side'ın sanırım. E bundan sonrada "Great gig in the sky" başlamalı o zaman.... hadddi canım !! " Evet o şarkı başlamıştı grand piano ile. Ama geri vokaldeki sarışın ablamız bu şarkıyı söylerse gruba gerçekten 10 üzerinden 10 verecektim artık. Fakat o da ne ? Sahneye isminin Zeynep olduğunu şarkı bittikten sonra öğrendiğimiz başka bir ablamız çıktı ve "Great gig In the sky" parçasının agresif kısımlarını başarıyla icra etti. Ağzım açık kalmıştı. Ardından diğer geri vokal ablamızda geri kalan kısmını gayet iyi söylemişti. Ah Claire Tory dedim içimden. Zeynep harikaydı, Zeynep muhteşemdi, Zeynep geceye damgasını vurmuştu. Sonunda sanırım alkolünde etkisiyle, "Great gig in the sky söyleyebilen biriyle evlenilir be abi !! " kanaatına varmıştık. :)

Dark Side Of the Moon bölümü bitti, ve Wish you were here başladı. Ne yalan söyleyeyim yaktım bi sigara. İyiydi hoştu ve en hoş kısmı vokalleri mekandaki herkesin bağıra bağıra beraber söylemesiydi. Sanırım akabinde mother veya pigs on the wing vardı. Veee Comfortably Numb... Pür dikkat gitarlara bakar olmuştuk Levent ile :) "Nası peki abi nası yani nası bu ton ?" diyordum o da "Bilmiyorum abi bilmiyorum ve bilmiyorum" diyordu. Ardından PULSE tadında Run Like Hell. Bir anda vokalist abinin ikiye bölündüğünü sandım çünkü yanında aynı siyah t-shirtlü ve ona benzeyen biri belirmişti. Bu insanın arkada oturan klavyeci olduğunu sonradan anladık :)

Ve bitti diyorduk... evet bitti Run Like Hell ile. Tabi insanlar bis yapmaları için ısrar ettiler çılgınca ve Vokalist ablamız "beş dakika rica ediyoruz sizden" dedi. Beş dakika sonra grup Echoes ile tekrar canlandı büyüdü sahnede ve ardından Sheep. Tabi bunlar olurken dört kişi kalmıştık artık arkadaş grubundan. Konser bitmeden çıktık fakat saat 03:30 gibiydi... artık huzur içinde uyuyabilirdik :) Bu arada kimsenin fotoğraf makinesi getirmemesi çok enterasan oldu gerçekten fakat konsere ait Shine On ve başka videolar mevcut sanırım. ilgili arkadaş paylaşırsa vakit bulup memnun oluruz.

Evet ilk kez Türkiyeli bir gerçek tribute grubunu izlediğim konser anım bu şekilde arkadaşlar. Konsere katılan arkadaşlardan yorumları bekliyorum. Grubun web adresi :http://www.7pf2p.com/
iyi günler dilerim.

Giant - I'll See You In My Dreams

Gone, the voice that used to fill the room is all but gone
An echo of a perfect love that ended wrong
Girl, we tried so hard when love was on our side
And yesterday will always be the reason why
You keep comin', you keep comin' back, you keep comin' back for more

I'll see you in my dreams
There we'll be safe tonight, from the lonely days of memory
I'll see you in my dreams, oh

Time, time will never be a friend of mine again
It tries to make your memory fade, but I won't let it end
Let the sun go down, so I can drift away
Let me close my eyes and live another day
You keep comin', you keep comin' back, you keep comin' back for more

I'll see you in my dreams
There we'll be safe tonight, from the lonely days of memory
I'll see you in my dreams, oh

(Instrumental break)

The truth, oh it's there for you to see
Sometimes it's painful to be on your own, on your own

I'll see you in my dreams
There we'll be safe tonight, from the lonely days of memory
I'll see you in my dreams
Back in my arms again, and no matter what tomorrow brings
I'll see you in my dreams, oh, oh, oh