23 Ekim 2009 Cuma

Adrian Belew's Power Trio @ Eskişehir

Yeni öğrendiğim bir habere göre Adrian Belew Türkiyeye o enteresan Power Trio'su ile iki konser vermeye geliyormuş. Ve tabiki bizde kaçırmamak isteriz bu güzel konserlerden birini. Eminim ki yazıyı okumaya başlayan arkadaşların çoğunun ilk tepkisi "o kim la ?" olacaktır. Bu yüzden Adrian dayımızı biraz tanıtalım daha sonra konser haberini ve Eskişehir'e gitme planımızı aşağı not ederiz.

(Alıntı yapmayıp her zamanki gibi kendim anlatacağım) Adrian Belew 70lerin ünlü acid gitaristi Frank Zappa'nın öğrencisi ve konser gitaristidir. Evet bilenler cümleye buradan girmemi yadırgamışlardır eminim, çünkü Adrian'ı meşhur yapan ne Zappadan sonra Talking Heads ile çalışması ne de David Bowie ile turneye çıkması ve albüm kaydetmesidir. Adrian'ı meşhur eden 1981deki o müthiş King Crimson albümü Discipline'dir. Dinleyenler bilirler, hep deriz ki "dinleyin ! King Crimson ne yapıyorsa metal müzik oraya gidiyordur" :) iddialı bir laf olduğunu düşünenler baştan sona tüm albümleri incelesinler... The power to believe albümüne geldiklerinde Adrian'ın ve Robert Fripp'in gücünü hissedeceklerdir. Evet velhasıl kelam akabinde ve detayında Adrian Belew, King Crimson'ın vokali ve gitarlarından biri olarak ün yapmıştır.

Deneysel rock tarzı diye nitelendirebileceğimiz kendi solo albümleri de kendinin ne denli garip bir adam olduğunu King Crimson dışında örnekler. Öyle ki Adrian ilk solo albümü The Lone Rhinochorus (1982) kayıtlarında rhino (gergedan) konseptini benimseyip gitardan bu hayvanın sesini çıkarabilecek- yanlış bilmiyorsam Line6 - prosesörler ile oynamıştır. Hala da böyle garip değişik oluşumları ve deneyleri var. Bütün o karışık pentatonik hızlı gerginlik yaratan Crimson şarkılarının ve tabiri caiz ise King Crimson'ın ilk kendi şarkılarını yazıp söyleyen elemanıdır.

Nitekim bunca bahsettikten sonra şu an ne yaptığını söyleyelim. Adrian 90lardan 2005e kadar uzun bir ara verdikten sonra tarzını güçlendirerek 2005 yılında o çok sevdiğim "Side One" albümünü yayınlamıştır. Ardından aynı yıl "Side Two" ve 2006"da da tahmin edebileceğiniz üzere Side Three" albümünü yayınlamıştır. Peki dördüncüsü yok mu diye soracak olursanız, var. O da 2007 yılında şu an hala turnede olduğu ve bize çalacak olan grubu Adrian Belew's Power Trio ile canlı kayıt edilmiştir. Ve son olarak bu yıl haziranda çıkan albümünün ismi "e". Deneysel enstrümantal olan bu albüm sanki tüm bu Side bilmemne albümlerinin başını çeker gibi havası var, ve şarkı isimleri sırasıyla a, a2, b, c, c2, d, d2, e, e2 gibidir. Henüz sebebini anlayamadım.

Şimdi gelelim konser organizasyonuna. Adrian iki konser vermek için Türkiyede. Biri 12 Kasım perşembe Eskişehirde diğeri 13 Kasım cuma İstanbulda. İstanbuldaki beni ilgilendirmiyor isteyen biletix'in sitesinden bakabilir. Zaten biletler 45 TL. Şimdi sıkı durun : Eskişehir Anadolu Üniversitesi Spor salonunda 12 Kasım'da olacak Adrian Belew's Power Trio konseri ise 21.15 te başlayacak ve biletler 12 TL ve hatta öğrenci 6 TL. Nası ? süper değil mi ? Geçen yıl benzer bir şekilde yıllardır beklediğim David Knopfler'ı kaçırmak beni öyle üzdü ki bunu kaçırmak istemiyorum.

Konserin perşembe olması evet sıkıcı ve cuma iş güç var diyebilirsiniz. Fakat Eskişehir arabayla oldukça yakın hatta trenle daha da yakın ve iş çıkışı gidilip konser izlenip geri gelinebilir. Her gün dışarı çıkıp 12ye kadar takılıyoruz bunun yerine 18de işten çıkıp arabayla Eskişehire gidip 21:15de konseri izleyip geri dönmek bence oldukça cazip ? Ne dersiniz ?

Uluslararası Eskişehir Festivali
Ghetto konseri Biletix sayfası
Adrian'ın web sayfası ve blogu

21 Ekim 2009 Çarşamba

Nefes - Vatan Sağolsun



Bugünlerde çok popüler olan Nefes filmini geçtiğimiz pazar günü izledim. Filmden sonraki ilk izlenimim beklediğimden iyi olması oldu.
En büyük iki beklentim senaryo ve görsellikti.
Senaryo aslında çok bilindik bir konuyu işliyor ama fazla ayrıntıya kaçmadan ve gerçekten orada yaşanmış olan olayları fazla dağıtmadan çok güzel yansıtıyor.(Bu konuya bir daha deyineceğim)
Görselliğe gelince, bu güne kadar birçok savaş filmi izledim ve çoğu yabancıydı.
Açıkçası ben bu kadar iyi görsellerin kullanılabileceği düşünmüyordum, bazı yerlerde hatalar var elbette ama bu türde ilk kez yapılan bir film için bence çok başarılı olmuş.

Film sonrasında okuduğum ve duyduğum bir iki eleştiri hakkında yorum yapmak istiyorum aslında birazda canım acıdı bu yorumları okurken o yüzden burada yazmak istedim.

- Filmden çıktıktan hemen sonra izleyen insanlar beğendim veya beğenmedim eleştirisinde bulunuyordu haklı olarak. Ancak çoğu (Askerlik yapmamış genç erkekler, bayanlar) ne şimdi bu gibisinden konuşuyorlardı. Ama sonrasında farkettim ki insanlar filmdeki olayların gerçekten olmadığına inandırmışlar kendilerini. Filme annemle gittiğim için annemede sordum nasıldı diye, bana cevabı gerçekten olmuşsa bunlar kötü dedi... bilmiyorum ama derdimi anladınız mı insanlar filmin sadece kurgu olduğuna inanıyor, tamam senaryo oluşumu açısından kurgulanmış yerleri olabilir ama çoğuyaşanmış olaylar... ve bu kafayı değiştirmezsek daha kötüsünüde yakın gelecekte yaşayacağız...

- Okudum yorumların bazılarında,
"Müthiş film"
"Süper"
gibi eleştiri olmayan sadece yazmış olmak için yazılan yorumların yanında

"Bu nasıl aksiyon-macera"
"Oyunculuk çok kötü"
"Film çok sıkıcıydı ilk yarısında çıktım"
"Yok böyle şeyler"
gibi cümleler bulunmaktaydı....
Açıkçası ben ikisinide çok sevmiyorum ama ikinci tip yorumları görünce dedim ne oluyoruz bu kadar mı at gözlüğüyle bakıyor insanlar.

Birinci grupta film çok sıkıcı deyip filmin yarısında çıkan ve sonrasında filmi eleştirenlere sinirleniyorum. Bir filmin tamamını izlemeden eleştiri hakkına sahip olamasın.

İkinci grupta filmi eleştirmek için bahane bulanlar. Oyunculuk çok kötüymüş... :) Tamam oyunculuk müthiş olmaya bilir ama asker dediğinde budur...

Üçüncü ve en kritik grup, bu nasıl film diyenler yani filme daha çok eğlenci amaçlı gidip gördükleri karşısında olmaz böyle şeyler hani nerede aksiyon diye konuşanlar.
Gerçekten doğuda nelerin olduğunu unutan ve görmezden gelenler yani... geleceğimizin çoktan satılmış olduğunun kanıtı olan insanlar.. beyni yıkanmış ve geçmişini hatırlamayan insanlar....


Sonuç olarak; bence gidilmesi gereken, askere gitmiş olanlar için ayrı gidecek olanlar için ayrı duygular içeren bir film.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Huzur veren şarkılar no:5

Birileri daha çok huzur daha çok huzur demişti sanırım. Evet bu şarkı aynen Mona Lisa gibi... yani bir dinliyorsunuz feci acı çekiyorsunuz bir dinliyorsunuz huzura eriyorsunuz. Ülkemizin çiçeği burnunda caz solistlerinden Jehan Barbur'u tarif etmek oldukça zor. Bülent Ortaçgil şarkılarının sadeliğini, Göksel'in muhteşem ses rengini alıp ve bunları kendine has muhteşem masum küçük kız sesi ile birleştiren Jehan bizlere "Uyan" isimli ilk albümünde eşsiz bir müzik ziyafeti yaşatıyor. "Öylesine" isimli şarkı da bu albümdeki en minimal duygusal ve huzurlu parçası. Zaten albümünün en kıyısında kanımca. En beğendiğim şarkısı olmasa da albümün en paylaşmak istediğim şarkısı diyebiliriz halet-i ruhiyem sebebiyle :) Velhasıl kelam akabinde ve detayında dinleyin bakalım beğenecek misiniz ?

Jehan Barbur - Öylesine