12 Aralık 2010 Pazar

Rush - Beyond The Lighted Stage


Pekala, madem delicesine kar yağdı, madem tatilde evde mahsur kaldık ve boş vaktimiz var. Öyleyse biraz müzik paylaşalım.

Daha önce burada hiçbir Rush albümü veya grupla ilgili birşey paylaşmadık sanırım. Tabi ilk kez Rush dinleyeceklere bu DVD birazcık fazla gelebilir ama yinede kafalarda güzel melodiler kalması açısından bu kesime de hitap ediyor açıkçası.

Gelelim içeriğe;
Hatırlarsınız 2005 yapımı Metal : A Headbanger's Journey diye bir heavy metal belgeseli vardı. Daha sonra ikincisini de yaptı aynı ekip. İşte o sarı düz uzun saçlı elemanın ismi Sam Dunn ve tabiri caiz ise bu "rock-metal belgeseli" işinden köşeyi döndü. Burada anlatacağımız materyalde yine aynı ekip tarafından yapılmış bir belgesel.

Beyond The Lighted Stage, Rush külliyatının en başından bu yana yaratılmasını ve Rush'ın 35 yıllık geçmişini anlatıyor.
Efendim birazcık ön bilgi verelim madem merak edenler var ise.

Rush Kanadalı bir progresif rock grubudur. Dinlenildiğinde üç kişiden fazlalarmış gibi gelebilir tabiki fakat işin özü bu üç adamın işlerinde gerçekten iyi olmalarıdır. Gitarda Alex Lifeson isimli abimiz vardır ki kendisi 35 yıl boyunca grubun değişmez üyesi ve kurucusudur. Aynı zamanda tüm besteleri yapan ve kalıcı melodileri yaratan kişidir. Geddy Lee ise grubun en dikkat çekici tipe sahip fakat sadece görüntüde değil icraatta da başarılı bir abimizdir. Kendisi grubun önce basçısı, sonra vokalisti ve sonrada klavyeli çalgılar bölümünü başarıyla icra etmektedir. Ve evet üçünü birarada yaptığını bile gördüm. (Adam ayağıyla synth çalıyor). Ve gelelim profesöre. Aslında ona profesör denmesinin birçok sebebi vardır eminim, fakat biz sadece dünyanın en iyi davulcusu olduğu için dendiğini düşünsek yeter. O bir davul cambazı, o tüm perküsyonların efendisi, o key padlerin gongların, boru zillerin ve vurularak çalınacak herşeyin ilüzyonisti. Evet o Neil Peart ! Aynı zamanda grubun parçalarının söz yazarı kendisi.

Bu kadar eleman tanıtımından sonra diyeceksiniz ki "ya en bilindik şarkısını söylede dinleyelim haaa bu muymuş diye şaşıralım" Sanırım Rush böyle bir grup değil. Hani gavurların bir lafı vardır -underrated- . Aynen böyle bir grup. Gereken önem verilmemiş bir efsane kanımca. Kanadalı olmalarına bağlıyorum açıkçası. Fakat araştırdığınızda ve dinlediğinizde inanılmaz dokular yakalayabileceğiniz bir grup. Çokça toplama albüm yayımlamış ve herhangi birini baştan sona dinlediğinizde etkilenebileceğiniz bir grup Rush.

Temel özelliklerinden biri neredeyse hiç durmaksızın turne yapmaları ve yeni albümler kaydetmeleri. Artık bu adamlar için müzik, yemek yemek gibi olmuş resmen. Çünkü her biri yıllar boyu bir sürü sıkıntı çekmişler ama hiçbir zaman müzikten vazgeçmemişler. İşlerine tutkuyla bağlanıp sevenlerini memnun etmek için çalışmışlar. Yine bu belgeseli izlediğinizde demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Açıkçası hikayelerinden etkilenipte dinlemeye bile başlayabilirsiniz.

Bu belgeselde göreceksinizki Dream Theather, Metallica, Smashing Pumpkins, Tenacious D, Tool ve Foo Fighters gibi bugünün popüler sanatçıları Rush'tan aldıkları ilhamları anlatacaklar. Beğenerek dinlediğiniz bu grupların üyelerinin Rush ile büyüp onları örnek alarak yaptıkları müzikleri anlatacaklar.

Bu kadar reklam yeter, bu DVD yüzünden son üç haftadır fazlasıyla Rush dinledim zaten. Umarım sizde bu grubu sever, dinler ve başucunuza koyarsınız. Favori parça listesi yapayımda benimde bir faydam olsun yeni dinleyicilere. Unuttuğum varsa eklensin lütfen ;

1. Spirit Of The Radio (sadece o "...concert hall" çığlığı yeterde artar bile)
2. La Villa Strangiato (bunu dinledikten sonra davulcular istifa edebilir)
3. Anthem
4. A Passage To Bangkok (fazla söze gerek yok)
5. Tom Sawyer (marş artık bu)
6. Subdivisions (synth-pop suçlamalarının ortasında kanımca çıkardıkları en iyi materyal)
7. Earthshine (2002 tarihli bu parçada 30 yılın ardından grubun hala basit melodilerden süper şeyler yaratabildiklerini görüyoruz)
8. Cygnus X-1 Book II Hemispheres (Uzun parçalar konusundaki muhteşem başarı örneği)
9. Closer to the Heart (Tüm stadyumun bağırarak söylemesiyle muhteşem bir şölene dönüşen bir klasik)
10. Freewill
11. Force Ten
12. Limelight (Beyond The lighted stage, approaches the unreal... sözleriyle başlayan şahane parça)
13. O Baterista ( hani o çıkıp konser ortası davul solo atan amatörler varya... bu parça onlara gelsin)
ve son olarak
14. Crossroads ( evet bin yıllar boyu cover söylemeyen Rush'tan o çok iyi bilip sindirdiğiniz blues parçasını bi dinleyin)

Bu liste Red Barchetta, Fly By Night, Working Man, 2112, Far Cry falan diye uzar gider, bu yüzden yazımı burada bitirip hepinize bol karlı bembeyaz pazarlar diliyorum.

http://rapidshare.com/files/404598123/jrshbhthlstg.part1.rar.html
http://rapidshare.com/files/404605561/jrshbhthlstg.part2.rar.html
http://rapidshare.com/files/404613674/jrshbhthlstg.part3.rar.html
http://rapidshare.com/files/404620921/jrshbhthlstg.part4.rar.html

5 yorum:

desertrose dedi ki...

Eline sağlık süper yazı olmuş,
diyen yok muu?? :D

Fücur dedi ki...

çok teşekkür ederim :) bende kimse okumadı sanıyordum. neyse bir kişiye bile ulaştıysak ne mutlu :)

happy owl ironic dedi ki...

ya ben linkleri bi kontrol ediim de en son bişiler yaziim die bekliyordum halada bekliyorum

happy owl ironic dedi ki...

hmm artık yorum yazabilirim. izledim beğendim sıkılmadan izlenen bir belgesel olmuş müzikleri de sağlam. solistleri biraz şeytan a benziyor gibi geldi bana (;> grup içinde adamın klavye çalmasını engellemeleri kısmında falan eğlendim baya. bence izlenesi öğrenilesi dinlenesi bir grup. ellerine sağlık.

Fücur dedi ki...

Sağol dostum elimden geldiği kadar bilgi verdim bende. Bu arada adamın şeytana benzediği konusunda haklısın. yıllar geçtikçe dahada benziyor hatta :) Fakat bu yüzdendir ki hani bir sahnede kafeye giriyorlar garson sadece bunu tanıyıp imza istiyor diğer elemanları tanımıyor :)