Eskilerin kardan adamları daha mı cibilliyetli olurdu, bizimkiler de mi bi numara yok bilmiyorum.
Sanırım, ana-babalarımız ruhlarını katıyorlardı da ondan fiyakalı duruyordu tüm kardan adamlar.
Kömürden bozma kara gözlerle, turuncu uzun burnu ile küçük dünyaları ben yarattım edasıyla tüm kış dururdu öylece…
Eriyeceğini bilirdi hâlbuki.
Güneşin o parlak ışıklarına karşı koyamayacağını…
Bizim ruhumuz mu kalmadı?
Bizim hevesimiz mi çürüyüp gitti?
Yoksa para denilen bu illet herkesi tutsak mı etti kendine.
Elleri, ayakları, gönülleri prangalı…
Küçüklüğümde, kar yağdığında cümbür cemaat sokaklara dökülürdük.
En iyi hatırladığım şey; mutluluktan kanat çırpan yüreğimdi.
Gece yarılarına kadar büyüklü-küçüklü, kadınlı-erkekli herkes kartopu oynar, kardan adam yapar,
gündüzden erkek çocuklarının yaptığı kızaklarla yüz aşağı kayarlardı.
“Çocuk kalbi” derdim ama o zamanlar büyüklerde pek bir mutluydu sanki.
Mutluluk nedir? Bilen var mı?
Şimdilerde “para nerede, mutluluk orada” der gibi yüzümdeki kırgın ve
üzgün ifadeyi görmezden gelenleri, yapmacık gülücükleri gördükçe tüylerim ürperiyor.
Kardan adam eriyeceğini bilse bile, umudu vardı.
Bir çift elin onu yeniden inşa edeceğine dair…
Bizimde umudumuz var değil mi?
.
.
.
Aysu Dede
8 Ocak 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
çocukların en güzel özelliği aslında biraz saf olmaları. etraflarına iyi niyetli bir şekilde bakıyorlar maddiyattan uzaklar. bizim umudumuz onların ilerde çocuklarından umutlu olmalıdır bence, belki bir nevi kısır döngüde diyebiliriz buna. ama tabi neler değişir bilinmez...
Eskisi gibi karda yağmıyor ki artık:((
Yorum Gönder