Uzun zamandır afişlerde gördüğüm ve gelsede şu filmi izlesek dediğim filmlerden bir tanesiydi. Son yılların aksiyon filmleri yıldızı Cristian Bale ve daha genç yaşından beri adından söz ettiren kendine has oyunculuğu ile Johhny Deep kadro da yer alan aktörlerdi. Filmin yönetmen koltuğunda ise Micheal Mann yer alıyor.
Micheal Mann’ı Heat ve Insider gibi filmlerin yönetmeni; bu filmlerden sonra Public Enemies herhalde bir baş yapıt olur diye düşünüyor insan.
Film John Dillinger arkadaşlarını hapisten kaçırmasıyla başlıyor. Tabi o zamanın otomatik silahları ve tüfekleri ön planda. Filmin yarısından çoğu zaten, patapatapata(otamatik tüfek sesi) , patapatapatapatapata , paaaaaaaaaat(otomatik olmayan tüfek sesi) sesleriyle geçiyor. Filmden benim anladığım John Dillinger hiçte zeki, karakterli bir hırsız değil, adamın tek olayı sadık biri olması arkasında adam bırakmayan bir yapısı olması. Adamın olayı bilindiği gibi hırsızlık, tabi o zamanlar güvenlik kameraları alarmlar vs. gelişmiş olmadığı için o zamanın hırsızları rush yöntemiyle hırsılık yapıyorlar. Ellerinde silahlar bankaya girip bu bir soygundur diyor paraları alıp basıp gidiyorlar.Filmin ezik karakterlerinden Cristian Bale’in oynadığı Melvin Purvis, tamamen bir üst kademenin emri altında kendi kararlarını veremeyen kukla bir karakter.
Public Enemies’in belli bölümlerinde Johnny Deep bakışı ön planda gözlüklü, gözlüksüz, yandan, yukarıdan, düz falan gibi çeşitli şekilleri var. Çekimleri ve ışık konusuna gelicek olursak amötör bir ışıkçıyla çekilmiş bir imajı var özellikle bazı sahnelerde o havayı feci vermişler kamera o kadar çok hareket ediyor ki insanın midesi bulanıyor.
Final sahnesinden bahsetmek istemiyorum. Ciddi anlamda bir filmin final sahnesinde bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum.
Bence bu film home movie klasmanında ve tek seferlik izlenir oda eksik kalmamak için.
Micheal Mann’ı Heat ve Insider gibi filmlerin yönetmeni; bu filmlerden sonra Public Enemies herhalde bir baş yapıt olur diye düşünüyor insan.
Film John Dillinger arkadaşlarını hapisten kaçırmasıyla başlıyor. Tabi o zamanın otomatik silahları ve tüfekleri ön planda. Filmin yarısından çoğu zaten, patapatapata(otamatik tüfek sesi) , patapatapatapatapata , paaaaaaaaaat(otomatik olmayan tüfek sesi) sesleriyle geçiyor. Filmden benim anladığım John Dillinger hiçte zeki, karakterli bir hırsız değil, adamın tek olayı sadık biri olması arkasında adam bırakmayan bir yapısı olması. Adamın olayı bilindiği gibi hırsızlık, tabi o zamanlar güvenlik kameraları alarmlar vs. gelişmiş olmadığı için o zamanın hırsızları rush yöntemiyle hırsılık yapıyorlar. Ellerinde silahlar bankaya girip bu bir soygundur diyor paraları alıp basıp gidiyorlar.Filmin ezik karakterlerinden Cristian Bale’in oynadığı Melvin Purvis, tamamen bir üst kademenin emri altında kendi kararlarını veremeyen kukla bir karakter.
Public Enemies’in belli bölümlerinde Johnny Deep bakışı ön planda gözlüklü, gözlüksüz, yandan, yukarıdan, düz falan gibi çeşitli şekilleri var. Çekimleri ve ışık konusuna gelicek olursak amötör bir ışıkçıyla çekilmiş bir imajı var özellikle bazı sahnelerde o havayı feci vermişler kamera o kadar çok hareket ediyor ki insanın midesi bulanıyor.
Final sahnesinden bahsetmek istemiyorum. Ciddi anlamda bir filmin final sahnesinde bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum.
Bence bu film home movie klasmanında ve tek seferlik izlenir oda eksik kalmamak için.
1 yorum:
filmin kadrosuna bakım hmm ilginç olabilir bu film e gidilebilinir dediğimi hatırlıyorum. ama bu yazdıklarından sonra sanırım evde izlemeyi tercih edicem (;>
Yorum Gönder