Dostlar bu yazımda size alışık olmadığımız bir müzik adamından bahsedeceğim. Bir çok trajik hikaye duydum öğrendim müzik dünyasında ama Nick Drake kadar üzücü ve dinlediğimde "tüh ulan ölmeseydi bu adam daha çok şey yapardı" dediğim çok az adam vardır. Herneyse başlayalım hikayeyi anlatmaya.
Nick 1969 senesinde ilk albümü Five Leaves Left'i çıkardığında 21 yaşında idive pek parası yoktu. Çok düşük tempolu ve akustik gitarın ön planda olduğu bir albümdü ve dönemin ünlü ingiliz folk grubu Fairport Convention'ının dikkatini çekti. Gruptan Donovan, Nick'in ikinci albümüne yardım edeceğini söylemesiyle Nick Drake 1970'de ikinci albümü Bryter Layter'ı piyasaya sürdü. Prodüktörlerinin bile "bişey değiştirmeye gerek duymuyorum ilk defa bi albümde, herşey harika oldu" dediği ve çok beğendikleri albüm piyasaya çıktığında dört bin gibi çok düşük tiraj yaparak hayal kırıklığı yarattı.
Bu sıralarda Nick psikolojik problemler çekiyor ve antidepresanlar alıyordu. Çok içine kapanık ve çekingen bir yapısı vardı ve sürekli kendini biyerlere kapatıyordu. Dinlediğimde benimde çok beğendiğim Bryter Layter'ın başarısızlığı Nick'i iyice depresyona soktu ve psikolojisi iyice bozuldu. Annesinin ısrarı ile pskiyatr desteği ile ilaçlar alan Nick nadiren konsere çıkıyor ve kendinde yeni şarkılar yazacak enerjiyi bulamıyordu. 1972 yazına kadar müziği bırakıp yaşamak için başka işler yapan sanatçı, asla vazgeçmedi ve insanlarla ilişkisindeki problemlere ve hastalığına rağmen geçen yıllarda birkaç şarkıyı bir araya getirmeye çalıştı. Babasına bilgisayar programcısı olmaya karar verdiğini söylemesiyle müziği bırakmaya karar verdi. Kimse onunla ilgilenmiyordu ve yaptığı şeylerin gerçekten iyi olduğuna yürekten inanıyordu.
1972 yılında üçüncü ve son albümü Pink Moon'u sanki gerçekten son kez mikrofona geçiyormuş gibi kaydetti ve müzikten tamamen vazgeçti. 1974 yılına kadar hastalığı oldukça ilerleyen Nick artık antidepresanlarla hayata bağlanmaya çalışıyordu. Hiçbir fiziksel problemi olmamasına karşın beynini çok yorgun ve işe yaramaz hissediyordu. Ta ki 1974ün 25 Kasımına kadar. O gün annesinin evinde yalnızken, odasında yüksek dozda antidepresan alıp hayata 26 yaşında veda etti.
Ölümünün ardından plak şirketleri yıllar sonra milyonlarca baskısını yayınladıkları albümleri arasında Bryter Layter Q magazinin "Tüm zamanların en iyi 100 İngiliz albümü" sıralamasında 23. sırayı aldı. Ayrıca 2003te Rolling Stone magazine'in en iyi albümler sıralamasınada girmeyi başardı.
Dönemin en iyi folk albümlerini yaratan Nick Drake günümüzde hala milyonlar satmakta ve birçok gruba ilham kaynağı olmaktadır.
Nick'in yaptıklarını dinledikten sonra bana olan yakınlığı, hem ikizler burcu olması hemde yaşadığı tanımlanamaz psikolojik sıkıntılarla sınırlı kalmadı, yazdığı sözleri ve besteleride kendime çok yakın buldum. Ve sizlerle paylaşmak istedim. Birde dikkatimi çeken şu var. Bu resimde bizim Levente çok benzettim ben.
Buyrun burdan yakın :
Nick Drake - Made To Love Magic
http://rapidshare.com/files/6625814/NDMTLM.rar
Bağlantıyı aldığım site : http://lysergia.blogspot.com/2006_08_01_archive.html
Baykuşum sağol alakan için, düzelttim bağlantıyı.
17 Nisan 2007 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
benzerlik konusunda haklısın bahtı benzemesin tabi. bu arada verdiğin link teki dosya silinmiş üstad heveslendim okurkan ama indirip dinleyemedim. haberin olsun
Dostum düzelttim bağlantıyı. Talep olursa diğer iki albümünüde bulurum değerli ve coşkulu derleme sakinleri için.
bütün şarkılar sırayla aralıksız vede gecenin 12 sinden sonra ayık kafayla dinlenmiş vede değerlendirilmiştir.
1 rider on the wheel
yazin evin balkonuna uzanip dinlenmesi gereken bi sarki bence.hafif hafif esen bi havada,
saat öleden sonra 3 yada 4 sulari gibi dinlenirse çok hos olabilecek bir sarki
2 magic
biraz daha sehir manzarasi kokuyor bence bu sarki, o yüzden gecenin ilerliyen saatlerinde mümkünse evin içinden disaridaki sehir isiklarina bakilarak odanin isiklari kapatilarak dinlenmesi taraftariyim bu sarkinin ancak belirtmeliyim ki benim tarzim diil bu sarki
3 river man
garip bi sarki ama bence biraz yavan kalmis gibi geldi bana. üstadin sesi bu tarz bi sarki için fazla yumusak biraz paslandirmak lazim sesi. aralara solo konabilirdi belki tam olarak neyin eksik oldugunu söyleyemiyorum ama bence bisiler eksik bu sarkida.
4 joey
gitarin sesi çok hosuma gitti. sarki duygusal olmakla kalmiyor sizide içine çekiyor.bu sarkiyi begendim aslinda ama sunu sölemeden edemiyecem, bu sarkidaki gitarin çaldigi melodi o kadar tanidik ki dilim ucunda ama hatirlayamadim. hatta akorlar arpej bile ayni baska bi sarkida var bu.
5 thoughts of mary jane
5. sarkiya gelmisken fonda dönen gitar sesi rahat siz etmeye basladi. ayni arpej dönüp duruyor.
ve bu adamin sesinde gereksiz bir yumusaklik var. o da çok rahatsiz ediyor. bilemiyorum belkide ben bu sarkilarin moduna giremedim. ama adamin sesi kesinlikle rahatsiz ediyor.
6 mayfair
neyseki bu sarkida gitarin tonu eski blues sarkilardaki gibi. biraz olsun hareket var sarkida
hatta ritim duymak harika yasarin ritm kahrolsun arpej diesim geldi su an(;> bu sarki eylenceli bu arada. festival havasi var biraz.
7 hanging on a star
sarkinin girisinde üstad ben güzel arpej de atabiliyorum dercesine girdi sarkiya. En azindan ruh var busarkida attigi arpejde. ses tonunu da daha da inceltmis ama eskisi kadar ortada olmadigi
için ses tonu güzel olmus. county tarzinda bir sarki. bana yolculuklari hatirlatiyor.
8 three hours
aman tanrim fonda bi ritm mi duyuyorum. o da ne tumba mi. bu albümün böle gitmiycegini neyse ki
fark etmis üstadimiz. ses te hala bir problem var ama bu sarkida o kadar kötü durmuyor yani simdilik.
bir tür ayin yada trans halini animsatiyor. sarki. Gayet hos bi sarki aslinda tamda albümden
umudumu kesmeye hazirlanirken güzel oldu bu sarki. o da nesii flüt girdi sarkiya evet evet
kesinlikle kendileri buraya kadar olan albümü bastan sona dinleyip böyle gitmez hareket lazim demisler. güzelde oldu. ancak tekarra alinip sürekli bu sarki dinlenirse kanimca dinleyeni transa sokabilir bu sarki.
ben çok sevdim.
9 clothes of sand
yani giris güzel ama ses kesinlikle olmamis gene. asil problem sanirim gitarin tonunda söylememesi yani sanki paco de lucia nin bir sarkisini almissin en yavas yerleri kesip birlestirmissin. üstünede söz yazip sarki sölemissin gibi bir durum var. ben begenmedim bu sarkiyida
10 voices
ses çok feci rahatsiz ediyor. yani özellikle bu sarkida söyle girtlaktan konusan bi harley
sürücüsü bulup ona söyletseler sarkiyi belkide hit olucak sarkiymis ama, böyle daha hiç içki
içmemis hatta evden disari top oynamaya bile çikmamis bi ana kuzusuna söyletiyorlar gibi bir
hava var. çok yumusak bu adamin sesi çook. küfür etse karsiniza geçip siniriniz yatisir yani o derece.
11 time of no reply
evet evet bu sesle olmadigini gene fark edip bu sarkinin içine de yaylilari sokmuslar. bir nebze kurtarmis sarkiyi dierlerine nazaran. ama gitar çok ön planda kalmis genede üstadin sesini örtmeyi basarmislar. üflemeliler de girince üstadin sesi ucu ucuna
duyuluyo ki bence bu güzel bisi. kurtarmislar sarkiyi bence kötü diil
12 black eyed dog
gitar kesinlikle black eyed dog dio notalarla giriste. ciddi vede vurucu bir sarki bekliyorsunuz
öyle bir girisi var çünkü sarkinin. ama üstad sölemeye baslayinca bir anda çocuk sarkisina benziyo çok saglam bi blues sarki aslinda. duygu yüklü. gitar yerinde duramiyor. hareketli. benim tavsiyem
gitar çalabiliyorsaniz notalarini ögrenin kendiniz çalip söyleyin kaydedin dinleyin daha çok
seviceksiniz sarkiyi.
13 tow the line
bu ses çoook fecii gene ayni ses. arkada da sürekli bomba bi sarkiya giricekmis gibi yapan gitar.
gitar asla girmiyor sarkiya. solo asla baslamiyor. ve ayni ses birseyler söyleyip duruyor.
bana hayatimi hatirlatti nedense.(;>
Yorum Gönder