30 Nisan 2008 Çarşamba

American Beauty (1999)

Şahsen ben bu filmi teee zamanında 1999 yılında oscar ödülü aldığı zaman izlemiştim. Doğrusu daha oscar ödülü almadan önce izlemiş vede şiddet ilen kınamıştım böyle film mi olur oscarı $%& alır demiştim. Ancak o zamanlar #$%tan filmlerin oscar alabildiğini öğrenmemiştim. Nitekim oscar kazandıktan sonrada şiddetlen eleştirdiğim filmlerden biri olmuştur.(bizim eleştirimiz ne kadar etkili olabilirse artık adamlar o sırada parayı götürdüler bir başka deyişle yürüdüler)

Filmi 2. defa izlediğimde ki 2008 yılına tekabül ediyor, bu yazıyı yazmadan bir kaç gün öncesini. Filmin aslında o kadarda kötü bir film olmadığına, bir başyapıt olmasada anlatığı hikaye olarak gerçeği yansıttığına kanaat getirdim.

Şehvetli kan kızmadan filmde ne anlatılıdığınıda anlatacam. Film, 40’lı yaşlarını yaşayan hayatını monoton bir şekilde devam eden Lester Burnham (Kevin Spacey) bir anda kızının(Thora Birch) okuldan bir kız arkadaşına (Mena Suvari) karşı birşeyler hissetmesiyle hayatını değiştirmeye karar veren bir adamın hikayesini anlatıyor. O dakikadan itibaren hayatının 20 yılını boşa geçirdiğine karar veriyor. İşinden yüklü bir tazminatla ayrılıp, spor yapıp, ot çekmeye başlıyor ve bir bakıma olaylar gelişiyor.

Ahlaki değerleri sorgulayan, cevaplar bulamasada, insanın hayatını ne kadar boşa harcadığını gösteren, özgürlüğe değer veren, ancak sonu güzel bağlanamayan kısa ama etkili bir hayatı anlatan bir film. İzlemeyenlere tavsiye ederim izlesinler.

Akşamın şanslı hatununa


Tam zamanını biraz araştırdıktan sonra bulabilirim ancak 2005 yılının nisan yada mayıs ayıydı. Bir şişe irlanda viskimiz vardı bir FC49 öğleden sonrasında. Daha sonra kısıtlı imkanlarla bir dizüstü bilgisayarın mikrofonundan bu şarkıyı kaydettik. arda ritm çalıyordu beatrice ile, ilker harmonica ve bir ayağıylada defe vuruyordu. Ben ise klasik gitarla abuk bi gamdan bitmeyen bir solo tutturmuştum. Evden çıkarken herkes mutlu idi mesut idi. Bir sarhoş doğaçlama kayıt hikayesidir bu anlattığım ! Dikkat o akşam şanslı bir hatun bulamadık ama.... sevgiler :)

http://rapidshare.com/files/112108826/Ak__351_am__305_n___351_ansl__305__hatununa.mp3.html

Dip not : 2004 yılına ait Lost Tapes bulundu ! Atıl ile kaydettiğimiz binlerce saat doğaçlama blues kayıtlarından seçmeler ilerleyen tarihlerde siz derleme okurları ile buluşacaktır !

29 Nisan 2008 Salı

Along Came a Spider

Film böyle olmaz, gereksiz aynı zamanda vakit kaybı.

Morgan Freeman filmde karizmasını konuşturuyor ona lafımız yok. Ancak şu CSI vari filmleri çevirirken biraz daha dikkatli olunmasını rica ediyorum. Bu kötü taraf bir plan kuruyor. Sonra da bu planı uygulamaya başlıyor ama arkadaş bir plan ancak bu kadar kötü gidebilir bir banyo yapıp öyle uygulayın şu planlarınızı ya. Artık bilgisayara mı format atarsın hangi ipucunu yok edersin bilmiyorum ama ince hesap istiyorum bu filmlerden. Süper bir filmi alıp içine etmenin hiç bir anlamı yok. Bir güzel başladın madem güzelde bitir. Bir garip hava yakalayıp sonra bu havayı değiştirmenin bir anlamı yok diye düşünüyorum açıkcası.

Morgan Freeman’a eşlik eden başrol oyuncusu Monicca Potter olmuş zannedersem bu filmden sonra hayran sayısı artmıştır. Çünkü net güzel. Derleme yazarlarının genelinin pek sevmediği sarı saçlara sahip olsa bile onların bile beğenilerini toplardı. (çok gereksiz bir film olmasına rağmen)

IMDB

28 Nisan 2008 Pazartesi

Dexter

Dexter'le tanışın...

Dexter'la tanışın...Karanlık düşlerine şahit olun..
Gündüzleri adli tıp polisi, geceleri ise seri katil, üstelik ikisinde de çok başarılı. Bir katili bir başka katilden daha iyi kim anlayabilir!
Öldürme arzusu dışında insani duygulardan yoksun doğan Dexter, ahlaki değerleri olan bir seri katil: Sadece yasaların elinden kaçmayı başaran canileri öldürüyor.
Üç yaşında öksüz ve yetim kalan Dexter, bir polis tarafından evlat edinilmiş. Yeni babası, Dexter’ın karakterindeki karanlık tarafı çok geçmeden fark etmiş ve onun önü alınamayan şiddet arzusunu, insan öldürenleri öldürmeye kanalize etmesini sağlamış. Bunun sonucunda Dexter, hem seri cinayet işleyenleri hem de kanundan yakasını kurtaran diğer katilleri kendine hedef olarak seçmeye başlamış.
Dexter Morgan içindeki müthiş öldürme arzusuna karşın, günlük hayatta insanlarda hayli sakin, iyi huylu ve kendi halinde bir adam izlenimi bırakıyor. Sempatik görünümü sayesinde, kimse onun böyle bir “karanlık tarafı” olabileceğinden şüphelenmiyor: Sevgilisi Rita da, kız kardeşi Debra da, patronu da... Sadece mesai arkadaşı Doakes, onda bir tuhaflık olabileceği hissine kapılıyor.
Dexter rolündeki performansıyla Altın Küre’de Drama dalında bir TV dizisinde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne aday gösterilen Michael C. Hall’u "Six Feet Under"da ailenin ortanca çocuğu David olarak izlemiştik. Dizideki diğer bir tanıdık simaysa, Dexter’ın sevgilisi Rita rolünde, Joss Whedon’ın "Buffy the Vampire Slayer" ve "Angel" dizilerinde Darla’yı oynayan Julie Benz.

Sevgili arkadaşımız HappyOwl un önerisi üzerine izlediğim diziden memnun kaldım insana değişik bir tat katıyor. Dizi meraklısı arkadaşlara duyurulur ve önerilir.

26 Nisan 2008 Cumartesi

Michael Clayton



George Clooney'in, ocean's serisi hariç, son 4 filmindeki "seyirci hiçbirşey anlamasın" felsefesi bu filmdede devam ediyor.600 tane çalışanı olan bir avukatlık firmasında çalışan Michael Clayton (George Clooney) 3.5 milyar dolarlık bir davaya son noktayı koyması için görevlendiriliyor.Davanın tarafı U-North şinketinin ne iş yaptığını ve neden 3.5 milyarlık bir davayla uğraştıklarını çözmek en azından bir yarım saatinizi alıyor.Dava süresince Michael Clayton'un psikolojik sorunları olan ortağı arthur, batmak üzere olan restoran&bar tarzı mekanı ve U-North un dava ile ilgilenenleri ortadan kaldırması için tuttuğu özel suikastçi timiyle uğraşması gerekiyor.George Clooney in Good Night and Good Luck , Syriana ve Good German filmlerini izleyenlerin filme hemen adapte olacağını tahmin ediyorum ve bu 4 filmi herkese tavsiye ediyorum.

25 Nisan 2008 Cuma

Du Levande / Siz,Yaşayanlar

Yönetmen :Roy Andersson
Yapım : 2007
Ülke : İsveç Almanya Fransa Danimarka Norveç
Tür : Comedy
Süre : 95 dakika
IMDB Puan : 7.7/10

2000 yılı Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen “İkinci Kattan Şarkılar”ın ardından, İsveçli yönetmen Roy Andersson, Avrupa Film Akademisi Ödülleri adayı olarak açıklanan son filmi “Siz, Yaşayanlar”da kendine özgü loş mizah ve ‘disiplinli basitlik’ anlayışını sürdürüyor.
Goethe’ye ait, insan varoluşunun kırılganlığına değinen bir sözden yola çıkan “Siz, Yaşayanlar” geleneksel bir öykü yapısını takip etmek yerine bir tema ve temanın önerdiği atmosfere yoğunlaşarak sinema anlatısına özgün bir yaklaşım geliştiriyor. Andersson’un kamerası, günlük yaşamın podyumundan çekip aldığı bir dizi kısa öykücüğün, çeşitli duyguları ve çatışmaları içeren gündelik olayların arasında geziniyor. Yönetmenin ayrıntı hassasiyeti, yapay çevreselliğin ustalıklı kullanımı ve geniş açılar ve uzun planlara ağırlık veren kamera jargonu, filmde sunulan ‘yaşayan tablolar’a derinlik katarken onları felsefi bir soruşturmanın parçalarına dönüştürüyor.
Hayal kırıklığına uğramış veya aldanmış aşıklar, saplantısı maddiyat olan bir psikiyatr, ayrımcı bir müdür, intikamcı bir berber, bir profesörün asi oğlu, bir Rock stara aşık olan genç bir kız… Her biri bir diğeri kadar dünyevi acıdan payını almış, hayalleri sakatlanmış, sevgiye ve kabullenilmeye aç olan bu kişilikler “Siz, Yaşayanlar”ın renkli karakterlerinin bir bölümünü oluşturuyorlar.

Sabrederim indiririm diyenler için :
File size:295 mb Mp4
Language: Swedish (Turkce altyazılı)
http://netload.in/datei816a6c8f22e8f09fc426518192f5b3f3/DuLevande.rar.htm

Not:Sanatsal filmlerden hoşlanan sevgili arkadaşlarım Deserthawk, Bloodlust ve Atıl için gelen bu post sevgili dostum Figment e ithafen atılmıştır(O anlar!) :D

Çanlar Kimin Için Çalıyor

Çanlar kimin için çalıyor, Ernest Hemmingway’in klasiklerinden bir tanesi. Kitap, Ispanya iç savaşından ufak bir kesiti anlatıyor. O kadar ufak bir kesiti o kadar etkileyici bir şekilde anlatıyor ki taş olsanız ilginizi çeker. O kadar ufak bir kesit ki anı yaşamanın ne kadar önemli olduğunu üstüne basa basa anlatıyor bir nevi. Hayatımızdaki pek çok şeyi gereksiz yere kafamıza takıyoruz, hayatımız için planlar yapıyoruz. Ama anın önemini, o dakika yaptığımız hareketlerimizin belkide bir kaç dakika sonra şansımız olmayacağına farkına varamadan yaşadığımız bir toplum kültürü, düzeni içinde olduğumuzun farkına varamıyoruz. Çok kısa bir zamanda, hayatımıza ne kadar çok tecrübeyi sığdırabileceğimizin farkında değiliz. Hemingway’in kitabı işte bu noktada da devreye giriyor. Çanlar kimin için çalıyor adlı kitap bize bu açıdan bakmayı öğretiyor, belki öğretmese bile altını çizerek anlatıyor. Bakış açımızı genişletip, hayata farklı bir pencereden bakabilmemizi sağlayan bir kitap.

Hemingway’in edebiyat anlayışı ve betimlemeleri kitaba ayrı bir renk, bir hava katmış; öyle bir hava katmış ki kitabı okurken cümlelerden bile zevk alıyor insan. Tavsiye edilesi, okunası bir kitap.

24 Nisan 2008 Perşembe

Pleasantville (1998)

Filmde örümcek adam karakterine uymayan, Tobey Maguire ve Reese Witherspoon başrolleri paylaşıyorlar. Ama Tobey bu filme cuk diyerek oturmuş. Işte tırsık karakter böyle canlandırlır. Adam en karizma olduğu nokta da dahi karizma değil. O yüzden uymuş diyorum çünkü bu filmde yaptığı en karizma zaten bu kadar olmalı idi.

Filmin konusu 2 manasız amerikan toplumu içinde kaybolmuş gencin, Pleasantville adlı tv şovuna ışınlanmasıyla (nasıl oluyorsa hayal gücü işte) başlayan olaylar dizisini anlatıyor. Pleasantville, herşeyin mükemmel olduğu bir kasabadır. Monotonluk hat safhada herşey siyah ve beyazdan oluşuyor. Kimse kafasına göre hareket etmediği, kurallar içine sıkışmışlığın simgesi olan bir kasabadır. Ancak bu Amerikan toplumu içinde kaybolmuş gençlerin şova dahil olmasıyla beraber herşey bir anda değişmeye (çok hareketli ya Amerikan toplumu onu yansıtmaya çalışmışlar sanki burda) başlarlar ve siyah beyazlıkla simgelenen o monotonluk bir anda, yer yer renklenmeye başlar. Aman ne güzel hayat geldi zırt pırt derken, insanların da renklerinin değişmeye başlamasıyla beraber, ayrımcılıklar başlar. Bir nevi istediğini yapan ilerleyen özgür insanlarla bunlara engel olmak isteyenler arasında çıkan çıkar çakışmasının küçük bir kasabada nasıl olduğunu göstermeye çalışan güzel bir film.

IMDB

23 Nisan 2008 Çarşamba

Bugün 23 Nisan...


neşe dolmalı insan di mi...


google ın logosu. (tr)


zaten google logo yapsana yarışması birincisiymiş..

güzel olmuş..

22 Nisan 2008 Salı

The World's Fastest Indian (2005)

World’s Fastest Indian uzun zamandır izleyemediğim güzel filmler arasında. Gerek Anthony Hopkins’ten olsun. Gerek filmin kurgusu ve anlatımından olsun insana yaşama sevinci veren ender filmlerden.

Film bir insanın kaç yaşında olursa olsun hayellerini gerçekleştirebileceğini ispatlayan ve bu ispatınıda saçma sapan bir senaristten değil gerçek bir hayat hikayesinden alan bir başyapıt.

Anthony Hopkins Burt Monro rolünde bir Yeni Zellandalıyı canlandırıyor, film 1967 yılında geçiyor. Burt Monro mekanikten çok iyi anlayan hayatını buna adamış yaşama sevinci olan yaşlı bir adamdır, tek hayali ise 1920 model motosikletinin ne kadar hızlı gittiğini görme isteğidir. Bunun içinde Amerikada’ki kurumuş, pürüzsüz bir göl olan Bonneville Salt Flats’e gidebilmek ordaki yarışa katılabilmektir. Filmde işte bu yol ve yarış macerasını anlatıyor.

21 Nisan 2008 Pazartesi

Yorum 101

Google açılır ve aranmak istenen sözcük yazılır.

Amaç: Bir ürün hakkında bilgi edinmektir.

Konu: Farketmez.

Aranan ürün girilir ve nedense ben uluslar arası aramak isterken hani ben Türkiyedeyim ya Türk sitelerde arayıp ingilizceleri arkaya atarak ekrana sonuçları getirir. Türk insanı olarak ürünleri incelermiyiz Allahına kadar inceleriz. Ve bu görüşlerimizi de alıp forumlara yazarmıyız, yazarız. Ama bu forumlar çok başarısız. Başlık doğru, sorular merak ettiğiniz sorular ama cevaplar çok manasız. Adam bilmiyorum ben diye mesaj atmış mesela. Arkadaşım madem bilmiyorsun neden bilmiyorum diye cevap yazıyosun salak mısın? Her bilmeyen oraya bilmiyorum diye yazarsa zilyon tane olmaz mı. Bilen adama soruluyor yardımcı olsun diye. yada adamın konu hakkında belli bir görüşü yok ama başkası bişeyler gevelemiş ona karşı ya adam başlıyor polemik yaratmaya öyle demişin ama aslında onu demek istemedin sanırsam bıdı bıdı bıdı falan. resmen yazı yazmak için yer aradım ve buldum hohohoho.

Işte bizim yorumlarda onlara dönmeye başladı. Tamam bladlasta katılıyorum postlarda yorum atmak lazım ama konu hakkında bahsetmeyeceksek eğer yorumun pek bir anlamı olmuyor. Bu sebepten bence yorumları yazarken buna da dikkat etmek lazım.

Deneme Kayıt

Selam arkadaşlar, haftasonunda olacak konserin etkisinden mi bilmiyorum ama geçtiğimiz hafta içerisinde Anathema ile ilgili iki şarkı sözü yayınladık. Sanırım bende konserden kaynaklanan bir gazla Anathema'nın Forgotten Hopes 'unu akustikle çalmaya çalıştım ve dinleyip eleştirin diye de şuraya http://savefile.com/projects/808632264 yükledim.
Not: tel eskiliği, akord kaçırma gibi sorunlar mevcut (ç)alıcınızın ayarlarıyla oynamayın :D

20 Nisan 2008 Pazar

Cafe Smart - İzmir

Sizlerle izmirde bir cafeden bahsetmek istiyorum. Bornova da küçük park tarafında, yanyana bir sürü kafenin olduğu bir sokak vardır. oradaki cafelerden birisi cafe smart. öncelikle sütlü neskafe yi sıcak sütle yapmaları dikkatimi çekti. çay ve kahvenin yanına koydukları küçük rulokat lar ve biskuitler de leziz. cafede bu tarz küçük detaylar hoşuma gidiyor. ayrıca cafede tabu, parsuil pursuite, pictunary tarzında bir çok oyun mevcut.uzun vede dar bir yapısı var kafenin. dışardaki masalar da inginç. masalar dönebiliyor. yani özellikle gönebilen masalar. kendi kendinize satranç oynıycaksanız ufak bir hamleyle masayı çevirip karşı tarafın hamlesini yapıp sonra hiç zorlanmadan tekrar çevirip devam edebilirsiniz. sanırım masaların asıl yapım amacıda bu. oynanan oyunlarda masayı çavirme rahatlığı sağlamak. ama asıl bu cafeyi derlemeye taşıyan sebep cafenin tuvaleti. tuvalette ne ararsanız var. cep telefonuyla çektiğim resimler pek kaliteli diil ama size bir fikir verebilir belki. küçücük bir tuvaleti var kafenin. tertemiz. iki ayrı sıvı sabun, nemlendirici, 3 ayrı el cremi, saç jölesi, saç spreyi, kulak temizleme çubuğu, diş ipi, pamuk, hatunlar için ped, ve daha bir sürü şey. bunların dışında tuvalette küçük oyuncak kaplanlar var camın önünde. aynaya yapışmış üç dört tane oyuncak ayı, sifonun üstünde küçük biblolar, . . bir sürü şey daha. garip bir şekilde o küçücük tuvalete sığdırmışlar. izmire yolunuz düşerse mutlaka uğrayın ve en azından bir çay için (;> tuvaletine uğramayı unutmayın.

Ankara'da Bahar

Bu bahar ayında da şenlik haberlerini görmeye başladım hatta özellikler arar oldum... Şenlikleri görmeye başlayınca üni yıllarının aklıma gelmesindenmidir bilinmez heyecanlanıyorum. Toplu halde okul bahçesinde oturup muhabbet edip içmek... Güvenliğe yakalanmak dışarı atılmak (tabii bazıları) :D aklıma geliyor. Ayrıca bahar aylarında Ankara'nın havasını serinliğini sevdiğimi farkettim. Emrah,serkan,levent,arda... arkadaşlarımızla hava ne güzel hadi dışarıda içelim dedğimiz zamanlar aklıma geliyor.... bir daha yapmak istiyoryum hatta gidelim yüzyıla çıkalım bi tepeye açalım müziğimizi alalım şarabımızı viskimizi biramızı muhabbet edelim eski günlere saygımızı gösterelim...

19 Nisan 2008 Cumartesi

Niacin



Basçı Billy Sheehan, B3 hammond 'çı John Novello, ve davulcu Dennis Chambers ın birlikte kurdukları Niacin, jazz-funk-rock-fusion karışımı yaptıkları müzikle bize Dave Weckl, Emerson Lake Palmer, Chick Corea Elektrik Band gibi grupları hatırlatıyor. Grupta King Crimson etkileri de fazlalıkla görülüyor. Davul, bas ve organ virtüözlerinin dansını bu grupta yakalayabilirsiniz.Güzel keşif oldu, tavsiye ederim...

WALL-E


Pixar'n animasyon filmlerine bir yenisi ekleniyor. bu yaz gösterime giricek filmden sizleri haberdar etmek istedim. trailer lara bakılırsa pixar gene üstüne düşeni yapmış ve harika bir animasyon hazırlamış bizler için. gösterime girmesini biraz daha beklememiz gerekicek yalnız. haziran 27 olarak görülüyor gösterime giriş tarihi. türkiyedeyse aynı andamı mı girer gösterime yoksa gecikmeli mi girer bilmem. ama umarım fazla gecikmez. trailer ın link i burda;
http://www.youtube.com/watch?v=TBrT8EU5OlI&NR=1
izleyin seviceksiniz.

Garip Reklam Anlayışı

geçenlerde fenerin şampiyonlar ligi maçını izlerken farkettiğim bir şey oldu. onu sizlerle paylaşmak istedim. devre arasında yada maç öncesinde yada maç sonrasında bu yabancıların yaptığı master card reklemlarını gördük. logo da bulunan iki top farklı takımları destekliyorlar ve tatlı bir rekabet söz konusuydu. animasyonlarda gayet başarılıydı. konu olarak güzel sportmenlik verilmiş tatlı rekabet verilmiş. hemen ardından bizim türklerin yaptığı salak bir reklam çıkıyordu. kelli felli tanınmış spor adamları ellerinde oyuncak otobüsler "bu otobüs şampiyonluğa gider" "bip biiiip vvvvvvvuuuuuunnnnnnnnn" falan diolardı. işte o noktada yıkıldım. rezalet bir reklam bence ve hala oynuyo ve hala rezalet. yıkılmıştım o reklamları ard arda gördüğümde. bu aralarda başka bir reklam dikkatimi çekti. kız istemeye giden bir genç var merdivenleri koşarak çıkıyor nefes nefese kapıyı çalıyor, kız kapıyı açıyor ve genç konuşamıyor. neymiş ağzı kurumuş ta ondanmış olabilir. sonra ağzına sakız atılıyor hologram bilim adamı tarafından bu da kabul edile bilir. bir den ağzının sulandığı belirtiliyor. şimdi bu hata istemeye gittiğin kızın suratına tüküre tüküre konuşursa o kızı alamazsın ama neyse hadi bunu da geçtik. asıl benim kafama takılan konu şu ; genç sakızı alıyor benimle evlenirmisin dior kıza ve kız çook seviniyor. heyoo die gencin üzerine atlıyor olabilir. işte rahatsız edici nokta arka planda yani kızın arkasında evde kızın annesiyle babası görünüyorlar. lütfen izlerken onlara dikkat edin adam da heyooo dior kadın sevinçten uçuyor. lan genç sen naaptın bu kızı istemeden önce bi arkadaş olsaydın bi baksaydın. kızın ailesi öle bi seviniyorki kızdan kurtulduklarına insan bir durup düşünüyor. o çacuğun yerinde ben olsaydım kızın babasını ve annesini o halde salonda zıplarken görseydim. anaaaa derdim ne yaptım a.q. büyük bir hataymış der çiçeği falan alır kaçardım ordan hız ilen. neyse işte bu iki reklamı paylaşmak istedim sizlerle sizde tuhaf olduklarını düşünmüyormusunuz?

Anathema - A Dying Wish

I bear the seed of ruin
A golden age turned to stone
Elysium... to dust
For this, a tragic journey
A vision of a dying embrace
Scattered earth silence...

Where echonia wept
I sank into the silent desert
Fallen am i,
In solitude of a broken promise ...
I cried alone
My empyrean is a scar
From the memory of her beautiful life
Forever was her name
Fulfilment lost in a lifetime of regret
Ornate peace would cover me
As i would die now...
For one last wish

18 Nisan 2008 Cuma

Dolapdere – Ears off

Açıkcası devamlı olarak beğendiğimiz dinlemekten zevk aldığımız gruplardan bahsettik ancak bu bizim beğenmediğimiz gruplar, yada sanatçılar olmadığı anlamına gelmesin diye bu Dolapdere adlı gruptan bahsetmek istiyorum. Kendileri 2006 yılında kurulmuş daha bebe diye tabir edilecek gruplardan bir tanesi. Bundan dolayıda 9 kişilik bir müzisyen grubuna sahipler. Ben Local Strangers adlı albümlerini dinledim ve genel olarak yabancı ünlü parçaları alıp cover yapıyorlar. Tabiri caiz ise parçaların içine ediyorlar. Şimdi Deep Purple’ın Smoke on the water parçasını(1500 tane gitarist aynı anda gitar çalarak dünya rekoru kırdığı bir parçayı) alıp çok kolay çalınıyor diyerek arabesk yapamassın, yapmamlısın. Sonra sting’in english man in new york parçasını alıp değiştirip fasıl eşliğinde söylenebilme formatına getirmemelisin çünkü o parçalar o halleriyle güzeller. Birde depeche mode’un enjoy the silence’ı var ki dinleme kaç bulunduğun noktadan. Bu arkadaşlar duyulduğu anda yer değiştirilmeli görüldüğü yerde sitemle karşılık verilmelidir ki yaptıkları yanlışlığı idrak edebilsinler. Bahsetmediğim bir sürü yerlerde sürünen parça var o albümde;

  1. "Englishman in New York" - 05:45
  2. "Smoke On The Water" - 05:10
  3. "Losing My Religion" - 04:03
  4. "It's Raining Man" - 04:11
  5. "Billie Jean" - 05:10
  6. "Something Got Me Started" - 03:16
  7. "Enjoy The Silence" - 03:34
  8. "Shut Up" - 04:56
  9. "Feel" - 04:34
  10. "Serenade" - 04:34
  11. "La Isla Bonita" - 05:01
  12. "Can't Take My Eyes Off You" - 04:45

Yazık bu parçalara içler acısı gerçekten.

Testament - The Formation Of Damnation (2008)

Genre: Trash Metal

Tracklist:
01 - For The Glory Of - 1:12
02 - More Than Meets The Eye - 4:31
03 - The Evil Has Landed - 4:42
04 - Formation Of Damnation - 5:09
05 - Dangers Of The Faithless - 5:47
06 - The Persecuted Won't Forget - 5:49
07 - Henchman - 4:00
08 - Killing Season - 4:52
09 - Afterlife - 4:13
10 - F.E.A.R. - 4:46
11 - Leave Me Forever - 4:28


Bunu da sessizayı nam-ı diğer silentmoon arkadaşımız için eklemeyi uygun görmüş bulunmaktayım.

http://rapidshare.com/files/101429077/08forofdam_-_www.massrush.com.rar

Whitesnake - Good To Be Bad (2008)


Sevgili arkadaşımız Fıkırcan'ın istegi üzerine :D

01. Call On Me
02. Can You Hear The Wind Blow?
03. Best Years
04. All I Want All I Need
05. Good To Be Bad
06. All For Love
07. Summer Rain
08. Lay Down Your Love
09. A Fool In Love
10. Got What You Need
11. 'Till The End Of Time


http://rapidshare.com/files/97985369/W-GTBB.zip

17 Nisan 2008 Perşembe

İsminizi Didikleyin


Sevgili Derleme sakinleri, bu ilginç denilebilecek siteyi az önce gördüm sizinle de paylaşayım istedim. Türkiye'de kaç adaşınız var ve yine Türkiye'deki isimler arasında kaçıncı sırada biliyor musunuz? Mors alfabesiyle, kör alfabesiyle nasıl yazılıyor öğrenmek ister misiniz? Buyrun Buradan yakın :D

http://www.ismididikle.com/

Baba Hakkı 1910 - 1989

Aslında feci bir futbol taraftarı değilim. Severim, izlerim ama fanatikliğe girmemiştir ama Beşiktaşın eski kaptanlarından Baba Hakkı lakaplı futbolcusunun anılması gerektiğini düşündüm.

Adam gibi oynamazsanız İstanbul'a yürüyerek dönersiniz!

Baba Hakkı'ya dair en bilinen anekdot, bir maçta kırmızı kart gören Cihat'ın, "Çıkayım mı baba?" diye sormasıdır. Oyuncular ve hakem Baba Hakkı'ya bakar. Baba başını sallayıp, "Çık Cihat, çık!" deyince, Cihat çıkar. 1941 yılında, Ankara'da Harp Okulu takımıyla milli küme maçı yapılır. İlk yarıyı Beşiktaş üç sıfır mağlup kapatır. Baba Hakkı soyunma odasında tren biletlerini eline alır: "Adam gibi oynamazsanız dönüş biletlerinizi yırtarım, İstanbul'a yürüyerek dönersiniz," der. Baba Hakkı'nın şakası yoktur, maçı Beşiktaş 6-3 kazanır. Baba Hakkı için, galibiyetten daha önemli olan, adam gibi oynamak, formanın hakkını vermektir. Galibiyet için her yol mubah değildir. Bu erdemin en güzel örneği bir Fenerbahçe maçında yaşanır. Beşiktaş iki sıfır öndeyken Baba Hakkı Fenerbahçe kaptanının yakasına yapışır: "Kendinize çeki düzen verin, bu maçın tadı böyle çıkmaz. Bu kadar insan maç seyretmeye gelmiş, adam gibi oynayın." Maç 2-2 biter. 1946 yılı, Karagümrük maçı. Hakem Müjdat Gezen'in babası Necdet Gezen'dir. Baba Hakkı orta sahadan voleyle bir şut çeker, top fileleri yırtar. Tabi bu yırtılma olayında o zamanki filelerin plastik olmamasının da payı vardır. Ancak Necdet Hoca golü vermez. Bunun üzerine seyirci hakem aleyhinde tezahürat yapmaya başlar. Tabi şimdiki gibi, hakemin cinsel tercihlerine yönelik bir tezahürat değil, daha nahif bir protesto. Baba Hakkı tribünlere bir iki sefer susun işareti yapar ama Necdet Hoca o gün üst üste hatalı kararlar vermeye devam eder. Artık seyircinin tahammülü kalmamıştır, protesto her geçen dakika artar. Sonunda Baba Hakkı dayanamaz tribünün önüne gelir: "Çıkın dışarı!" der. Baba Hakkı'yı amigo Kafa Sebahattin yatıştırır, protestolar kesilir. Maçı Beşiktaş iki sıfır kazanır ama dışarıda iki bin kişi toplanmış, hakemi hacamat etmek üzere stat çıkışına konuşlanmıştır. Baba Hakkı yan hakem Fahri Somer'e der ki: "Necdet Abiye söyle yanıma gelsin." Necdet Hoca gelir, biriken kalabalığın arasından beraber çıkıp giderler, kimse bir şey diyemez. (Aktaran Hakan Dilek, O Gol Kaçmazdı, Karakutu Yayınları) Daha sevimli bir anekdot, Şükrü Gülesin'e dairdir. Şükrü Gülesin, futbol tarihinin kornerden en fazla gol atan oyuncusudur. Bir maçta yine korner olur, Şükrü topun başına geçer, ceza sahasına giren Baba Hakkı eline kaldırarak topu kendisine doğru ortalamasını ister, ancak Şükrü kaleye vurur ve 39. korner golünü atar. Golden sonra Baba Hakkı'nın üstüne geldiğini gören Şükrü kaçmaya başlar, öyle bir kaçar ki Baba Hakkı'nın: "Gel öpeceğim," dediğini duymaz.

Eski Beşiktaşımızı geri istiyoruz. Pek fanatik değilim ama birazcık taraftarım. Yazının tamamı için http://www.zipistanbul.com/babahakki.htm adresinden ulaşabilirsiniz.

Faydalı Siteler (Müzik)

Sitelerden birincisi http://www.magesy.com/ bu sitede mp3 ve diğer çeşitli formatlarda (kayıpsız vb) çeşit çeşit tarzlarda albümler, müzik uygulamarı ve ses kütüphaneleri bulmak mümkün, uygulama kategorileri:MAC Applications, music producing, VST/i plugins Tutorials; albüm türleri biraz fazla.. aklınıza ne gelirse var klasik, rock, trance, techno vb..

İkinci site http://guitarebooks.blogspot.com/ Satriani olmak, Vai'nin tekniğini öğrenmek, yaw stairway to heaven'ın girişi nasıldı öğreneyim de çalayım gibi istekleriniz var ise girip ebook lara bi bakın derim.

Ancak sitelerdeki linklerin çoğu rapid yani indirmek sabır istiyor. ya da premium hesap :P

16 Nisan 2008 Çarşamba

Boşgezen ve Kalfası - Ferhan Şensoy


Açıklamayı okurken bile kahkahalara boğulduğum mutlaka gidilmesi gereken bir tiyatro !

Boş gezen bir adamın boş gezmeye eğilimli arkadaşlar arayışı ve kalfasını buluşu...
Böyle bir iktisadi karmaşada çalışarak varolmanın olanaksızlığını algılamış birilerinin çalışmayı reddederek varolma talebi... O birilerinin bir 'üstâd' ın peşinden sürüklenişi...
İşsizliğin ayyuka çıktığı ülkemizde çalışmamanın savunusu...
'Madem geçinemiyoruz, niye çalışıyoruz?' konfüçyanist sorusu...

Şinasi Sahnesi / Ankara
24.05.08 Cumartesi - 25.05.08 Pazar
Bilet Fiyatları;
1.Kategori: 33,50 YTL
2.Kategori: 23,00 YTL
3.Kategori: 22,50 YTL

http://www.biletix.com/event.htm?id=JRE10

Zorla Zorla Nereye Kadar

Pek çok noktada zorlanamadan tabir yerinde ise tırmalamadan ilerlenmediğini düşünen bir yapım var, çalışan insan zorlanır. Zolandığı konuya odaklanıp çözer. Çözdüğü konu üstünde bir daha zorlanmaz.

Benim burda bahsettiğim zorlama konusu zorla güzellik olmayacağı, belki biraz haraslayarak belki birazcık çaba ile insanlara istediğimiz noktaya getirmeye çalışırız. Insanın doğasında olan bir şey ama ne kadar bu çaba içerisinde olursak olalım karşı taraf istemez ise bir noktadan başka bir noktaya getiremeyiz. Belki görünürde olmuş gibi gözükür ama içinde o noktadan çok uzaktır. Bıraktığımız zaman ise eski yerine bir ok gibi gider. Ve adamın ve kendimizin zamanını çalmaktan başka bir şey yapmamış olduğumuzu görür daha çok üzülürüz. Herkes kendi sınırları içerisinde ilerlemesi, kulvarlarımızı bilmemizi ve insanları zorlamanın bizi bir noktaya ulaştırmayacağını yenilemek isterim. Zamanlarımız kıymetli ve bu zamanlarımızı boşa geçirmek yanlış. Hayallerimizin gerçeğe dönüşmesi zorlama ile olmamalı kendiliğinden “casual” bir şekilde olamalı.

White Lion - Return of the Pride




  1. Sangre de Cristo
  2. Dream
  3. Live Your Life
  4. Set Me Free
  5. I Will
  6. Battle at Little Big Horn
  7. Never Let You Go
  8. Gonna Do It My Way
  9. Finally See The Light
  10. Let Me Be Me
  11. Take Me Home (European Bonus Track)
White Lion grubunun beşinci albümü olan Return of the Pride, 15 Nisan 2008 tarihinde yayınlanmıştır. Albümdeki favori parçam şu an için "Dream"dir.

İki parça halinde bulabildim;
RapidSharePartI

RapidSharePartII

Anathema > Forgotten Hopes

Hey you rotting in your alcoholic shell
Banging on the walls of your intoxicated mind
Do you ever wonder why you were left alone
As your heart grew colder and finally turned to stone

Did I punish you for dreaming?
Did I break your heart and leave you crying?
Do you ever dream of escaping...
Don't you ever dream of escaping?

Pathetic oblivion
Forgotten hopes buried in your soul's lonely grave
Pathetic oblivion
Remember how you were before you locked your heart away

Did I punish you for dreaming?
Did I break your heart and leave you crying?
Do you ever dream of escaping...
Don't you ever dream of escaping?


Uzun zamandır şarkı sözü yazılmadığı farkettim ve hemen bir yazı atayım dedim :D

15 Nisan 2008 Salı

27 Temmuz 2008 - Metallica Istanbul Konseri



DÜNYANIN EN BÜYÜK ROCK GRUBU METALLICA TÜRKİYE'DE!

1993 yılında İstanbul İnönü Stadı'nda verdiği ilk konserde 48.000, 1999 yılında Ali Sami Yen Stadyumu'nda verdiği ikinci konserde 46.350 kişiyle buluşan METALLICA, Türkiye'deki üçüncü stadyum konserini Purple Concerts ve EPD Organizasyon işbirliği ile 27 Temmuz 2008 Pazar günü Ali Sami Yen Stadyumu'nda veriyor.

Türkiye'de konser tarihinden bir gece önce, 8000 kişilik seyirci kuyruğu oluşturan tek grup olan METALLICA, bugüne kadar tüm Dünyada 100 milyon albüm sattı.

ABD'li Thrash metal grubu METALLICA, 80'li yılların en iyi ve en ilham verici metal gruplarından birisi olarak kabul ediliyor. Müzik tarihinin ticari olarak en başarılı metal gruplarından biri olan METALLICA, konser satışları açısından da Amerikan müzik tarihinin en büyük 13. topluluğu konumundadır.

http://www.biletix.com/yakinda.htm?id=17


ve ayrıca bakınız : http://www.metallica.com/index.asp?item=600778

bunlar da bilet fiyatları, biletler Cuma günü satışa çıkıyor.

1.Kategori: 350,00 YTL SAHNE ÖNÜ
2.Kategori: 150,00 YTL VIP
3.Kategori: 85,00 YTL SAHA İÇİ
4.Kategori: 90,00 YTL NUM./KAPALI TRB.
5.Kategori: 75,00 YTL NUM./KAPALI TRB.
6.Kategori: 50,00 YTL YENİ AÇIK TRB.

bu da oturma planı :

14 Nisan 2008 Pazartesi

Süper Kahramanlar ve Dilimize Girişleri

Geçen gün aklıma şöyle ilginç biş şey takıldı; süperman bildiğiniz gibi bir süper kahraman adından da belli süper bir insan dır. türkçede nie tam karşılığı kullanılmaz acaba. süperman nin basit mi basit bir türkçe karşılığı vardır. süper adam bu kadar. ama aynı şey spiderman için geçerli diildir spider man e hakkını vere vere örümcek adam deriz. zaten olayı o tüm o örümcek yetenekleri falan. ama batman e yarasa adam demeyiz batman deriz. baya kafam karıştı bu konuda acaba belirli bi kurallar dizisimi var bilmediğim. bu arada he-man vardır hatırlarsınız kılıcını kaldırır ve gölgelerin gücü adına derdi. onun karşılığıda o-adam tamam he-man e o-adam denmemesini anlaya bilirim. süper kahraman ya kimliği gizli falan. her gören o-adam dese komik olurdu. he-man ana gene tanıdılar beni die die dolanırdı herhalde ortalıkta. bu kanuda yorumlarınızı bekliyorum neden süperkahramanların adlarının hepsi olduğu gibi bırakılmamıtır yada hepsi türkçeye çevrilmemiştir?

Süperman

Superman 1978 yılında yapılmış ama sanki 1970’in hatta 1960 ların animasyon teknikleri kullanımış gibi. Ama o zamana göre iyi grafikleri var dediğinizi duyar gibiyim. Cevabımı ise HAYIR o zamanlarda çekilen filmlerden örnekler vermek istiyorum. Indiana Jones Süperman’le aynı dönem olmasına rağmen çok daha kalitelidir en azından kameraları. Apocalypse Now vardır gene aynı dönem çekimleri çok daha iyidir müzikleride The Doors’tur. Süperman’nin çekimleri ise bu bizim “Dünya’yı kurtaran adam” adlı filmdeki çekimlere benziyor veya 2001: A Space Odyssey’e benziyor ki 1960’larda yapılmış bir film olarak teknikleri çok iyidir. O filme, derim ki işte; zamanına göre çok iyi bir film tabi aynı zamanda anlatmak istediğide birşeyler vardır. Ilk film imdb’den 7.3 gibi bir değer almış. Amerikalıların neye değer verdiği pek belli olmuyor. Sanırsam ilk film diye. Filmde jor-el’i Marlon Brando’yu oynatmışlar ancak ellerinde tutamamışlar, 2. ci filmde jor-el karakterini koymamayı uygun görmüşler. Bir nevi Marlon Brando kendini kurtarmayı başarmış.

Filmin renkli karakteri Lex Luthor (Gene Hackman) oynuyor. Bir adam bu kadar ben kötüyüm diyebilir. Devamlı olarak “siz benim kim olduğumu biliyormusunuz? Ben zamanımızın en büyük suçlusuyum” diyerek ortada dolaşıyor. Biraz eğlenceli bir film yapmaya çalışmışlar sanırsam. Bir de klasik çizgi romanlar gibi planlarını Süperman’e anlatıyor. Uygula sonra anlat böyle böyle yaptım diye sonra göt oluyosun işte yıllardır hep aynı tantana nasıl bir özgüven varsa adamda.

PS: Daha serinin tamamını izlemedim. I ve II içindir bu yazı.

13 Nisan 2008 Pazar

My Dying Bride

İşte benim gibi bir adamı havalara uçuracak kadar mutlu eden bir haberi sizinle paylaşmak istedim. Bu postu atmadan önce bir şarkı ismine bakmak için official sitelerine girdim ve şu yazıyı gördüm:)

[25.03.2008] New Album Recording Started


Ya bu adamalar ben ölmeden veya onlar dağılmadan Türkiyeye konser vermeye gelicekler mi? Açık gidicek gözlerim ya.

11 Nisan 2008 Cuma

Barigozzi Group - Optical Sound



21 şarkılık albümün yarısı klasik italyan caz diğer yarısı da grubun bunalıma girerek yaptığı çeşitli deneysel saçmalamalarından oluşuyor.İlk 13 şarkılık kısmı tavsiye ederim :D Klasik Caz-Funk harmanını güzel yapabilen önemli gruplar çoğunlukla italyanlardan oluşuyor.İtalyan sinemasının dünyada sözünün geçtiği zamanlarda yani 1980-1990 arası sinemayla doğru orantılı olarak film müzikleri de tavan yaparak çok önemli italyan besteciler çıkarmıştır.Geçenlerde yazdığım Piero Umilliani bunlardan bir tanesi.Günümüzde de bu müzik türünü devam ettirebilen iyi müzisyenlerden biri David Holmes.İyi dinlemeler.

Tam Isabet

Ben bu olayı yıllardır çözememişimdir. Daha küçüktük TV’yi açıp çizgi film zırt pırt izlerdik o zamanlar. Bu, bizim aile büyüklerimizde kesinkes bölerlerdi bu filmleri. Inanılmaz yüksek sesle konuşurlar. Kesinlikle televizyonun yanında olsanız dahi öremcek adamın ne dediğini duyamaz, annenizin yok çayı şuraya mı koysak börek alırmısınız gibi laflarını duyardık. Bağıra bağıra neden börek alırmısınız diyorlar hala çözebilmiş değilim. Kızıyor herhalde sıkıysa alma. O zamanlar açıkcası ben bağırırdım susun bir halt duyamıyorum falan diye. Sonuç; daha çok bağıran bir uğultu sen tv’nin sesini ne kadar çok açarsan onların sesi, görültüsü doğru orantı şeklinde artardı.

Geçen gün çok tv izlemeyen bir insan olarak açtım tv'yi izliyorum. Artık büyüdükya hani, haberleri seyrediyorum. Enteresan bir şekilde konu ilgimi çekiyor dinlemeye çalışıyorum haberin başı var sonu var ortası yok o bilindik uğultu gene gün yüzüne çıkmış, eski zamanlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor ve habere olan eksikliğimiz devam ediyor ama artık ne bağırıp çağırmamıza gerek var ne başka birşeye nede olsa internet var açarım bakarım. Umrumda da olmaz. Fücür ne diyosun s...mışmıyız?

Loreena McKennitt - Caravanserai (Live @ Alhambra 2006)


fazla yorum yapmak istemiyorum. ama ben çok sevdim sizde bir izleyin sizde seviceksiniz eminim. bu arada fücür a sormak istiyorum abi garip bir müzik aleti var arkada çalınan adı nedir ben ilk defa dördüm. izleyince anlayacaksın hangisini dediğimi.
Loreena McKennitt - Caravanserai (Live @ Alhambra 2006)
http://www.youtube.com/watch?v=N6V4kzM5Yos

10 Nisan 2008 Perşembe

Michael Jackson Gecesi




16 Nisan Çarşamba 21.00 da giriş 10 ytl, isterseniz birlikte gidelim...
Geceye kadar radyo odtü den yapılan küçük quizlerle geceye 2 kişilik davetiye kazanabiliniyor.Cevabı göndermek için mail atmak herhalde en hızlı yöntem, bir yarışmayı daha yeni kaçırdım :D


Tüm zamanların en çok satan albümü 'Thriller'ın piyasaya sürülüşünün 25. yılı, Ankara'da Radyo ODTÜ'nün organizasyonu ile kutlanacak. Geceye katılanlar, müzik tarihine damga vurmuş unutulmaz Michael Jackson şarkıları ile doyasıya eğlecenekler. Radyo ODTÜ Michael Jackson Gecesi'nde katılımcıları sürprizler de bekliyor. Gece boyunca hepbir ağızdan söylenecek Michael Jackson şarkılarına büyük yıldızın çok özel görüntüleri, kısa filmleri, konser kayıtları ve videoları da eşlik edecek. Eğlenceli gecede yarışmalarla kazanma şansı da katılımcıları bekliyor. Sesine ve dans yeteneğine güvenenler Michael Jackson şarkıları ile Karaoke yapıp gecenin özel hediyelerini kazanma şansı yakalayabilecekler.(www.ifperformance.com)

9 Nisan 2008 Çarşamba

Virgle


Google bunudamı yapıyor. Şimdi ingilizcem bunun bir şakamı, oyunmu, yoksa gerçekmi olduğunu anlayacak kadar iyideğilmiş öncelikle onu farkettim. ama ciddi ciddi adamlar mars gitmekten bahsediyorlar. hatta bir başvuru formu bile hazır. komik soruları cevaplıyorsunuz. sonra videonuzu gönderiyorsunuz, bla bla. genede incelemeye değer bence öncelikle google ın blog undaki yazı ile başlayalım;
http://googleblog.blogspot.com/2008/04/announcing-project-virgle.html
kabaca virgin group ve google ın birleşmesinden bahsediliyor. dediğim gibi ingilizcemin yeterli olmadığını düşündüğüm için fazla bir çeviri yapamıycam. ancak benim anladığım. gene kabaca teknolojinin eteri kadar geliştiği artık marsa bir koloni kurmanın vaktinin geldiği yönünde. daha detaylı bilgi için;
http://www.google.com/virgle/index.html
bu sayfaya gidiyoruz. marsa gitmenin büyük bir macera onduğundan bahsediliyor. 2014 gibi bir tarih verilmiş. bu gidişin dönüşünün olmayacağı vurgulanıyor. gayet eylenceli. bence sizde bir göz atın. özellikle uygun olup olmadığınız a karar vermek için yaptıkları testteki ilk soruya bayıldım. dünyada ki uzmanlık alanınız soruluyor. ve benim verdiğim cevap gitar hero 2 (;> çoktan seçmeli sorular. yani bu şıkkı kendileri koymuş. eylendim. neler döndüğünü tam olarak anlayabilen olursa banada anlatsın. ama artık böle bişi var etrafta virgle. . .

HÜROCK FEST '08

Ankara`nın en büyük açık hava müzik etkinliklerinden HÜROCK FEST, 4. senesinde yeniden Ankara’lı müzikseverleri kucaklamaya hazırlanıyor.Ülkemizde geniş hayran kitlesine sahip ANATHEMA 26 Nisan 2008 Cumartesi günü sahne alırken, 18 kişilik dev kadrosuyla sahne alacak olan HAGGARD 27 Nisan 2008 Pazar günü bizlerle birlikte olacak. ABD’li Wykked Wytch, ilk kez Türkiye’de sahne alacak Ukraynalı Semargl, Irıs Mavraki’s ile birlikte Neverland projesine imza atarak tüm Avrupa’da adını duyuran Dreamtone, Türkiye ve özellikle Ankara müzik piyasasında yer etmiş olan TNK, Dreamtone, Tuşe, Nükleer Başlıklı Kız, Ruj, Hayalet Tren ve Djinn Stylo festivalin diğer konukları olarak sahne alacak.Hacettepe Üniversitesi Rock Topluluğu tarafından düzenlenen 4. HÜROCK FEST 2008, bu yıl Ankara içi ve dışından binlerce kişiye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bu yıl istenmeyen ama zorunlu bir değişikle Hacettepe Üniversitesi Beytepe kampusü`nde yapılmasına izin verilmeyen festival, ANADOLU GÖSTERİ KONGRE MERKEZİ ÜST OTOPARK`ta gerçekleştirilecektir.
Program
26 Nisan 2008
ANATHEMA (UK) 21:00
TNK (TR)
Tuşe (TR)
Nükleer Başlıklı Kız (TR)
Ruj (TR)
HayaleTTren (TR) 15: 00
27 Nisan 2008
HAGGARD (GER) 21:00
Dreamtone (TR)
Knightmare (TR)
Wykked Wytch (ABD)
Semarlg (UKR)
Djinn Stylo (TR) 16:00
Kaynak: http://www.biletix.com/
detay: http://www.hurockfest.com/

Edit: konser saatleri ve ek bilgi :)


ilgilenenlere duyurulur.

8 Nisan 2008 Salı

Tommy Emmanuel

Artık gitar çalıyorum falan demeyin ! Arkadaşlar daha önce hatırlayacağınız gibi bu amcanın bir albümünü atmıştım buraya ve Lewis and Clark şarkısını hepberaber çok beğenmiştik. Böyle romantik parçaların yaratıcısı Tommy Emmanuel'den şimdide birkaç video, özellikle bakın 50 senelik Les Paul klasiği Guitar Boogie nasıl yeniden icat edilmiş !

Tommy Emmanuel - Tall Fiddler
Banjo gitardan daha hızlı çalınır diye biliyoduk , yanlış biliyormuşuz
http://www.youtube.com/watch?v=nYeSLcct2L0

Tommy Emmanuel - Classical Gas
Tek adam, tek gitar
http://www.youtube.com/watch?v=TX0eTp7SoNU&feature=related

Tommy Emmanuel - Guitar Boogie
Les Paul ne düşünmüştür acaba bunu izleyince. Ulan benden kral çalan varmış bu şarkıyı, helal olsun demiştir herhalde.
http://www.youtube.com/watch?v=p-ylrDwCQj4&feature=related

Derleme Bahaneleri

400’e yakın post sayısına ulaştığımız şu günlerde yaklaşık 6 yazarla derleme hayatımıza devam etmekteyiz. İsimlerini ifşa edip kendilerini utandırmak istemiyorum aslında utanıcak insanlar değiller herbiri kendine göre utanmaz adamlar. Aynı zamanda bu site için pek çok yazar bulma girişiminde bulunduk ve nerden baksak 30’a yakın yazar sayımız şu an için mevcut. Bu yazarların çoğu şu an aktif değil hatta pasiv değil pek çoğu siteyi unutmuş olduklarına inanıyorum. Ancak bu post atmayan ya da az post atan arkadaşlara neden abi post atmıyorsunuz sorusunu yönlendirdiğimizde bize çeşitli bahaneler ile geri döndüler bende bunların sıralamasını yaptım.

  1. Aklıma bişey gelmiyor.(herkes tarafından mutamediyen dile getirilen bahane)
  2. Yazdım ama sonra yanlışlıkla kapadım pencereyi silinmiş sonra üşendim yazmadım bir daha.
  3. Tam yazıyodum elektrikler gitti save etmemiştim kahretsin.
  4. Çok yoğunum vaktim yok(en makul olanı bu bence).
  5. Kız arkadaşım geldi bir anda unuttum ne yazıcağımı(hava atmak isteyen model, kızlarla geziyorum ben, sizle mi uğraşçam bide).
  6. geçen yolda yürürken aklıma geldi bişeyler ama sonra unutmuşum.(balık modeli)

7 Nisan 2008 Pazartesi

Hitman

Hitman oyun uyarlaması olan filmlerden başka bir tanesi. Nedense hitman serisini oynamayı bir türlü becerememişimdir. Yok sessiz olcan yok strateji belirleyip adamları öldürcen falan bana hep böle uyuz gelmiştir. Zamanlama işin içinde olduğu için genelde kaçırırım o zamanı, bana böle vurdulu kırdılı oyunlar olcak kafa yormayayı oyunlarda pek sevmiyorum.

Hitman Kod adı 47. Nedense bu ajanların hepsinin bir numarası var ne kadar küçükse o kadar iyi bir ajan olduğunun ifadesi gibi bişey. (007 vardır mesela gene oda başka bir numara.) bu arada yeni bond kızı burda oynayan Olga Kurylenko adlı hoş bayan oynayacakmış. Olga film de sadece bir bayan da olsun izleyiciyi çeksin havasında eklenmiş ama hoş olmuş. Onun dışında hitman kurgusundan biraz farklı olarak 4-5 adamla kavga etme sahneleri eklenmiş. Güzel, hareketli bir film ama diğer pek çok film gibi 2. defa izlenmez.

Bu arada hitman karakterini Timothy Olyphant adlı aktör oynamış ben hep Jason Statham’nın yakışcağını düşünmüşümdür. Timothy Olyphant adlı arkadaş pek bi genç olmuş aslında yaşı 40 civarı olmasına rağmen 25 duruyo çok net, makyaj işte.

Film de 47 çok iyi bir suikastçidir. Ve çok gizli bir şekilde suikastler yapmakta izini belli etmeden hayatını sürdürmektedir. Ancak bir gün yaptığı bir işte ajansı tarafından kazıklanır ve film bir anda kovalamacaya döner. Bu sırada Nika Boronina ile tanışır. Onuda yanına alarak intikam planlarını gerçekleştirmeye başlar.

Stargate Film Müzikleri



"Stargate, sinema dünyasında çığır açan filmlerden biridir. Mısır tarihine alternatif bir bakışın sunulduğu filmde müzikler de ayrıca kaliteli yapılarıyla öne çıkmaktadır. Internet üzerinde kolaylıkla bulunamayan Stargate Film Müzikleribeğeninize sunuluyor. David Arnold'un muhteşem besteleri, Mısır'ın mistik tarihiyle buluşuyor..."
Bu aralar Stargate manyağı olan 2 arkadaşımız için bu post u uygun görüyor kendilerine keyifli dakikalar diliyorum.

6 Nisan 2008 Pazar

Fatboy Slim - Push The Tempo

İşte arkadaşlar çekilmiş en komik müzik videolarından biri. Seyredin, gülün, dans edin. Bahar geldi şenlenin.

http://youtube.com/watch?v=RGpkNPbSa2Q

5 Nisan 2008 Cumartesi

Mecburen Çekilen Çileler !!!

hayatımda pek hoşlanmadığım bazı şeyler yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. dikkat edin nefret ettiğim demedim yani sevmiyorum sevmeden yapıyorum. dahafazla yalnış anlaşılmadan şöle bi sıralayalım;
1- perde asmak.
uzun boyum nedeniyle olsa gerek. evde perdeleri ben asarım. ve sürekli olarak kirlenir bu perdeler. hayır yıkansınlar temizlensinler ben buna karşı diilim ama şöle bunları asmaktan kurtulsam asılı oldukları yerde temizlemenin bir yolunu bulsak çok memnun olucam.
2- kararsız bir hatunla alışverişe gitmek.
ne aldığınız yada ne almaya çalıştığınız önemli diildir. şayet kararsız bir hatunla alışverişteyseniz öncelikle alışveriş mekanının en kalabalık günü vede saatinde ordasınız demektir. nedenini hala çözemedim ama belki dostlar alışverişte görsün tarzı bir sebebi vardır. şimdi bu yanınızdaki hatun kişi kararsız olduğu için sizi yanında her mağazaya her reyona taşır. sizden fikrinizi belirtmenizi ister. yapacağınız yorumlar çok önemlidir. birmiyorum tarzı bir cevap veremezsiniz. arada da o kadar kötü şeyler alır ve sorar ki yok bu çok kötü diebileseniz die. bu hareket hem siz oyundamısınız onu kontrol etme amacı taşır hemde sizin ya ben hiç yardımcı olmuyorum şöle cafeye otursam işin bitince gelsem seni alsam deme lüksünüzü ortadan kaldırmayı amaçlar. ve işe de yarar genelde sizin aklınızdan kafeye kaçmak geçerken o kadar kötü bir ürünle gelir ki hatun kişi sanırım burda kalsam daha hayırlı olucak yoksa bu hatun bunu giyer , kullanır, ve ben pişman olurum cafeye gittiğime die düşünmeye başlarsınız.
3- Evde temizlik varken ev içinde barınmaya çalışmak.
şimdi evde temizlik var dimi. sizde özellikle haber bırakmışsınız bir gün önceden. en son benim odama gelinsin bütün ev temizlendikten sonra benim odam temizlenirken bende evin dier kısımlarında barına biliim die. buraya kadar herşey süper. ancak gün şöle başlar. temizliğe holden başlanır. nedeni belirsiz bir şekilde elektrik süpürgesi sizin odaya yakın bir fişe takılır ve oda kapısına savaşıyormuş gibi vurula vurula süpürülür hol. bu durumda artık işiniz olsun olmasın uyuyamazsınız. genelde temizliğin hafta sonu yapıldığını düşünürseniz yazık demek istiyorum. dielim hala evde barınmaya çalışıyorsunuz. işte bu noktada daha da yazık diorum. sizin uyandığınız fark edilir edilmez banyo ve tuvalet temizlenmeye başlar. o arada şanslıysanız tuvalete girebilirsiniz. tam ii bare bi kahvaltı ediim dediğiniz sırada bir anda mutfak temizleniyordur. eh heralde uzun sürmez bekleyeyim dersiniz uzun sürer aç kalırsınız. sonra evin salonu temizlenmiştir. arada mutfakta tepsiye kahvaltılık birşeyler almışsınız salona geçmişsiniz ve kahvaltı etmişsinizdir. şimdi de halılar silinmiş koltuklarda silinmiş hepsi yaş. kam kapı açık. gene barınamazsınız. Temizliğe karşı diilim ama temizlik günü temizlik yapmıyorsanız evde durmayın.
şimdilik aklıma gelenler bunlar. benden size tavsiye siz siz olun temizlik günlerinde evden kaçın (;> sevgiler saygılar.

4 Nisan 2008 Cuma

Moloko



Açıkçası bu grubu anlatmak için fazla söze gerek yok.2006 da çıkardıkları best of Catalogue
albümü herkes yerine konuşuyor.Böyle bir grubun dağılması çok büyük şanssızlık diye düşünüyorum.Grubun solisti Roisin Murphy yeni çıkardığı solo albümü Owerpowered la Moloko'yu aratmamaya çalışıyor.İngilterenin muhtelif dj leriyle bunu ne kadar becerebiliyor tartışma konusu ancak Sing it Back,Time is Now, Familiar Feelings gibi şarkıları yazan bir sanatçı için yazdığı sözlerin ne kadar başarılı olduğu tartışma götürmez.Herkese tavsiye ediyorum.