23 Şubat 2010 Salı

Bu fiyata çok seçenek var....

Feci halde serzenmek istedim... Şu sıralar birşey alma şansım yok ama en azından teknolojik ürünleri inceleyerek param olursa bunu alırım diyeceğim şeyleri seçmeyi seviyorum...
Şu sıralar smartphonelar dikkatimi çekiyor, pahalı ve bir o kadarda özellikli makineler. Ancak hangisine baksam ve altındaki yorumları okusam sinirleniyorum...
Ey gerizekalı insan demek istiyorum...bir ürünü incelemek için yorum atıyorsun sonrada altına "Bu fiyata çok seçenek var." yazıyorsun da o seçeneklerin ne olduğunu niye yazmıyorsun... sırf laf etmiş olmak için yorum yazarak insanların kafasını karşıtırıp kendi egonu niye tatmin etmeye niye çalışıyorsun... Ayrıca eminimki bu tarz yorumları yazan insanlar yorum yazdıkları aleti yakından bile görmemişlerdir...

Daha çok şey yazasım var ama sinirlendim... :)

Lie To Me



Lie To Me dizisi özünde polisiye macera dizisi. Ancak dizinin oturtulduğu konu ve karakterleri açısından daha ilk bölümden beni etkileyen bir dizi oldu. Bu nedenle hepinize tavsiye etmenden önce kısa bir özet geçeyim.

Dizide Lightman Group adında bir firma ve ana karakter olarak firmanın sahibi olan Dr.Cal Lightman bulunmaktadır. Yaptıkları iş; güvenlik güçleri tarafından aydınlatılamayan veya oluşmasa beklenen suç unsurlarını engellemek için tutulan bir firma olarak çalışmaktır. Asıl konuda burada başlamaktadır, çünkü yaptıkları iş insanların suratlarındaki değişimlerden kızgınlık,yalan,şaşkınlık,korku..vb. ifadelere ulaşmak ve yorumlamaktır. Ancak bu bilgiler mikro ifade denen anlarda gizlidir ve mikro ifadeler bu işin üzerinde uzmanlaşmış insanlar dışında farkedilememektedir.
Doğal olarak firmamız bu işin ustalarından oluşmaktadır.

Bence olabilecek en basit konudan çok güzel bir yapım ortaya çıkmış.
Hepinize öneririm...

İyi seyirler,

22 Şubat 2010 Pazartesi

The Wolfman (2010)

The wolfman 1941 yılında çekilen filmin yeni teknolojik efektler kullanılarak uyarlanmaştır. Tabii ki oyuncu seçiminde Benicio Del Toro ve Anthony Hopkins gibi isimlerin olması film için fazladan dikkat çekmesine yardımcı oluyor. Önceki filmi izlemediğim için senaryo ve konu üstünde ne kadar sadık kalındığını bilemiyorum.
Filmin daha çok karanlık sahnelerden ve dolunay zamanında geçmesinden dolayı hoplayıp zıplama sahnesi bakımından baya başarılı. Genelde bir şey olacak galiba dendiğinde hooop diye zıplıyorsunuz. Filmde ön planda ki karakter sayısı fazla olmadığı için oturmuş bir yapısı göze çarpıyor.
Konusu ise; film kardeşi öldürülen Lawrence Talbot’un(Benicio Del Toro) bu ölümü araştırması ile başlıyor, bu araştırma sırasında bir wolfman tarafından ısırılır. Ardından yeni kurt adamlığa geçiş yapmış olan Benicio Del Toro’nun başından geçen olayları entrikalı bir şekilde anlatılması anlatılıyor.

İlgi Çekici Tasarımlar

ilk tasarımımız resimden de anlaşılabileceği gibi ibir terlik. Pek bizim insanımıza göre diil gibi sanki. misal ben bunlardan birini kullanıyor olsam kesin unutur suya sokarım ayağımı yıkarım bişi yaparım hehe ıslanır içindekilerde(;>






ikinci tasarımımız bir dolma kalem. Benim çok hoşuma gitti, plastik mürekkep haneli kalemleri bilirmisiniz bilmem mürekkebi bittiğinde yenisini kolayca takarsınız. ve birdiğim kadarıyla resimde de ucu görünen bu mürekkep hanesi bir çeşit standart yani bizim kırtasiyelerde bile bulabilirsiniz gibi geliyor. ayrıca şekil olarak ta çokhoşuma gitti ancak, bir kalemden beklediğiniz en önemli özelliğe gelince yani; yazarken rahatmı elinize oturuyormu gibi sorulara denemeden cevap veremiyorum.


İşte size bir başka dahiyane buluş üst üste takılabilen fişler. bence süper bu bir standart olmalı diye düşünüyorum. tabi işi abartık sigortalara fazla yüklenecek ve ufo üstüne ufo takıp cayır cayır elektrik kablolamasını yakacak milletimizi düşününce vaz geçtim standart olmasında hani aklı selim adamlar alıp kullana bilsinler (;>




Ve son olarak kinetik enerjiyle kendi pilini dolduran cep telefonu. İşte hayallerimdeki teknoloji, ayrıca benim aklıma gelmişti demeden de edemeyecem. sadece cep telefonu için değil bu enerjiyi herşey için kullanmamız gerek bence mp3 çalarlar? kişisel ısıtıcı yada soğutucular. . . liste uzar gider, şimdilik sadece kol saatlerinde kullanılıyor.

Neyse umarım listeyi beğenmişsinizdir. Saygı Sevgi Sağlık Sıhat . . .

(;>

21 Şubat 2010 Pazar

Glass Harmonica

Glass Harmonica 18.yy da Benjamin Franklin tarafından bulunmuştur. Enstürman dönen bir düzenek üzerine kuruludur. Parmaklar ıslatıldıktan sonra bardaklara sürtülerek ses çıkarılır.

Müzik aleti cam ve çalan kişi parmaklarını bir tas suya sokup dönen cama sürtüyor, bu sayede bu tiz ses çıkıyor, bunu evde bardakların ağzına ıslak parmağınızı sürerek de yapabiliyorsunuz ama kadeh olması bu sesin çıkmasında daha etkili oluyormuş.

Bazı insanlarda deliliğe, depresyona ve birbirleri arasında iletişimde kavgaya kadar götürdüğü söyleniyor. Enstürmandan çıkan notalar yüzünden müzisyenlerin ve dinleyecilerin delirdiği gözlendiği için bu alet tamamen yasaklanmıştır.

Harmonica’dan çıkan sesin insan beyni ve kulaklarıyla bilinmeyen bir etkileşimi olduğu varsayılıyor çünkü çıkan ses 1000 ve 4000 hertz aralığında. 4000 hertz altındaki sesleri insan beyni sağ ve sol kulak arasındaki tam nirengi noktası bulamadığı "katman/safha farklılığına" yol açıyormuş yani sesin nereden geldiğini anlayamayan beyin ambale oluyor ve bu da duyma problemlerine yol açıyor.

not: Copy paste 'dir :)

18 Şubat 2010 Perşembe

Yönetici Çokluğu

Aşağıdaki fıkrayı buradan paylaşmak istedim. Bizim şirketimiz içinde geçerli olmasından ve sanırım Türkiye’deki bir çok firma içinde bu sistem uygulanmaktadır. Çözüm üretmek için çalışılması gerektiği konuşulmaması gerektiğini özetleyen kısa ve öz bir fıkra iyi okumalar.




Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi.
Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.
Türk Takımında ise 2 kişi kürek çekiyor, 3 kişi şeflik 3 kişi müdürlük yapıyor 1 kişi de dümeni kullanıyordu.
Her iki takımda, performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti.

Büyük gün geldi ve iki takımda, kendini hazır hissediyordu. Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar...
Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı.Türk Şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi.
Yapılan araştırmalar, analizler ve uzun çalışmalar sonucu düzenlenen raporlara göre hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi.
Çözüm olarak yönetimdeki düzeni güçlendirmek için 1 genel müdür atandı, ve sandaldaki ağırlığı dengelemek için kürekçi sayısı da 1 e indirildi.
Japonlara yeni bir yarış teklif etme kararı alındı.
9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı.
Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.
Türk Takımında ise yeni yapılanma şekli şöyleydi,
1 Genel müdür
3 Bölgesel müdür
3 Dümen şefi
1 Dümenci
1 Kürekçi

İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar.Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu hemen harekete geçti. Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu,müdürlere ve diğer personele sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi.

16 Şubat 2010 Salı

Ankarada hızı azalmayan AVM çılgınlığı


Türkiyede değil Avrupada Ankara en çok alışveriş merkezine sahip il. Evet garip değil mi ? Son on yılda beş kat artan AVMler neden sürekli Ankarada açılıyor ? Neden tümünde Starbucks, Migros veya DailyFresh kesinlikle var ? Neden bunların inşaatları çok kısa sürede bitiyor ve dükkan kiraları inanılmaz derecede yüksek ? Bir apartman inşaatı için iskan alınması hayli vakit alırken alışveriş merkezleri uydukent inşaatlarından nasıl daha hızlı prosedüre uydurulup bir anda hallediliyor ? Kısacası nedir bu alışveriş merkezi çılgınlığı, tüketimi ve kalabalığı.

90ların başında alışveriş merkezi diyince Ankarada aklımıza Beğendik gelirdi. Sonra Karum ve Ankuvanın açılmasıyla bağımsız dükkanlara sahip büyük bir alanda gezmek olarak algılandı alışveriş merkezleri. Metro Grosmarketin açılmasıyla peşin satan ve fotoğraflı kartınız olmadan alışveriş yapamayacağınız garip bir toptan satış alışveriş merkezi ile tanışmış olduk. Tabi bundan önce Atakule girmişti hayatımıza, ki Atakuleye kumpir yemeye veya Ankaradaki tek PizzaHut için gidilirdi. Dreamland ve Kule Restaurant'da cabası. Fakat Armada ile herşey bambaşka bir hal aldı. Çok katlı bir bina içinde her katta küçük dükkanları büyük isimli markalar doldurur oldu. Bundan sonrada böyle ilerledi alışveriş merkezi çılgınlığı. Daha büyük bina daha büyük markalar ve daha çok insan kalabalığı. Cepa, Panora, Via Life, Gordion, AnkaMall, Forum Ankara, 365 AVM, Antares, Kentpark, Arcadium... ne kadar çoklar.

Günden güne giyim, elektronik. sinema ve hazır yemek çeşitliliği konusunda AVMler haricinde Ankarada fazla seçeneğimiz kalmadı. Dükkanlar inanılmaz fiyatlara kiralandı veya satıldı. Peki 2010dan sonra ne olacak ? Kaçımız seviyoruz oralarda vakit geçirmeyi ? Gerçekten ihtiyaçlarımızı almaya mı yoksa gördüklerimizden etkilenip hesapta olmayan paraları yatırmaya mı gidiyoruz ? Yada daha kötüsü para harcamayıp sadece sosyallik olarak mı değerlendiriyoruz ? Kaba tabirle "piyasa" yapılmaya mı gidiliyor ?

Merak ediyorum arkadaşlar. Sadece ben mi sevmiyorum yani buralarda vakit harcamayı yoksa değişen büyükşehir insanı karakterinde bana yer yok mu ? Ne çok soru sormuşum :) fakat haklıyım.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Vinnie Moore Ankara Konseri


Şubat ayı konserler ile geçecek dedik, öyle olmaya da devam ediyor. Cuma günü Dib sahnede performansını izlediğimiz ünlü gitar virtüözü Vinnie Moore idi. Ön grubun çıkmaması ile biraz erken başlayan abimiz başarılı gitar tekniği ve ekipmanı ile birlikte bizlere güzel bir gece yaşattı.

Ortalama 50-60 kişinin olduğu gecede Mike DiMaio'da vokal ve klavyeli çalgılar ile seyircileri coşturmaya çalıştı. Özellikle kendisinin parça aralarında seyircilere asi gözükmeye çalışan yaşlı hareketleri hepimizi bir stadyum konserindeymişiz gibi hissettirdi :) Ayrıca basçı abimizin Atilla Atasoy'un kötü taklidi gibi sahnede yer almasıda yer yer bir tebessüm etmemi sağladı. Bunun dışında davulcu abimiz gayet güzel tekniği ve soloları ile göz doldurdu. Her nedense tüm ekipmanı şahane ses verirken snare davulu biraz onlardan bağımsız bir bandoda çalışıyor gibiydi.

Herneyse, eleştiriler bitmez tabiki olumlu olumsuz. Çalınan parçalar arasında Meltdown, Time Traveler, Over My Head gibilerin yanısıra kendisinin bahsettiği Jimi Hendrix etkileşimli parçalar ve Free'nin All Right Now'ı ile Bad Company'nin Rock Steady'si var idi. Bis telaşı da ayrı bir komediydi. Grup sahneden inip seyircilerin arasından geçmek zorunda olduğu için biraz zorlandı tabi. Vinnie abi tekrar sahneye çıkıp "Gitmemize izin vermediler, biraz daha ister misiniz ?" diyince tabiki hepimiz coşkulu bir "yeeeeees" ile cevapladık.

Ankara rock dinleyicisinin kesinlikle memnun ayrıldığını sezdiğim bu konser yine yaş ortalaması biraz yüksek olanlardandı. Fakat gece bitiminde şikayet edebileceğimiz tek konu biranın 10 lira oluşudur. Atıl'ın Vinnie ile aynı karade pozu, Benim setlist kağıdı ile pozum gibi değerli kareleri Facebook aracılığı ile görebilirsiniz tabiki :) Tekrar gelse tekrar gitsek dediğimiz güzel konserler arasına Vinnie Moore'u da eklemiş bulunuyoruz.

12 Şubat 2010 Cuma

İşte Hayallerdeki Ofis - Google Zurich

İşte can sıkıcı bir durum ile karşı karşıyayız. Adamlar herkesin gıpta, bazılarının kıskançlıkla bakacağı bir ofis inşa etmişler. Fotoğraflara şöyle bir baktığımızda resmen bir ofisten çok bir eğlence merkezi yapmışlar gibi görünüyor. Keşke buralarda da böyle ofisler olsa ancak bizim memleketin insanı bende dahil bilmeyiz ki bunun kıymetini bütün gün eğlenip hoplayıp zıplayıp hiçbir şey yapmam yani. Bir bilardo bir bowling biraz dinleneyim, sonra masa tenisi aaa öğlen olmuş bir yemek yiyelim. Sonra bir basket oynayalım falan filan derken bir bakmışız akşam olmuş. Hatta eve gitmeyip uyuma işini de küvette takılayım amma da rahat.
Photos

10 Şubat 2010 Çarşamba

Oi Va Voi Ankara Konseri izlenimleri


Oi Va Voi sanırım uzun zamandır insanların beklediği bir konserdi. Ankara konserinin Facebook grubunda katılacağını onaylayan 1008 kişi görünce bunu anladım. Nİtekim İnkılap sokaktaki EskiYeni barda bu kendini gösteriyordu. Oi Va Voi sahneye çıktığında içerisi hıncahınç doluydu.

Kısa süre önce dinleyip sindirdiğim bu şahane etnik tınılar icra eden grup, sahneyi de bir o kadar şahane doldurmayı başardı bu gece. Özellikle sahne performansı olarak kemancı ablamız damgasını vurdu geceye. Şahsen ben bu kadar çirkin ve seksi keman çalan bir kadın daha görmedim... harikaydı. Ayrıca tabiki zenci vokal ablamız, artık etiyopyadan mı nijeryadan mı bilinmez ama gerçekten muhteşem bir sesi vardı. Özellikle "Refugee" başlangıcında tüm seyirciler çığlık çığlığa idi. Ayrıca "Yesterdays" ve "Seven Brothers" gibi şarkıların yanısıra "Moonlight" parçasını da repertuvarlarına kattılar. Enstrümantal parçaların isimlerine pek hakim değilim fakat onlarda gayet güzel icra edildi. Grup; klarnet ve keman solo enstrüman olmak üzere ayrıca gitar bas ve davuldan oluşyordu.

Öylesine ilgi gördü ki konser, dışarıdaki kalabalığı gören sakarya esnafından birisi bana "abi burada ne oluyor ? merak ettikte" diyince, Oi Va Voi'yi açıklamam biraz güç oldu :)

Konsere benimle gelip, yeni müzikler ile eğlenen ve mutlu olan Oğuz arkadaşımıza teşekkür ederim. Konser sırasında tek üzüldüğüm nokta, şarj problemi yüzünden fotoğraf çekememe şanssızlığımız oldu. Onun dışında gayet güzel bir konserdi. Ayrıca grubun klarnetçisi abimiz ilk defa Ankaraya geldiklerini fakat daha sonra tekrar geleceklerini söyledi :) hadi yine iyisiniz.

Şubat ayı konser ayı olarak geçeceğinden her konser için elimizden geldiğince yorumları paylaşacağız. İyi geceler

9 Şubat 2010 Salı

Fantastik Bir Grup Olsun


Uzun süredir keyifli bir yazı atmadığımı fark ettim. Bu yüzden kendi açımdan çok keyif alacağım bir beyin fırtınası yapmaya başlıyorum hazırlıklı olun.
Şimdi Fantastik bir grup düşlüyorum kendi kafamda böyle süper muhabbeti olan eğlenceli, felsefik, yanlarında kolay kolay sıkılmayacağın tipler bulunan. ve okuduğum duyduğum bildiğim gerek gerçek gerekse hayali kahramanlar katıyorum gruba, muhtemelen kim olduğunu bilmedikleriniz de çıkacaktır aralarından ama derlemede sizlere tavsiye ettiğim kitap yada filmlerden alınan karakterlerdir kendileri.

Şimdi ilk olarak hayyamı koyuyorum gruba elinde şarabı gece sahilde gökyüzüne bakıyor. yıldızların hareketlerini izliyor. yorumlar yapıyor sevgiliye dörtlükler yazıyor tabi haliyle o kadar çok gökyüzünü izleyince aşka geliyor. sevgiliyi anlatıyor, şarabı anlatıyor. hemen yanına Danny i koyuyorum John Steinbeck 'in yukarı mahalle kitabından baş kahraman Danny o da aşık şaraba, sevgi nedir biliyor dostluk nedir biliyor bu yüzden çok iyi anlıyor hayyamı, parası bitiyor bir ara hayyamın teleskobunu satıyor köşedeki büfeye şarap alıyor karşılığında, Hayyam tam kızacak durumu farkedince, şarabı görüp duruluyor. anlıyor Danny deki şarap aşkını, ve taktir ediyor kendine saklamayıp şarabı getirip paylaştığı için Danny' i.

ve işte "A Love Song for Bobby Long" filminden çıkan iki kişi geliyor yanlarına. Aksayan adımlarla Bobby Long elinde gitarı ve yanında Lawson Pines yeni yeni yanmakta olan ateşin başına geliyorlar. alkolün kokusunu almışlardır belkide kim bilir. Bir iki şarkı çalıyor Bobby, pek çok kitaptan alıntılar veriyor. bunlar üstüne tartışıyorlar ama hiçbiri sinirli değil zevk alıyorlar tartışmadan yada sinirlenemeyecek kadar sarhoşlar kim bilir.

Ve sabaha karşı sahil iyice ayaza çekmeye başladığında Yakınlardaki Mevlana nın dergahına gidiyorlar hep beraber. Biliyorlar ki Mevlana onları anlar, onların içindeki aşkı görür, ne kadar sarhoş olsalarda onları dergahına kabul eder muhabbetini onlardan esirgemez. Ve işte Size benim beyin fırtınamdaki fantastik grup, ve Zamandan ve maddeden bağımsız bir alkol buluşması . . .

Kaynaklar;
http://fitnefucur.blogspot.com/search?q=yukar%C4%B1+mahalle
http://fitnefucur.blogspot.com/2007/02/love-song-for-boby-long-boby-longun.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96mer_Hayyam
http://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_Celaleddin-i_Rumi

8 Şubat 2010 Pazartesi

Yedi yıl sonra Cranberries


90ları fetheden Cranberries grubu yedi yıl sonra birleşme kararı aldı. Ve asıl haber... sıkı durun.... evet Türkiyeye geliyorlar. 22 temmuzda İstanbulda ve 23 temmuzda Çeşmede gerçekleşecek iki konser olacağını biletix kanalı ile haber aldım. Detaylı bilgi içini sanırım biraz daha beklememiz gerekecek. Fakat bu muhteşem haberi vakit kaybetmeden paylaşmak istedim. Tabiki çeşme seçeneğini tercih ederim :) bekleriz.

Konserler ile ilgili ;
Biletix
Official Cranberries Tour page

4 Şubat 2010 Perşembe

Son 10 yılın en iyi albümleri



On yıl geçti son milenyumda ve çok önemli olaylar oldu. Biz bu önemli olaylar arasında vakit bulup dinlediğimiz müzikleri şöyle bir toparlayacağız. Son on yılda ne dinlemişiz ve neleri sevmişiz bir bakacağız. Çocuklarımıza ikibinlerde biz bunları dinledik diyeceğiz. Buyursunlar;

2000 yılı :
1. Radiohead - Kid A
2. The Corrs - In Blue
3. Oasis - Standing On the Shoulder of Giants
4. Sade - Lover's Rock
5. Bon Jovi - Crush
6. BB King & Eric Clapton - Riding With The King
7. Dido - No Angel
8. The Cranberries - Bury The Hatchet
9. U2 - All That You Can't Leave Behind
10. A-ha - Headlines and Deadlines
Yerli albümler :
1. Grup Gündoğarken - İstanbul Atina İstanbul
2. Teoman - 17
3. Sezen Aksu - Deliveren
4. Bülent Ortaçgil - Şarkılar bir oyundur
5. Laço Tayfa - Bergama Gaydası

2001 yılı :
1. Scorpions - Acoustica
2. Tenacious D - Tenacious D
3. Wishbone Ash - Live Dates III
4. Diana Krall - The Look Of Love
5. Pink Floyd - Is There Anybody Out There
6. Cake - Comfort Eagle
7. Yann Tiersen - Amelie Poulain Soundtrack
8. Aerosmith - Just Push Play
9. Dave Matthews Band - Everyday
10. Steve Hackett - Live Archive
Yerli Albümler :
1. Önder Focan - Standart A'la Turc
2. Mirkelam - Unutulmaz
3. Yavuz Çetin - Satılık
4. Bulutsuzluk Özlemi - Numara
5. Teoman - Gönülçelen

2002 yılı :
1. Camel - A Nod And A Wink
2. Jean Michel Jarre - Printemps De Bourges
3. David Bowie - Heaten
4. Elvis Presley - 30 No.1 Hits
5. Coldplay - Parachutes
6. Peter Gabriel - Up
7. t.A.T.u - 200 km/h in the Wrong Lane
8. Porcupine Tree- In Absentia
9. California Guitar Trio - CGT+2
10. Mark Knopfler - The Ragpieker's Dream
Yerli Albümler :
1. Vega - Tatlı Sert
2. Nil - Nil Dünyası
3. Mazhar Alanson - Türk Lokumuyla Tatlı Rüyalar
4. Serdar Öztop - Sükut
5. Akın Eldes - Kafi

2003 yılı:
1. Moloko - Statues
2. David Bowie - Reality
3. Jeff Beck - Jeff
4. Mike Oldfield - Tubular Bells 2003
5. Simply Red - Home
6. King Crimson - The Power To Believe
7. Travis - 12 Memories
8. Blackmore's Night - Ghost Of A Rose
9. Ian Anderson - Rupi's Dance
10. Peter Green Splinter Group - Reaching The Cold 100
Yerli Albümler:
1. Yeni Türkü - Koleksiyon 1,2,3
2. Can Atilla - Waves Of Wheels
3. Göksel - Söz Ver
4. Moğollar - 1968-2000
5. Neredesin Firuze Film Müzikleri

2004 YIlı :
1. David Knopfler - Ship Of Dreams
2. Madeleine Peyroux - Careless Love
3. Johnny Winter - I'm a Bluesman
4. Kylie Minogue - Ultimate Kylie
5. The Cure - The Cure
6. Aerosmith - Honkin On Bobo
7. Phil Collins - Finally... The First Farewell
8. Eric Clapton - Me and Mr. Johnson
9. Franz Ferdinand
10. Robert Fripp and Brian Eno - The Equatorial Stars
Yerli Albümler :
1. Pamela - Şehir Rehberi
2. Ata Demirer - Makara
3. Nil - Nil FM
4. Murathan Mungan - Söz Vermiş Şarkılar
5. Candan Erçetin - Melek

2005 yılı :
1. Rory Gallagher - Big Guns : Best Of
2. Nat King Cole - The World Of Nat King Cole
3. Klaus Schulze - Moonlake
4. Cyndi Lauper - The Body Acoustic
5. The Bravery - The Bravery
6. Simple Minds - Black And White
7. Rolling Stones - A Bigger Bang
8. Steve Vai - Real Illusions : Reflections
9. Journey - Generations
10. Robert Plant - Mighty Rearranger
Yerli Albümler :
1. Müfide İnselel - Müfide İnselel
2. Burhan Öçal - Yeni Rüya
3. Vega - Hafif Müzik
4. Melih Kibar - Yadigar
5. Zeynep Casalini - Nihayet

2006 yılı :
1. David Gilmour - On An Island
2. Wishbone Ash - Clan Destiny
3. Thom Yorke - The Eraser
4. Pat Travers & Carmine Appice - Bazooka>
5. Eric Clapton & JJ Cale - The Road To Escondido
6. Tommy Emmanuel - The Mystery
7. Tenacious D - A Pick Of Destiny
8. Till Brönner - Oceana
9. Tony Levin - Resonator
10. Orianthi - Violet Jorney
Yerli Albümler :
1. M.F.Ö - Agu
2. Teoman - Renkli Rüyalar Oteli
3. Levent Yüksel - Kadın Şarkıları
4. İrem - Hayalet Sevgilim
5. Gülden Gökşen - Güldencaz
6. Ayhan Sicimoğlu - Friends and Family
7. Şevval Sam - Sek
8. Emre Aydın - Afilli Yalnızlık

2007 yılı :
1. Porcupine Tree- Fear Of A Blank Planet
2. Black Sabbath - The Dio Years
3. Scorpions - Humanity : Hour I
4. Jimmy Thackery - Solid Ice
5. Dolores O Riordan - Are You Listening
6. Radiohead - In Rainbows
7. David Knopfler - Wishbones
8. Moriarty - Gee Whiz But This Is A Lonesome Line
9. Rush - Snakes And Arrows
10. Norah Jones - Not Too Late
Yerli Albümler :
1. Aslı - Söylediğim Şarkılarda Saklı
2. Çeşitli Sanatçılar - Onno Tunç Şarkıları
3. Ebru Berker - Sıradan Bir Şarkı ve Sıradan Bir Şarkıcı
4. Öykü & Berk - Kısmet
5. Akın Eldes - Cango

2008 yılı :
1. Mick Hucknall - Tribute To Boby
2. Buddy Guy - Skin Deep
3. California Guitar Trio - Echoes
4. The Cure - 4:13 Dream
5. Marillion - Happiness is The Road
6. Bill Frisell - History, Mystery
7. Klaus Schulze - Virtual Outback
8. Steven Wilson - Insurgentes
9. The Do - Mouthful
10. Yngwie J. Malmsteen - Perpetual Flame
Yerli Albümler :
1. Zeynep Casalini - Kim Falip Çıkar
2. Çeşitli Sanatçılar - Issız Adam Film Müzikleri
3. Yasemin Mori - Hayvanlar
4. Pinhani - Zaman Beklemez
5. Artun Ertürk ve Diplomatik Rock Opera
6. TRT Arşiv Serisi - Zeki Müren ile Başbaşa : Radyo Günleri 3
7. Cenk Erdoğan Trio - İle
8. Cem Adrian - Seçkiler

2009 yılı :
1. Franz Ferdinand - Tonight : Franz Ferdinand
2. JJ Cale - Roll On
3. Dave Matthews Band - Big Whiskey & The GrooGrux King
4. Simple Minds - Graffiti Soul
5. Bob Dylan - Togetper Through Life
6. UFO - The Visitor
7. Yusuf Islam - The Roadsinger
8. Oi Va Voi - Travelling The Face Of The Globe
9. Vinnie Moore - To The Core
10 Vic Chesnutt - At The Cut ( ölmeden önceki son albümü, nur içinde yatsın )
Yerli Albümler :
1. Göksel - Mektubumu Buldun mu ?
2. Melih Ünen - Arkası Yarınlara
3. Rana & Selçuk Alagöz - Biz Sizin Şarkılarınızla Büyüdük
4. Öykü & Berk - İki Arada
5. Suitcase - Bildiğin Herşeyi Unut
6. Jehan Barbur - Uyan

150'nin üzerinde tarafımdan özenle seçilmiş bu güzel albümleri dinlemenizi tavsiye eder, 2000li yıllardaki bu güzel yapıtları unutmamanızı dilerim.

2 Şubat 2010 Salı

Sade - Soldier Of Love

Bir yıldır beklenen albüm nihayet bu hafta çıkıyor. Son albümünü 2000 yılında çıkaran Sade, müziğe ve sevenlerine geri dönüyor. Soldier Of Love albümü daha çıkmadan tabiki internet mecrasına korsan olarak düşmüş durumda. Bu münasebetle tabiki dinleyip şarkıları yorumlayabiliyoruz. Benim favorim "Morning Bird" ve "The Safest Place". Albüm ile aynı ismi taşıyan parçanın videosu ise televizyonlarda gösterilmeye başlandı. Bu albüm ile beklentimiz tabiki Sade'i o muhteşem grubu ile canlı izleyebilmek. Pek te aktif olmayan fakat harika şarkılara imza atan 1959 doğumlu sanatçı, Smooth Operator ve Ordinary Love gibi hepimizin bildiği parçaların yaratıcısı ve yorumlayıcısıdır.

Sade - The Soldier Of Love
1. "The Moon and the Sky" – 4:27
2. "Soldier of Love" – 5:57
3. "Morning Bird" – 3:54
4. "Baby Father" – 4:39
5. "Long Hard Road" – 3:00
6. "Be That Easy" – 3:39
7. "Bring Me Home" – 4:06
8. "In Another Time" – 5:04
9. "Skin" – 4:14
10. "The Safest Place" – 2:43

Dizi Vs Film

Benim düşünceme göre film ve dizi izlemek arasında dağlar kadar fark vardır. İkisinin de bana göre keyfi bir başkadır.

Filmler için;
  1. Film izlemenin diziye göre en önemli avantajı başı ile sonu arasında bir uyum bir bütünlük olmasıdır.
  2. Filmler (devam filmleri olmasına rağmen) kısa oldukları için çok daha az bir sürede sona ulaşırız.
  3. Filmin dizinin bölümlerine göre daha uzun oluşu dar zamanda izlenmesini engeller. O yüzden film izlemeden önce ona göre saatlerimizi ayarlamamız gerekir.
Diziler için;
  1. Dizi izlemenin en önemli avantajı ise işlenen bir konuyu daha detaylı , karakterlerini anlatmada daha başarılı olması keyif verir.
  2. Bölümler; filmlere göre daha kısa olmasından dolayı filmlere göre izlemesi kolaydır.
  3. Bitmemiş bir diziyi izlemek, hafta hafta o diziyi takip etmek bir zevk olduğu kadar aynı zamanda bir ıstıraptır. Aynı zamanda insan önceki haftalardaki olan olayları ister istemez unutur(tabi ki Türk dizileri bu konuda önceki haftayı 30-40 dk. özet olarak verdikleri için pek geçerli değildir bu durum).