31 Mart 2008 Pazartesi

Merlin

Bu filmi yıllar önce CNBC-e de izlemiştim. Sonrada tekrar izleyince tekrar niteliğinde oldu. Benim görüşüm süper bir film olduğu. Mistik, fantastik yapıyı çok güzel oluşturmuşlar. Iyiler ve kötüler çok belirgin hatlarla çizilmiş. Animasyonlar o zamanki şartlara göre gayet güzel. Efsaneleşmiş olan yapıyı çok güzel ortaya dökmüşler. Merlin ve Arthur ikilisinin efsanevi hikayesini doğru düzgün anlatan bir yapıt olmuş. Izlenesi bir film ama baştan belirtmek lazım ki biraz uzun 2 bölüm halinde yayınlanmış bundan dolayı. Bir nevi dizi de diyebiliriz. Bu arada Guinevere’i Lena Headey oynuyor bir başka deyişle 300’deki kraliçe açıkcası o zamanda çok güzelmiş. Aradan geçen zamanda pek çok şey değişmemiş.

IMDB

30 Mart 2008 Pazar

Huzur veren şarkılar no :2

Daniel Lanois - Telco
2005 tarihli Belladonna albümünden fırlayan bu şarkı ilk dinlediğimde bende bunalım etkisi yaratsada sonradan böyle sanki kimliğini kaybetmiş ve hayata yeniden başlamak isteyen birinin elinde sigarayla sisli bi havada yürümesini çağırıştırır hale geldi. Şarkıyı minimal dinleyip arkadaki efekt ve gürültülere dikkat etmemezlik yapmayın. Çok derin bir anlam içerdiğine eminim Daniel için ama tabiki ben sadece dinleyiciyim. Gerçi Brian Eno ve Daniel Lanois'in bu tarz şarkıları gerçekten çok fazla. İkisinin ortak yönlerinden sadece birisi ise U2'nun birçok albümüne prodüktörlük etmiş olmaları. Sanırım yeterli referans vermiş oldum size bu cümle ile... serimiz devam edecektir. iyi dinlemeler.

http://rapidshare.com/files/103487356/05_Telco.mp3.html

29 Mart 2008 Cumartesi

Başlık Yok

Beklenen

Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar

Geçti istemem artık gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar..

Necip Fazıl Kısakürek

27 Mart 2008 Perşembe

Çiftlerle Mekana Gitmenin Yan Etkileri

Çiftlerle bir mekana gitmek gerçekten çok yanlış bir harekettir. Özellikle de siz bekarsanız. Neden? Bu çiftler ne yaparlar ne ederler hani yan yana oturcaklar falan ya, 2 side en stratejik yere geçerler. Öyleki masanın ön güzel noktasına pat diye otururlar, siz anca duvara bakarsınız. Ya da camdan dışarıyı izlersiniz ama kesinlikle mekanla uzaktan yakından ilişkiniz olmaz, daralıtıcı noktada siz varsınızdır. Ya da 2 kişiyseniz bu yanlış tarafta, 2 kişi sıkılıyor demektir ama o zamanda bu çift arkadaşlarla uğraşmaya başlarsınız bu sefer onlarda birbirlerine ne kadar sıkı fıkı olduklarını size göstermeye yeltenirler. Bu sebepten dolayıda ne düzgün bir muhabbet edebilirsiniz ne de mekanın tadını çıkarma şansınız olur.

Bu stratejik noktaları kapma sebepleri çoğunlukla el ele dolaşmalarından ve önde gitme çabalarından kaynaklanır. Hani birinde yakalayıp güzel noktayı yakaladınız diyelim yerinizden kalkmamanız gerekir. Çünkü stratejik bir nokta olmasından dolayı bu nokta çiftler tarafından ortaklaşa bir şekilde hissedilir nedense. Ve sizin kalkmanızdan faydalanırlar. Tuvalete gitmeniz bu noktada çok yanlıştır. Yoksa o noktayı kaybedersiniz çok net. Hoop gidip gelirsiniz bir bakmışınız orası dolmuş kenarda köşede bir yer bırakmışlar size. Bu sebepten dolayı tavsiyem gittiğiniz mekanlarda orta masalarda oturmaya çalışın. Mekana hakim olmak için başka bir çıkar yol yoktur. Yada yerinizi kaybetmemiş olursunuz. Bir ara fucur zaatı ile bu olayı keşfetmiş ve gittiğimiz mekanlarda tam orijine oturmaya özen göstermiştik sonra unutuldu bu mevzuu, hatırlatmak istedim.

26 Mart 2008 Çarşamba

Lighthouse Family - Loving Every Minute


You told me not to make you wait
Then you don't call for days
You told me not to be too late
Then you don't come to me

How many times you gonna let me down?
You're keeping me hanging on i say
I'm wrapped around your finger
Never believed that if i find myself
Looking up to the upper hand and
Loving every minute baby

How am i, ain't gonna keep up as long as i
And oh my oh my, don't wanna quit after all this time

Totally lost the way you came
Rainbow coloured day
Opened out the way you changed
And then it all starts to fade

How many times you gonna let me down?
You're keeping me hanging on i say
I'm wrapped around your finger
Never believed that if i find myself
Looking up to the upper hand and
Loving every minute baby

How am i, ain't gonna keep up as long as i
And oh my oh my, don't wanna quit after all this time

How many times you gonna let me down?
You're keeping me hanging on i say
I'm wrapped around your finger
Never believed that if i find myself
Looking up to the upper hand and
Loving every minute baby

How am i, ain't gonna keep up as long as i
And oh my oh my, don't wanna quit after all this time

:P

GPS

Aslında güzel bir alet. Adres bulmak için, yolları unutan insanlar için biçilmiş kaftan. Yanlız yolculuk yaparken pek uyuma şansınız yok, devamlı konuşuyor ne kadar faydalı haksızmıyım? Müzik falan dinliyorsanız eğer yandınız demektir. Parçanın; çok afedersiniz içine ediyor. Müziğin sesini biraz açmanızı tavsiye ederim.

Replikleri: “300 metre sonra soldan devam etmeye hazırlan.” “200 metre sonra U dönüşü yap.” Sanane arkadaşım ordan dönmeyecem sana mı sorucam. Ahanda yol çalışması var şimdi ne bok yiycez. Buda var mı haritanda; gibi kavgalar edebilirsiniz. Ama alete su şişeside fırlatsanız size manalı bir yanıt verebileceğini zannetmiyorum.

Harita olayında aşmışlar. Neredeyse Ankara ve Istanbul ki Istanbul sonuçta haritalarını çıkarmak bizim o çarpık düzen kentleşmede çokta kolay olmasa gerek hani google eartden aldıklarını varsaysak bile nasıl bir image processing yaptın sen ki o haritaları ayırdın be birader diye sorarlar adama. (hapy_owl bilir kolay bir zaanat değildir).

Adresleri kaydedebilme özelliği sayasinde ahanda bu adrese gitceksin alşunu kolunun altına seni yüreğinin pardon benim istediğim yere götürür diyebilirsiniz. İş yaşantısında kullanmak daha manalı gibi geldi bunun üstüne. Neticede teknojiyi seven bir insan olarak asap bozmasına rağmen güzel kullanışlı dizayn olarak çok havalı bir alet. Bizim kullandığımız aletin internet sitesi: http://www.mio-tech.com/

25 Mart 2008 Salı

The Invisible

Açıkcası ben bu filmi konusundan dolayı takdir ettim. Anlam veremediğimiz bazı noktalar olsada, sonu çok kötü bitsede. Filmin enteresan bir şekilde konusu güzel. Tanınmış herhangi birileri oynamıyor. Yaşları küçük çocuklar oynuyor başrolde. Başrolde ki çocuk lost’un bir bölümünde de oynamış bu arada.

Filmin konusu ise; lise son sınıftaki bir öğrencinin gene lise son sınıftaki güzel bir kötü kız tarafından öldürülmesi ve çocuğun görünmez bir şekilde etrafta dolaşmasını anlatıyor.(Filmin adı da burdan geliyor.) Kimse ne bunu görüyor ne de duyuyor. Birazcık ghost havası esmiş özellikle filmin bu kısımlarında. Hatta genelinde de o havayı vermeye çalışmışlar. Ancak bazı farklılıkları var ki bunu ancak filmin ilerleyen sahnelerinde öğreniyoruz. Ama küfür etmeyin diye söylüyorum film kötü, konusu dışında gerçekten hiçbir şey yok.

24 Mart 2008 Pazartesi

Ben sizi ararım?

Bazı kişilerin kendilerine misyon edindikleri bir yapıdır. Kimisi unutkanlıklarından, kimisi saygısızlığından, kimiside zorunluluğundan, kimisi o kişiyi sevmediğinden yapılır. Bizim çevremizde genelde unutkanlıklardan meydana geliyor. Bazende saygısızlığa denk geliyor. Meşhur söz ise ben seni ararım. Bu sözün anlamı;

Durum bir;

Siz birini telefonla ardığınızı varsayalım adamı bir yere çağırıyorsunuz.

- zıpıtayız abi aklımaza geldin hadi gel.

- Hmm zıpıttamısınız. Tamam abi benim biraz işim varda ben sizi ararım daha sonra.

Durum iki;

Adam sizi arıyor nerdeyiz diye beğendiği bir yerse gelicektir ama değilse her an vazcayabilir imajında.

- abi naber? Napıyosunuz?

- Abi noolsun işte zıpıttayız oturuyoruz.

- Haaa zıpıttamısınız. Tamam abi daha çok oturcakmısınız orda?

- Ya işte daha yeni geldik biz biraz daha burdayız abi.

- Hmm tamam o zaman ben sizi ararım biraz işim varda.

Durum üç;

Adam sizi arıyor ama adamı sevmiyorsunuz, bu sebepten ötürü de satış koymaya çalışıyorsunuz.

- abi naber? Napıyosunuz?

- Abi noolsun işte zıbıttayız oturuyoruz.

- Aaa zıpıttamısınız abi ben de geleyim o zaman.

- Abi ama birazdan kalkıcaz nereye gitcez bilmiyorum ben seni arıyım.

- Hmm ok.

Bu ve benzeri durumlarda genelde bu ben seni ararım lafından daha etkili ve kesin satış cümlesi bilmiyorum.

20 Mart 2008 Perşembe

Moby - Extreme Ways

Extreme ways are back again
Extreme places i didn't know
I broke everything new again
Everything that i'd owned
I threw it out the windows, came along
Extreme ways i know move apart
The colors of my sea
Perfect color me

Extreme ways that help me
Help me out at night
Extreme places i had gone
But never seen any light
Dirty basements, dirty noise
Dirty places coming through
Extreme worlds alone
Did you ever like it planned

I would stand in line for this
There's always room in life for this

Oh baby, oh baby
Then it fell apart, fell apart
Oh baby, oh baby
Then it fell apart, it fell apart
Oh baby, oh baby
Then it fell apart, it fell apart
Oh baby, oh baby
Like it always does, always does

Extreme sounds that told me
They helped me down every night
I didn't have much to say
I didn't get above the light
I closed my eyes and closed myself
And closed my world and never opened
Up to anything
That could get me along

I had to close down everything
I had to close down my mind
Too many things to cover me
Too much can make me blind
I've seen so much in so many places
So many heartaches, so many faces
So many dirty things
You couldn't even believe

I would stand in line for this
It's always good in life for this

Oh baby, oh baby
Then it fell apart, fell apart
Oh baby, oh baby
Then it fell apart, it fell apart
Oh baby, oh baby
Then it fell apart, it fell apart
Oh baby, oh baby
Like it always does, always does

Uni Rock Festival

UNI-ROCK FESTIVAL

İstanbul yepyeni bir rock müzik festivaline hazırlanıyor; Uni-Rock Festival.
20-23 Haziran 2008 tarihleri arasında, farklı şehirlerden üniversite öğrencilerinin katılımıyla konaklamalı olarak düzenlenecek Uni-Rock Festival'da 4 gün boyunca birçok popüler yerli ve yabancı grup/sanatçı performans sergileyecek.

Büyükçekmece Gölü kenarında 250 dönüm alanda kurulu yeşillikler içinde benzersiz bir alan olan Wattabe Experience Center'da (www.wattabe.com.tr) bu yıl ilki gerçekleştirilecek olan Uni-Rock Festival, tüm katılımcılarına müziğin yanısıra gerçek anlamda tatil havası yaşatmak amacıyla birçok farklı etkinliğe sahne olacak.

Yaklaşık 30 yerli ve yabancı grubun sahne alacağı festivalin katılımcıları, 4 gün boyunca çeşitli workshop'lar, sponsor firmaların etkinlikleri ve sanatçıların imza günlerinin yanısıra açıkhava sineması, paintball, sörf, kano, dağ bisikleti ve rope climbing gibi birbirinden eğlenceli aktivitelerden yararlanabilecekler. Tüm bu farklı aktivitelerin tek bir amacı var; katılımcılara uzun süre unutamayacakları gerçek festival deneyimini yaşatmak.

Uni-Rock Festival'da sahne alması kesinleşen ilk gruplar;

ANATHEMA
TESTAMENT
ORPHANED LAND

ve daha fazlası...

19 Mart 2008 Çarşamba

Chris De Burgh de Türkiye de!!!

24 MAYIS 2008 CUMARTESİ / İSTANBUL PARKORMAN
Türkiye’de ve Dünya’da romantizm denilince akla ilk gelen müzisyenlerden biri.. Toplamda 200’ün üstünde Platin ve Altın plak ödülü..Tüm dünyada 45 milyonu aşkın satış adedi ve 30 yıllık müzik kariyerinde 3000’ den fazla konser...
Türkiye’de en çok tanınan yabancı müzisyenlerden birisi olan Chris de Burgh , tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de “Lady in Red” “ The Traveller” şarkıları ile tanındı. İngiltere başta olmak üzere 24 ülkede uzun süre 1 numarada kalan ve satış rekorları kıran “Lady in Red” şarkısının yanısıra , Spanish Train ,Missing You, Sailing Away ,High on Emotion gibi birçok başarılı şarkısı sayesinde 200’ün üstünde platin ve altın plak ödülü kazandı. Dünya listelerinde defalarca bir numaraya yükselen bu şarkıları da radyolarda en çok çalınan şarkılar oldu.
CHRIS DE BURGH Son albümü “The Storyman” Dünya turnesi kapsamında ART İST Prodüksiyon organizasyonu ile tam 16 yıl aradan sonra , 24 Mayıs 2008 Cumartesi gecesi Lady in Red, The Traveller, Spanish Train, High on Emotion, Sailing Away, Borderline, Missing You ve Sailor gibi dünyada klasikleşmiş olan hikayelerini Türk izleyicileri için Parkorman’da bir kez daha anlatacak.

Bilet fiyatları bana birazcık tuzlu gibi geldi;

1.Kategori - 135,00 YTL
2.Kategori - 89,00 YTL
Ayakta - 67,00 YTL
VIP - 179,00 YTL

SleeveFace



Sleeveface, plaklardaki fotoğrafları kullanarak değişik, komik fotoğraflar elde edilebilen bir aktivite.Sitesindede bunu şöyle açıklıyor: one or more persons obscuring or augmenting any part of their body or bodies with record sleeve(s) causing an illusion.



TNT tv yayında

Evet arkadaşlar. Yeni bir kanal yayın hayatına başladı. Yeni yayına başlayan kanalları hep sevmişimdir. az reklam kaliteli filmler ve diziler. bence bu kanalı takip etmekte yarar var. öncelikle kesin yayına giriş tarihini bilmememle birlikte bu kanal lost u yayınlayacak. en azından sitelerindeki ve internetteki işaretler bu yönde. birde yepyeni diziler yayınlıyorlar pek çoğu ilginç sitelerinin adresini yazımın sonunda vericem girip bir göz atmanızda fayda var. yayın akışına ve detaylı bilgiye bu siteden ulaşabilirsiniz. ayrıca yayın frekanslarını da veriyorum.sevgiler saygılar.
TNT Tv - Frekans:
Anten: CNN Türk Frekansında
Uydu: TürkSAT 2A, 42° Doğu, 11.804 Mhz, Dikey, 24444 MSYM/S
Kablo Tv: Eski Teknoloji Televizyonu Frekasında (20:00 - 07:00 arası)
D-Smart: 21. Kanal
Resmi Web Sitesi: http://www.tnttv.com.tr

18 Mart 2008 Salı

Çanakkale Deniz Zaferi Kutlu Olsun



Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara savaşlarıdır. İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti konumundaki İstanbul'u alarak boğazların kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'na girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olacak, iki tarafın da çok ağır kayıplar vermesiyle İtilaf Devletleri geri çekileceklerdir.

Çanakkale Savaşları, ilgili bütün ulusları derinden etkilemiştir. Avustralya ve Yeni Zelanda'da Anzak Günü adıyla her yıl düzenli bir seramoni tekrarlanır. Ayrıca Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar o gün toplanarak Gelibolu Yarımadası'ndaki Anzakların (ANZAC: Australian and New Zealand Army Corps) çıkartma yaptıkları Anzak Koyu'na gelerek atalarının savaştıkları bu yeri ziyaret ederler.

Bu savaşlarda İtilaf subaylarının bile takdirini toplayarak yıldızı parlayan Mustafa Kemal, 8 yıl sonra Türk Kurtuluş Savaşı'nda milletine önderlik edecek, savaş sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı olacaktır.


www.canakkale1915.com

Elizabeth The Golden Age

Bu filmi sırf adı için izlemedim yani altın çağ nasılmış acaba diye merak ettiğimden ya da eski avrupa nasılmış çok merak ettiğimdende değil. Filmi öncelikle Cate Blanchett oynadığı için izledim ama ilk defa bu kadar çirkin gördüm kadını. Makyaj çok değiştiriyor insanları çok. Asıl filmin güzeli Abbie Cornish’tir. Ben size diyorum bu hatun yakında parlar. Birde hiç ama hiç sevmediğim clive owen oynuyor. Bu herife Closer adlı filmden beri kılım sonra King Arthur da oynamıştı orda da kanım kaynamadı bir türlü. Bu 0 karizmayla filmlerde nasıl hatunlar aşık olur yaw.

Filme dönelim; Cate, kraliçeyi oynuyor ama bir kraliçe ancak bu kadar başarısız olabilir. Yani liderlik vasıfı bir insanda ancak bu kadar olmaz. Ülke elden gidiyor ama bu kafayı Clive Owen’a takmış yok kimle yattı nerde ne zaman? Neden bana yüz vermiyor gibi saçma sapan fikirler peşinde koşuyor. Bir noktadan sonra yaptığı yanlışlığın farkına varıyor, aha diyosun kendine geldi. Ama biraz önce dediğim gibi hatunda liderlik vasıfı yok. Etrafındakiler olmaz ise çok net 0’dır. Ha bir heykeli koymuşun ha bunu; aslında, heykel daha iyi yönetir. En azından Clive Owen çevresinde dolanmaz. Sonuç olarak ülke elden gitmiyor ama tamamen bu Ingiliz şansından dolayı. Adadalar ya birazcık o konuda şanslılar ele geçirmesi zor bir yer.

17 Mart 2008 Pazartesi

Yeni Neslin Kaçırdıkları

Artık kazık kadar oldum kabul ediyorum ama yaşlanmadım hala yada daha yaşlandığımı kabul edecek yaşta diilim ve o yaşa geliceğimi de sanmıyorum. Neyse gelelim konuya. Bizim neslimizin tanışma fırsatı bulduğu ama bizden sonraki nesillerin tanışamadıkları bir sürü şey var;
** sokakta oyun oynamak
eskiden elime top alır okul bahçesine giderdim top oynardım yada sokak aralarında, yada bilyelerimi torbaya koyar sokağa bilye oynamaya çıkardım, yada elektrik borularından silah ve eşit kesilmiş kağıt parçalarından kurşunlar yapar ve püftürük denen süper bi oyun oynardım sokakta, yada hiç birini bulamayınca en kötü sokakta iki gazoz kapağı bulur ve onları yarıştırmaca oynardım. tamam kulağa çok saçma gleiyor olabilirler ama o zamanın bilgisayar oyunlarının yerinde bunlar vardı. evde atarim de vardı o zamanki teknoloji oynaması da bu zamanki bilgisayar oyunları kadar zevkliydi sonra comodore 64 üm oldu o za zevkli bi oyun aracıydı ama genede sokağa çıkardım oynamak için. yeni nesil sokağa ne kadar çıkıyor peki? evlerin çogunda internet var hemen hemen her bilgisayar konfigurasyonuna göre ayrı ayrı bi sürü oyun var. dıraşı çıkıp oyun oynama şansını çok fazla yakalayamadılarını düşünüyorum.
** tv de film izlemek
eskiden tv de çok kanal yokken. belkide şimdiki nesiller bu söyleyeceğime inan mıyacaklar ama bir film başladığında bitene kadar hiç reklam verilmezdi. film yada program aralarında reklamlar yayınlanırdı onlarda 3 ü yada 4 ü geçmezdi. sonra kanal sayısı biraz arttı filim aralarında 1 yada 2 reklam vermeye başladılar. sonra kanal sayısı biraz daha arttı ve reklam sayısı çoğaldı. yayınlanan film kaliteside giderek düştü. eskiden pazar sineması gibi bi kavram vardı. yada hafta sonu tv nin karşısına oturunca izleyeceğiniz bir sürü güzel film olurdu. artık onlarda yok denecek kadar az. ve şu anda haber bültenlerinde bile reklam lar var. yani haber bülteninin arasına reklam koyuyorlar buna bi türlü alışamadım.
**soba kavramı
eskiden kömür sobaları varıd. buna benim neslimden bile aşina olmayan insanlar olabilir. evin bir odasında soba kurulu olurdu. odun yada kömür yanardı sobada. hala bu şekilde ısınan birsürü ev var biliyorum. ve eğer o evlerden birinde yaşıyorsanız bunun zevkini çıkarın derim size. çünkü bazen ben özlüyorum. evin soba kurulu odası gereksiz çok ısınırdı. fenalık gelirdi uzun süre odada kalınca içerdeki oksijen tükendiği içinde olabilir. sonra tuvalete gitmeniz gerekirdi mesela ve odadan çıkardınız dışarısı buzzz gibi. yada sobanın üstüne kestane konurdu çıtır çıtır olurdu. sokakta hala kestane satıyorlar ama emin olun tadı kendi yaptığınızla aynı diil. yada portakal yediniz mesela hemen sobanın üstüne bir iki kabuk koyardınız odanın içi mis gibi portakal kokardı. süper işlevsel aletlerdi onlar. çıtır çıtır yanan adunun yada kömürün sesi yada har har alev sesi bile içinizi ısıtmaya yeterdi. boyun yada bel tutulması olduğunda hemen bir havlu alınır bacasına sarılır ve ısıtılırdı sonrada tutulan bölgeye kırem sürülerek sıcak havluyla sarılırdı. daha aklıma gelmeyen bi sürü faydası vardı bu sobaların. ve yeni nesillerin bir çogu bu sobalarla hiç tanışmadı.
şu an aklıma gelenler bunlar umarım uzun bir yazıyla sizleri sıkmamışımdır. sevgiler saygılar.

16 Mart 2008 Pazar

Huzur veren şarkılar no : 1

Till Brönner zamanımızın önemli caz trompetçisi bi abimizdir. 2000lerin yakışıklı trompetçilerinden olan bu abimiz Oceana albümünde şu anda medya tarafından yakından tanıdığımız Carla Bruni'yi konuk etmiş ve ona "In my Secret Life" adlı Leonard Cohen şarkısını uygun görmüştür. Yorgun ve eğitimsiz sesiyle bu şarkıyı yorumlayan Bruni aynı zamanda şarkıya Cohen'den ayrı ve farklı bir hava katıyor. Chet Baker ve Chris Botti gibi trompetçilerden esinlenen Till Brönner ise bu albümü gerçek bir toplama albüm gibi hazırlamıştır. Ayrıca "Distant Episode" şarkısı ayrı bir favorimizdir. "In my Secret Life" şarkısını sizler için upload ettim... zaten başka bi yerde bulmanız zor :) dinleyin huzur bulun !

http://rapidshare.com/files/99828678/03_In_My_Secret_Life.mp3.html

IN MY SECRET LIFE

I saw you this morning.
You were moving so fast.
Can't seem to loosen my grip
On the past.
And i miss you so much.
There's no one in sight.
And we're still making love
In my secret life.

I smile when i'm angry.
I cheat and i lie.
I do what i have to do
To get by.
But i know what is wrong,
And i know what is right.
And i'd die for the truth
In my secret life.

Hold on, hold on, my brother.
My sister, hold on tight.
I finally got my orders.
I'll be marching through the morning,
Marching through the night,
Moving cross the borders
Of my secret life.

Looked through the paper.
Makes you want to cry.
Nobody cares if the people
Live or die.
And the dealer wants you thinking
That it's either black or white.
Thank g-d it's not that simple
In my secret life.

I bite my lip.
I buy what i'm told:
From the latest hit,
To the wisdom of old.
But i'm always alone.
And my heart is like ice.
And it's crowded and cold
In my secret life.

13 Mart 2008 Perşembe

Ufak bir bilgi

Yazılım yapma mühendislik işidir. Öle ne zamana biter? Veya hadi çabuk yapın tarzı dürtmelerle yapılan bir iş değildir. Morphy her zaman iş başındadır. Bir aksilik olucaksa mutlaka o aksilik meydana gelir ve sistemi çökertir bu sebepten ne kadar hızlı yaparsanız aslında yazılımda o kadar hata çıkar ve onları düzeltmek o başta harcadığınız zamandan çok daha fazla süre alır. Düzeltiyorum yazılım yapmak amele mühendis işidir. Genelde projeyi siz oluşturmazsınız sizin önünüze gelir ve yaptırımlarla istedikleri yazılımı çıkartmaya çalışırlar. Söz hakkınız olmaz ama nerden ne çıkarsam kardır mantığıyla kendinizce yollar denemeye çalışırsınız. Bu noktada mantıklı yollar sunup aslında kullanıcının bu bahsettiğiniz yolla daha kolay verilere ulaşıcağına inandırmanız gerekir.

11 Mart 2008 Salı

Sparta mı yoksa Isparta mı?

Bakın arkadaşlar, insanlar ne kadar faydalı işlerle uğraşıyorlar canlı kanıtı burda:P

http://www.youtube.com/watch?v=rZBA0SKmQy8

10 Mart 2008 Pazartesi

Last Supper'daki gizli mesajlar

Lan gavurlar ! başka işiniz gücünüz yok mu... bu ne araştırmacılıktır ne dingilliktir.
http://videos.howstuffworks.com/discovery/4544-secrets-of-the-last-supper-video.htm

Artık Yeter Dedirten Şeyler . . .


Son zamanlarda yeter dedirten şeyleri listelemeye başladım. umarım sizinde artık yeter dediğiniz şeyler vardır ve yorumlarınızla listeye katkıda bulunursunuz. sevgiler saygılar.

işte liste;

*MSN messenger ı meşgul durumunda unutup bilgisayarın başından kalkıyorum. millet beni bilgisayar başındayım zannedip mesaj atıyor. Bana mesaj attığınızda cevap hemen gelmiyorsa mesajı görmedim demektir. artık yeter.

*Facebook ta sürekli application yollayıp duruyor arkadaşlarım. hemen hemen hepsi yok 8 arkadaşına gönder yoksa hangi şarkısın sölemem yok 20 arkadaşına gönder yoksa en güzel resimleri göstermem, yok 5 arkadaşına gönder yoksa sana kim ne göndermiş göremezsin tarzında application lar. ve blokluyorum sürekli artık o kadar fazla geliyor ki arada hakkaten ilginç güzel olanları da blokluyorum bu gereksiz applicationlar yüzünden. Ben hiçbir arkadaşımı bu tarz zorarki arkadaşlarını rahatsız etmeye teşvik etmek istemiyorum. kendimde arkadaşına gönder yoksa göstermem tarzında application istemiyorum. artık yeter.

* müzik dinlemiyorum son zamanlarda ama son zamanlarda yolculukta etmiyorum. sanırım yolculukla birleştirmişim müzik dinlemeyi evde oturup ışığı kapatıp müzik dinlerdim eskiden tek başıma sadece müzik dinlemek için eski müzik dinleme şevkimi geri istiyorum. hayat böle çok sessiz. artık yeter.

*Sevdiğim pizzacı şirketin benim oturduğum yere servisi yok. tek başımayım ve canım pizza yemek istiyor izmirde bir sürü ev değiştirdim ve bir çoğu merkezdeydi, ama oralara da yok. pizzacı şirketin adını vermiycem çünkü onlarda reklamlarını yapmam için bana para vermiyorlar hehe. ama pizza yemek istiyorum artık yeter.

* izmirde arkadaşlarımdan tanıdığım fazla insan kalmadı bir elin parmaklarını geçmez diebilmeyi çok isterdim ama bir i geçmez sanırım unutmuş olabiliceğim bir kişi daha vardır hatta var ama çalıştığı için gelemiyor. ve dışarı çıkmak istiyorum. cuma akşamları en azından yada cumartesileri haftada bir gün. tek başıma gitmeyi düşündüm ama nereye gidebilirim. canlı müzik olan yerlere üniversite mekanlarına eskiden yaşım tutmadığı için giremezdim. şimdi kazık kadar oldum yaşlandım. damsız giremiyorum. ne dir kardeşim ben tek başıma müzik dinleyip içki içemiycekmiyim. kız arkadaşı olmayanların bu hakkı yokmu. tek başına içmek isteyenler illede meyhaneye mi gitsin? artık yeter.

*dart oynayamıyorum ve deli gibi özlüyorum dart oynamayı. bir mekan sayısı iki tane izmirde biri küçük dieri boş. tek başıma oynamak pek zevkli diil bir dönem denedim tek yaptığın içip dart atmak oluyor. bir müddet sonra garsonlar ve çalışanlarla kanka oluyorsun. acıyorlar senin halina ve işlerini bırakıp seninle dart oynamaya başlıyorlar. sosyalleşmek sayılırmı bilmem ama yeni insanlarla tanışıyorsun. tek problem onlarla o mekan dışında buluşup bir şeyler yapamıyorsun. çünkü orda çalışıyorlar.izmire sadece dart üstüne alkollü bir mekan açılsın artık yeter.

*birde derleme ekibinin suskun üyelerine sesleniyorum.yazar kadrosnu almamış olsaydık küserdiniz yeryerinden oynardı kıyamet kopardı. peki aldık ta nooldu. hadi ayıp olmasın die bir yada iki mesaj atanları işin dışında tutiim hiç mesaj atmayanlar var. artık yeter.

....

bu liste uzayıp gidiyor. sizinde eklemek istedikleriniz varsa yorumlayın. sevgiler saygılar.

8 Mart 2008 Cumartesi

25. Uluslararası Ankara Müzik Festivali



25. Uluslararası Ankara Müzik Festivali bu sene 4-27 Nisan arası yapılacak.Geçen sene yapılan festivalde M.E.B Şura salonunda ünlü keman virtüözü Jean Luc Ponty ve grubunu dinleme şansımız olmuştu.Festivalde yerli sanatçılara ağırlık verilmiş, bu sene yaratıcı çalışmalar hakim, özellikle The Aluminum Show ve Uyuyan Paris adlı gösteriler ilgi çekici.Kaçırılmaması gereken etkinlikler diye düşünüyorum.Yurtdışından da dikkat çekici katılımcılar var.Cuban Vocal Sampling acapella tarzıyla geleneksel küba melodilerini birleştiren bir grup, Uyuyan Paris arka fonda Parisin gece çekilmiş görüntüleri eşliğinde bir sine-konser, Ennio Marchetto gösterisinde origami sanatını kullanarak komedi tarzında bir gösteri sunuyor izleyicilere.Mekanlar arasında M.E.B Şura salonu, Çankaya Belediyesi çağdaş sanatlar merkezi, ODTÜ, Bilkent gibi birçok yer var.22 Martta biletlerin Biletixte satışa sunulacağı festivali kaçırmamanızı tavsiye ediyorum.Bol sanatlı günler diliyorum :D

19. Uluslararası Ankara Film Festivali



13 - 23 Mart arasında yapılacak olan 19. Uluslararası Ankara Film Festivali'nin biletleri Biletixte satışta.Festivalde gösterilicik 40 tan fazla bağımsız film izleyicisini bekliyor.Festivalde yapılacak tek etkinlik Krzysztof Kieslowski'nin İzler ve Hatıralar Sergisi olacak gibi gözüküküyor.Festivalde Ulusal ve Uluslarası belgesel gösterimlerine gidilebilir.

4 Mart 2008 Salı

Madita - Too



Madita'nın 2. albümü, tabiki kendi ismini taşıyan ilk albümünden daha profesyonelce çalışılmış.Daha çok elektronik tını bulunuyor, ilk albümünden farklı olarak hızlı ve cazdan uzaklaşılmış bir albüm.Yinede vokal ve enstrümanları çok iyi harmanlamayı başarmışlar.Çıkış parçası olarak niye Because gibi kötü bir şarkıyı seçtiğini anlayamadım.Because den çok daha iyi olan şarkılar var mesela, Better Brother, Love Is gibi. Tavsiye ederim.

01 Better Brother
02 Deep Down
03 Love Is
04 You
05 Karma
06Because
07 Sense
08 September
09 A Walk
10 Five
11 Shiver
12 Fragile
13 Supertight

Too

Magnet Motor - Mıknatıs Motoru

sevgili derleme sakinleri sizlere farklı bir şeyden bahsetmek istiyorum. mıklatıs motorları. youtube ta bir çok vide bulunmakta. bunların arasından sizler için seçtiğim birkaç tanesinin linkini vereceğim. işin mantığını kavraya bilmek için öncelikle şunu izlemenizi öneririm;
ayrıca yapılmış olan motorların neye benzeye bileceğini görmeniz açısından daha sonra şu videoya bir göz atabilirsiniz;
ve şimdi işin nerelere varabileceğini anlamanız açısından son olarak şu videoyuda tavsiye ediyorum;
ee konu hakkında az da olsa fikrimiz olduğuna göre;
arkadaşlar bu motorlar mevcut ve yapılıyor. youtube ta magnet motor die aratırsanız daha pek çok modeline ulaşa bilirsiniz. farklı tarzlarda farklı prensiplerle çalışan prototipleri mevcut. ve tahminimce önümüzdeki 10 yıl içinde her alanı ele geçirmiş olurlar. şöyle düşünelim yakıt ihtiyacı olmayan bir motorunuz var. onunla neler yapabilirsiniz.elektriğinizi ondan sağlaya bilirsiniz biraz fizi ve elektrik bilgisi dnamo nun şalışma prensibini bilmek ve erueka bedava elektriğiniz oldu. peki başka ne yapa bilirsiniz. motorsiklet yada ufak bir araba yaparsınız ve benzin masrafı olmadan dünyayı dolaşabilirsiniz. daha başka yeraltı su kaynakları olan bir yerde mümkünse içme suyu hala bulunan bir yer bulabilirseniz. kuyu kazdırırsınız ve evinizin su ihtiyacını bu motor sayesinde bedavaya getire bilirsiniz. ee hava bedava su bedava benzin derdi yok. yiyecek sorununu da siz çözerseniz epey bir birikim yapabilirsiniz. peki bu motorun çalışma prensibini göz önüne alalım dielim biz bunu su altına koyduk çalışırmı cevap evet. yakıt ikmali gerektirmeyen deniz altı aracınız oldu. peki çok çok yükseklerde çalışırmı. evet yanmalı bir motor dil dolayısıyla oksijene ihtiyaç duymuyor. çalışır. uzaya çıktık orda da çalışırmı cevap evet gibi duruyor gezegenlerin çekim alanlarına çok yaklaşmazsanız çalışır gibi(;> teorik olarak bakıcak olursak kullanımı baya bi geniş. ancak daha pratik düşünelim. dielim bunu 2 sigara paketi boyutunda yaptık ceptelefonunuzun pili artık hiç bitmeyecek atın valizinize gidin gönlünüzce gezin yada mp3 çalarınızın pili. açıkçası ıssız bir adada mahsur kalırsam ve yanımda çalışan bir mp3 çalar olursa çok işime yarardı bu cihaz. aynı zamanda laptop ınızın pilide bitmeyecek. ve daha bir çok şey.
şimdi ben diorum ki yeni bir çağ başlıyor eğer bu motorlar hakkikaten kullanılabilecek teknolojiye ulaştılarsa, önümüzdeki 10 yıl çok farklı olucak ve biz şanslı nesil yeni bir çağın başlangıcına tanıklık edicez. çok iddalı oldu farkındayım ama heycanlandım. ee siz ne düşünüyorsunuz?!?

3 Mart 2008 Pazartesi

Chris Rea - The Road To Hell

Well i'm standing by the river
But the water doesn't flow
It boils with every poison you can think of
And i'm underneath the streetlight
But the light of joy i know
Scared beyond belief way down in the shadows
And the perverted fear of violence
Chokes the smile on every face
And common sense is ringing out the bell
This ain't no technological breakdown
Oh no, this is the road to hell

And all the roads jam up with credit
And there's nothing you can do
It's all just pieces of paper flying away from you
Oh look out world, take a good look
What comes down here
You must learn this lesson fast and learn it well
This ain't no upwardly mobile freeway
Oh no, this is the road
Said this is the road
This is the road to hell

İçelim...

!f Ankara'nın ardından




Bu yılki İstanbul film festivalinin Ankara bölümü 28 Şubat - 2 Mart arasında Cepa AFM sinemalarında yapıldı.Başlamadan önce burada yazamadım çünkü bende tam olarak tarihlerini bilmiyordum.Festivalin en son günü 11 seansında bağımsız isveç sinemasının güzel bir örneğini yakalama fırsatımız oldu.Festivalin Keşif adlı bölümünde gösterilen Darling, isveç gençliğinin materyalist ilişkilerini ve duygusuzluklarını anlatan, İsveç'i çok gerçekçi bir şekilde eleştiren bir film.


Darling

Eva ve Bernhard’ın arkadaşlığı, Eva’nın erkek arkadaşı tarafından terk edilmesiyle ve zengin arkadaşları tarafından gittikçe dışlanmasıyla başlıyor. Kibirli, zengin ve soğuk Eva’nın iyi kalpli, işini kaybetmiş ve yalnız Bernhard ile ilişkisi bir yandan insana ümit veriyor, diğer yandan acı… Johan Kling bu ilk yönetmenlik denemesinde, söz konusu iki karakterin apayrı dünyalarından sert ve akıllı bir film çıkarmış; Eva’nın dünyasının soğuk renkleri ve estetiği, Bernhard’ın daha yavaş, daha sıcak ancak kahverengi renklerle dolu dünyasıyla çarpıcı bir karşıtlık içinde. Canım, keskin tarzından bir an bile ödün vermeyen yönetmenliğinin ve tertemiz oyunculuğunun yanı sıra, yeni binyılın İsveç’ine sert ama gerçekçi bakışı için de alkışlandı. Üst sınıf gençlerin buz gibi ve narsisistik yaşamları ve yaşlı insanların sonsuz yalnızlıkları filmin en sahici yönlerine işaret ediyor. Ancak Canım özünde, yolda bir yerlerde kaybolmuş ruhlara adanmış sade ve kalp kırıcı bir öykü. (www.ifistanbul.com)

Festival 12 bölüme dağılmış.Bunların içinde Keş!f,Sesli Yaşam,Gezegen İnsan bölümleri favorilerim.Bunların dışında seneye kaçırılmayacak bölümler arasında !f kısalar ve atölye çalışmaları var.

2 Mart 2008 Pazar

Mark Knopfler - Kill to Get Crimson

Arkadaşlar eğer konsere gideceksek bu albüm önem taşıyor. Adamın dünya turnesi bu albüm üzerine çünkü. Golden heart veya Shangri La gibi solo albümleri kadar başarılı olan bu albüm gerçekten dinlemeye değer. Ama Mark Knopfler'ın surat ifadesini aklıma getirince albümü dinlerken, sanki böyle bi hayattan bezmiş gibi söylüyor. Bu da sanırım artık o kadar iyiyimki bezsem bile sesim güzel yıllardır ve delicesine güzel gitar çalıyorum, allah kahretsin ne yapsam iyiyim psikolojisi yaratmış amcada :) Herneyse albüme dair fazla yazmayacağım sadece favori şarkılarımı söyliyeyim, alın dinleyin siz yorumunuzu yapın. Favorilerim, scaffolders wife, in the sky ve punish the monkey ... Konserde görüşmek üzere

Buyrun burdan yakın : http://rapidshare.com/files/58597040/bLack_-_by.3rt4n_-_M4rkKn0pfL3r-K6C.xxx
Rar Şİfresi : bLack