30 Aralık 2009 Çarşamba

Yeni yıl!..


Ve bir yılı daha geride bırakmak üzereyiz.. Acısıyla, tatlısıyla.. Yeni yıl umarım herkes için daha güzel bir başlangıç ve her yıldan daha güzel bir şekilde geçirebileceğimiz bir yıl olur.. Herkese sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum..
Nice yıllara :)

28 Aralık 2009 Pazartesi

Alışveriş

Kendimi köşe yazarı gibi hissetmeye başladım son bir kaç gündür nedense. :) Neyse gazeteye bakıyordum bir başlık ilgimi çekti "Erkekler de artık sıkılmıyor" yazıyordu, tabiki merak ettim dedim ki neden sıkılmıyorlarmış? Bakalım...

Alışveriş bilimi üzerine yazan Paco Underhill, araştırmaları sonucunda şöyle bir karara varmış:
-Alışverişe bir erkekle çıkan kadın mağazada daha kısa süre kalıyormuş.
-Artık erkeklere de hitap eden ürünlerin olması sayesinde, eskiden olduğu gibi erkekler kadınlarla alışverişe çıkmaktan sıkılmıyormuş.
-Gerek teknolojik ürünlerin artması gerek değişik kampanyalar erkeğin alışveriş fobisini azaltıyormuş.

Şöyle bir düşündüm de bugün bir avm'deydim 7 mağazayı 3 saatte bitirebildim :) Gez gez bitmedi, uzun zamandır tek başıma çıkmıyordum herhalde hasret giderdim, sonuçta bir bekleyen yoktu yanımda :) Ama dolaşırken genelde hep çiftler vardı bir ben tek gibiydim. Kararsız biri olarak giydim çıkardım giydim çıkardım kıyafetleri, o kadar çok kaldım ki çalışanlarla ahbap olduk nerdeyse :) Yani bence kesinlikle doğru bir yaklaşım olmuş. :)

Diğer şıklar size kalmış sizce nedir durum ?? :)

Hoşgeldin Pazartesi

Ay pazartesi oldu saat itibariyle, ben de gerilmeye başladım. Kendimi nette gezinirken kötü esprilerde buldum, daha da bir gerildim, kötü pazartesiye kötü esprilerle başlayalım, belki sabahtan okursak kendimizi daha iyi hissederiz dedim ve sizlerle paylaşmak istedim arkadaşlar :) Şimdi sizi düşünüyorum işe geldiniz, çayınızı aldınız, oturdunuz bilgisayar başına gazeteye bakacaksınız güzel bir haber yok, sinir bozucu olaylar sonra maillerinizi kontrol edeceksiniz, derlemeye bir bakacaksınız aa yazı atılmış. Ama bakalım neler yazıyor, güzel bir şey mi yoksa felaket ötesi mi ?? Valla kusura bakmayın anca bu kadar çıkabildi ister arkadaşınıza yapın bu esprileri ister hoşlandığınız bir kişiye ama sorumluluk almıyorum ona göre ve direk başlıyorum ve şimdiden sorry diyorum herkese hehe :D

- Dört yüz yetmiş üç yüz yetmemiş.

- Emel'in selamı var!
Hangi Emel??
HTML

- Yarasa yararlı bir hayvandır. Yararlı bir hayvan olmasaydı yaramasa
derlerdi...

- Padişah, tahta çıkınca ne yapmış?
Cevap:Tahtayı yerine taktırmış...

- Noel Baba'nın neden eli yoktur?
Cevap: Çünkü No-El Baba..

- Bir adam intihar edecekmiş, vaz geçmiş.
İki adam intihar edecekmiş, were geçmiş!!!

- Arabada bebek varmış ve ateşle yaklaşmayın yazıyormuş neden?
Cevap: Çünkü bebek tüp bebekmiş.

-Bir adam OMO'yla yıkanmış ve maymuna dönüşmüş neden?
Cevap: Çünkü OMO'yla yıkanan herşey ilk günkü gibi olur

-Adamın biri havuzdan çıkmış Havluyla kurulanmaya çalışıyomuş ama bir türlü kuruyamıyormuş Neden?
Cevap: Çünkü adamın yaşgünüymüş.



24 Aralık 2009 Perşembe

Bıktım!

1. Ayda bir kulaklık almak zorunda olmaktan,
2. Otobüste herkes otururken ayakta kalan tek kişinin sadece benim tepemde dikilmesinden,
3. Tam karşıya geçeceğim sırada her seferinde kırmızı ışığın yanmasından,
4. Mp3'ümde bir sürü parça olmasına rağmen hep aynı şeyleri çalmasından,
5. Her sabah otobüste aynı insanları görmekten,
6. Ne zaman evleneceksin ve nerelisin sorularından,
7. Bunalımlı insanlardan,
8. Pazar akşamlarından, pazartesiden,
9. Her cumartesi eğlenmem gerektiğini düşünmekten,
10. Motley Crue ve Cinderella'nın Türkiye'ye gelmemesinden
11. Güzel bir parça sırasında biramı yudumlarken sigaramı yakamamaktan
bıktııım!!!

19 Aralık 2009 Cumartesi

12 Şubat Vinnie Moore Ankara Konseri

Evet 2010da konsere doyacağız sevgili müzikseverler, konserseverler. O zaman doymaya ünlü gitar virtüözü Vinnie Moore amca ile başlıyoruz yeni yılda. Vinnie amcamız ile ilgili bilmeyenler tanımayanlar için bilgi verelim biraz.

Vinnie Moore'un bildiğim kadarı ile Gary Moore ile hiç bir alakası yoktur :) en önemli birincil bilgi bu. Ünlü gitar virtüözü kariyerine Mind's Eye ismini verdiği solo albümü ile başlayıp dinleyenlerin beğenisini kazanmıştır. Albümde Tony McAlpine klavye çalarak albümün popülaritesini artırmıştır. Günümüze kadar 7 stüdyo albümü bulunan gitarist 1991 yılında Steve Vai, Joe Satriani, Ozzy Osbourne ve Slash gibi konuk sanatçıların yer aldığı Alice Cooper albümü olan Hey Stoopid'de çalmıştır. Akabinde ve detayında yakın tarihte UFO grubunun solo gitaristliğini üstlenerek 2004ten bu yana grubun albümlerinde yer almıştır. Nitekim son UFO albümü 2009 tarihli The Visitor şahanedir. Açılış şarkısı Saving Me bir Vinnie Moore bestesi olup tüm albümü dinletir.
Vinnie Moore 80lerin ünlü shred gitar tarzı dediğimiz ve Van Halen ile özdeşleşen stilinde öncülerindendir. Son olarak katkı sağladığı albümler toplama albümler arasında Tribute to Deep Purple ve Subdivisions : A Tribute to the Music of Rush vardır.

Konser yeri ve saati belli olur olmaz tekrardan yorum olarak belirtilecektir.
Şimdilik biletix sayfasından detayları öğrenebilirsiniz.

18 Aralık 2009 Cuma

Gecenin Kanatları

Gecenin kanatları, yasa dışı bir örgüt üyesi olan Gece’nin(Beren Saat) intihar bombacısı (sanki intihar bombacılığı bir meslek gibi oldu) olup Istanbul’a gelmesinden sonra Yusuf adlı apartmanın kapıcısı ve aynı zamanda 400 metre koşcusunun aşklarını anlatıyor.
Yazının bundan sonraki kısımlarını filmi izlemek isteyenler bence okumasınlar.
Film, Gece’nin küçükken ailesinin polis baskını sırasında öldürülmesiyle başlıyor. Polisler büyük bir grup halinde ateşler açarak eve giriyor ve herkesi öldürüyor. Gece ise bir yere saklanmış, evdeki herkesi öldürdükten sonra polisler sanki bir direniş olmuş gibi ölen insanların çevresine silahları yerleştiriyor. Sahne burda bitti. Sonraki sahne Gece trende... Kafamızda bir sürü soru işareti; şimdi bu aile öldü bu çocuğa kim bakıcak?... polisler bu kızı buldularmı?... yoksa bir şekilde kendi imkanlarıyla mı kaçtı?...
Hani bunları geçtik kız bir şekilde büyüdü vs. tabi bu yaşadıklarını unutmadı ve intikam almak için ant içmiş geldi Istanbul’a. Kalacağı yere taksiyle gidiyor. Taksiden indikten sonra çantasını unutmuş, taksi basıp gidiyor. Sonra ekrandan fırtına hızıyla geçen biri (sanki flash gordon) taksiyi bir şekilde yakalıyor ve çantayı yine fırtına hızıyla geri getiriyor. Adı yusufmuş.. ilk bakışta aşk dedikleri bu olsa gerekmiş vs. vs.
Filmin senaryosu Mahsun Kırmızıgül ve Ahmet Küçükkayalı tarafında yapılmış. Ben filmin kimler tarafından yapıldığına dikkat etmeden gittim. Keşke dikkat etseymişim oturup izlemezdim bu filmi...
Filmin ancak bu kadarını anlatabiliyorum. Anlatması izlemesinden daha sıkıcıymış. Karşılaştırma yapmak gerekirse Alacakaranlık bu filmden daha kötü demek istiyorum. Kesinlikle Alacakaranlık sıkıcılık konusunda hiç bir filmle yarışamaz ama gecenin kanatları gerçekten en yaklaşandır muhtemelen.
Ve size muhteşem bir kliple filmin güzelliğini ön plana çıkarmak istiyorum. Iyi seyirler dilerim.



17 Aralık 2009 Perşembe

Yılbaşında Ne Yapmalı Anketi Hakkında


Yapmış olduğum bu ankate katılım o kadar düşük oldu ki, iyiki anketör falan olmamışım aç kalırdım mazallah dedim kendi kendime. Sonuç olarak genede anketimi yorumlayıp sayfadan kaldırıcağım.


Evde çerez ve kareoke yapmak istemiyoruz anladığım kadarıyla.

Şehir dışı yatılı eğlenceye çok soğuk bakmıyoruz hani iyi bişiler olsa gideriz gibi duruyo. Şöyle bolu tarafları göl kenarı, otelde kalmalı bişiler mi araştırsak?!?

Erken yatmalı bol uykulu sistem de hiç fena diil ve destek görüyor derleme ekibi tarafından. Yorucu bir yıl oldu hakikaten. Özel günleri özel günlerde kutlamama kararı almıştık hatırlatırım, ki bu da yılbaşını yılbaşında kutlamamak demek oluyor. Hatta yalnış hatırlamıyorsam geçen sene yılbaşında almış olabiliriz bu kararı. Gereksiz kalabalık, gereksiz pahalı fiyatlar, gereksiz trafik, gereksiz sıkıntıların hepsi yılbaşı gecesi bizi bekleyecek o yüzden. Yılbaşında erkenden yatıııp bol uyuyup dinlenip ertesi gün zinde kalkıp kendimize vakit ayıra biliriz. Bu da çok olası benim için açıkçası.

Ama tabi 1 kişi farklada olsa ankete katılan derleme tayfasından çoğunluğun kararı gene bol alkol müzik dans eğlence üzerine. Bu durumda nerde ne var nerdeki eğlence kaç para gibi bir araştırmaya başlamanın vaktidir gibi geliyor bana.

15 Aralık 2009 Salı

TinEye


Hepinize selamlar. İşte yepyeni bir teknolojik gelişmeyle karşınızdayız. henüz tam anlamıyla çalışmıyor ama tamamiyle çalışmadığını da söyleyemiyeceğim. Google ın resim arama motoru üzerine çalıştığını duyanlarınız vardır eminim ki aranızda. google dan önce TinEye bu işlemi gerçekleştirmiş.
şimdi Panik yapmayın. öncelikle benim aklımdaki resim aramasından biraz farklı olduğunu açıklamalıyım. ben benzer resimleride getireceğini falan düşünüyordum. onun yerine aynı resimleri bulup getiriyor. ee bunun ne faydası var şimdi diorsanız şöleki bir tanıdığın tanıdığı gazetedeki cilt ürünü reklamındaki hatunu çok beğenip kim acaba bu die merak etmiş ve bu site sayesinde kim olduğunu bulmakla kalmamış aynı zaamnda dier resimlerine de ulaşmış.
Sizler için kendimi feda edip hemen register oldum ve denemeye başladım. login olmadan da arama yapabiliyorsunuz bu arada.
öncelikle TinEye ın bir firefox eklentisi mevcut ki bu beni baya bi dertten kurtardı. ilk olarak kendi resmimi gönderdim. arattım birşey bulamadı. (;> hem üzüldüm hem sevindim. Abuk subuk yerlerde benim resmimi kullanan birileri olduğunu bilmek rahatsız edici olurdu herhalde. hemen bir iki türk ünlüsünü denedim 1 yada 2 gibi zayıf sonuçlar edindim. bende yurt dışına açılıp dünyaca ünlü isimleri denedim. 60 70 gibi rakamlara ulaştı. sonuç olarak TinEye henüz beta sürümünde. ve kendileri de sınırlı database te arama yaptıklarını söylüyorlar. ancak gelecek vadediyor. bir deneyin derim ben. Sevgiler Saygılar.
site adresi;
http://www.tineye.com/

plugini için ;
http://www.tineye.com/plugin

Sağlıklı ve mutlu bir şekilde nice senelere Abicim :)




Öncelikle burayı daha önce böyle bir konuyla işgal eden olmuş mudur bilmiyorum ama umarım kimse için bir sakıncası olmaz. Çünkü hayatımda ki en değerli insanların başında gelen birinin doğumgünü bugün.. Abimin..
21 yaşına geldim ve abim her zaman yanımda oldu, bunun değeri gerçekten tartışılamaz.. Ve şu anda onun yanında olma gibi bir ihtimalim maalesef yok, o yüzden kutlamak için bulabildiğim en sıcak ortam bu derleme oldu.. Onunda en yakın arkadaşlarının olduğu bu yer..

İyi ki doğdun abicim iyi ki varsın =)

14 Aralık 2009 Pazartesi

Editors - Papillon

Normalde hiç ilginizi çekmeyen bir grup ya da bir parça bazen hiç beklemediğiniz bir anda dikkatinizi çeker ya ,işte Papillon'da öyle oldu bende. Akşam yemek yerken, bir yandan da tv'de zapping yaparken bir anda takıldım ve parça bitene kadar da kaldım. Bu parçası bana Depeche Mode ve Joy Division havası verdi, birazcık Dave Gahan'a benzettim vokaldeki adamın sesini, belki bu yüzden sevmişimdir.

Gruptan da bahsedeyim. Indie Rock ve post punk yapıyorlar. 2002'de kurulmuşlar ve 3 albümleri var. Papillon, 2009'da çıkan In This Light and On This Evening isimli albümde yer alıyor. Hareketli bir parça ama bir de akustik versiyonu varki o da bir başka güzel. 2'sini de yayınlıyorum bakalım hangisini seveceksiniz ya da bakalım birini dahi sevebilecek misiniz? :)


Beklediğim Filmler . . .

Beyazperde postunu okuyunca benim beklediğim filmler geldi aklıma bende onları sizlerle paylaşayım dedim;
ilk olarak uzun süreden sonra bir türk filmini merakla beklemekteyim ;

Soul Kitchen, Fatih Akının bu hareketli filmi nin fragmanına denk geldim geçenlerde, venedik film festivalinde jüri özel ödülünü kazandığını öğrendim. ve ilginçtir ki fragmanda gayet hoşuma gitti. Türkiyede sinemalarda gösterime girmedi sanırım en azından henüz girmdi diye düşünmekteyim. Girerse sinemada izlemeye bile gidebilirim. ;
http://www.imdb.com/title/tt1244668/

Bir dier film ise gene fragmanını izleyerek hmmm dediğim ve merakla beklemeye başladığım bir film;

The Sorcerer's Apprentice;
http://www.imdb.com/title/tt0963966/

Nicolas Cage in oynadığı bu film de fragmöan açısından başarılı merak uyandırıcı bir film. özel efeckt lerde gayet başarılı göründü benim gözüme. ancak gösterime girmesi biraz uzun sürecek gibi. 2010 yazında gösterime gireceği söylenmekte. eh şimdiden hepimize iyi seyirler (;>

13 Aralık 2009 Pazar

Beyazperde.com

Bu hafta filmleri benden takip ediyorsunuz arkadaşlar, yerine ve saatine bakmak sizden filmin adı , konusu ve yorumları benden. :)

Bu aralar aşk konulu Türk filmleri pek fazla, oh darda kalmayacağız: Aşk Geliyorum Demez, Adını Sen Koy ve Gecenin Kanatları. Bu felaketler geldi, 2 tanesi de haftaya giriyor vizyona: Acı Aşk, Başka Dilde Aşk ve bunların arasında vizyona yeni giren tek yabancı aşk filmi olan Aşka Dair.

Şöyle bir bakacak olursak hepsinde başrolde tanıdık bir bayan var. Filmlere göre sırayla yazacak olursam, Bergüzar Korel, Melis Birkan, Beren Saat, Cansu Dere, Saadet Işıl Aksoy ve Monica Bellucci.

Artık filmlerde sevişme sahnesi de kaçınılmaz olduğuna göre, bu bayanların hepsi de yatak sahnesinden geçmiştir. Gözlere şenlik.

Bakınız Gecenin Kanatları'nda Beren Saat'i arkadan çekilmiş bir sahnede kolları havada, üstü çıkartılırken ki halini tv'de 7/24 gösteriyorlar . Artık sırtını görmekten kusacağım. Zaten malum dizide neredeyse her hafta sevişme sahnesi var, niye bu kadar gösterildiğini anlamış değilim.

Diğer filmlerden kısaca bahsedeyim :
Acı Aşk'ta Barcelona Barcelona diye bir film gelmişti güya onun benzerini yapmışlar, burada da 3 bayan 1 erkek arasında aşk yaşanıyor,

Başka Dilde Aşk'ta da çağrı merkezinde çalışan bir kızla işitme engelli bir erkeğin hikayesini izleyeceğiz. (Daha şimdiden battaniye altı terimi kullanılmaya başlandı bu film için. )

Demek istediğim, ne kadar cesur sahneler varsa o kadar adını duyacağız bu filmlerin, filmler bir halta yaramadığı için anca bu şekilde "sevişme sahneleriyle" ön plana çıkacaklar.

Not: Monica Bellucci için bir şey demiyorum zaten, aklımda kalmasına tek sebep olan film "Dönüş Yok" tur :) Bakalım bu filmde ne kadar sanatını gösterecek.


11 Aralık 2009 Cuma

Özlü Söz . . .

Panik Yok! Mevlana' ile konuştum arkadaşlarını da al gel dedi (;>

İlker Tozlu
10 Aralık 2009

10 Aralık 2009 Perşembe

13 Haziran 2010 Eric Clapton ve Steve Winwood İstanbul konseri


Şu an aldığımız sağlam bir bilgiye göre efsanevi slowhand blues gitaristi namı diğer Cream üyesi, Bluesbreakers ve Yardbirds üyesi Eric Clapton ve Traffic solisti Steve Winwood aynı sahnede İstanbul Santral İstanbulda konser verecekler. Haberin keyfine varın arkadaşlar... benden size yeni yıl hediyesi olsun. Evet tekrar ediyorum yanlış duymadınız, bu yaz Clapton göreceğiz !!!

Fanların dediği gibi "CLAPTON IS GOD !"

Ayrıntılı bilgi sanatçının web sayfası için tıklayın.

9 Aralık 2009 Çarşamba

7 Farkı Bulun



Bir benzerlik var değil mi? 13 yıl aradan sonra yeniden bu afiş! Ama dikey, yazı da ortaya alınmış. Yani böylece bunu farketmemiz imkansızlaştırılmış. Salağız ya :)

Alttaki filmin daha konusunu okumadan afişinden dolayı film ilgimi çekti , acaba gitsek mi ki dedim. Meğersem bilinçaltımda diğer filminki kalmış, o yüzden sempatik gelmiş. Ama bu durumu farkedince dedimki saçmalama kızım boşver kötü bir filmdir kesin. Tuna Kiremitçi de yönetmenmiş. Adamın daha hiçbir kitabını "bilinçle" okumadım, filmini de izleyemem. Şimdilik kendimi bu şekilde engelliyorum amaa bakalım belki inadım tutar bir kurban seçerim kendime.... ;-)

4 Aralık 2009 Cuma

Sosyal Hayatı Öldüren Aktiviteler


Aşağıda sıralamaya çalışacağım aktiviteler sosyal hayatı baltalıyor hatta öldürüyor bence. Liste deneyimlere dayanmaktadır.

1-) Online oynanan bir oyun satın almak.
Wow yada Warhammer yada Aion tarzı bir oyun satın alırsanız eve gider orda onu oynarsınız ve evden çıkmazsınız. dolayısı ile çalışıyorsanız iş arkadaşlarınız ve evdeki çöp almaya gelen kapıcınızdan daha geniş bir çevreye sahip olmayı beklememek lazım.

2-) Frp denen oyunu oynamak.
Masa üzerinde arkadaşlarla bir araya gelinerek oynanan bu oyun vay efendim arkadaşları görüyorum evden çıkmış oluyorum denerek savunulmamalıdır. unutulmamalıdır ki ideal frp partisindeki oyuncu sayısı 4 + bir de hakem dersek toplamda görüp göreceğiniz 5 kişiden ibarettir. hafta içi çalışıyorsanız, hatta benim gibi cumartesi de yarım gün çalışıyorsanız, kalan bir buçuk gününüzü hep aynı 5 kişiyle geçirmek sosyal intihardır. Bu 5 kişi den max 1 inin kız olduğunu düşünseniz bile kibu benim durumumda söz konusu değil hepsi erkek benim oyun grubumum ühü üüühü (;< 3-) Eve büyük boy bir televizyon almak ve önceden izlenmemiş iyi dizilerin bölümlerini bir seferde elde etmek.
ki bu durumda işten arta kalan vaktinizi deli gibi dizi izlemeye ayırıyorsunuz ki gene ilk maddedeki iş arkadaşları ve kapıcı sosyal çevresinden öteye geçemiyorsunuz.

4-) Bar yada Pub tarzı bi yere giderken yanınızda laptop ınızı götürmek ve orda laptop ınızı açmak.
Üstteki maddeleri es geçmiş ve dışarıya çıkmaya karar vermişsiniz. halka karışmak iki farklı insan yüzü görmek dururken laptop ı açıp laptop ekranına gömülmek kesinlikle cool değil. (;> mailime bakıcam bi iki dakka facebook bakiim falan bunlar boş bahaneler tekrar ediyoruum Cool değil. Hatta Çok itici.(;>

Benim aklıma ilk gelenler bunlar eklemek isteyen varsa buyursun. Sevgiler Saygılar Sosyal kalın . . .

Ankara' da Dart Atmak


Bu sene PDO nun düzenlediği Profesyonel Dart Ligine katılmayacam demiştim ancak bu kararıma uyamadım. Adı gibi olmayan katılımcılarla dolu bir lig olmasına karşın, nasıl olduğunu anlamadan lisansımı kayıt için vermiş buldum kendimi. Artık hem sayı hemde Kriket liginde oynuyorum. En azından takım kaptanıyla yaptığım anlaşmada maçlara her hafta gelemeyeceğimi belirtmeyi başara bildim. Şimdi lige kazara kaydolduk diemidir bilmem, bi oynama isteği geldi içime ne zamandır evde yerlerde sürünen board umu nereye asacağıma karar veremez oldum.
Gidip orda burda dart atasım var iş çıkışları. Allah sonumu hayretsin diorum sadece. Bu arada 308 kişi içinden beni 285 inci saymışlar onada ayrıca üzüldüm geçen seneki sıralamadaki yerimi bi kalemde silmişler. (;> Geçen senede çok matah bi yerde diildim gerçi ama en azından bi aralar 120 leri gördüm die hatırlıyorum hehe.
Neyse başladık dart, atmaya arkasından bakmaya. Şimdi bu adı profesyonel olan ligte ki reverse tabir edilen alt ligte oynuyorum bu sene oynayan adamların geçen seneki kadar çocuklaşmamalarını ummak kalıyor bir tek geriye. Eğlencesine oynanan bir sporu öle hırs yapıp hile yapıp 1 puan için insanların kalbini kırıp küstürenler falan vardı piyasada. umarım beni darttan soğutan bütün bu özellikleri taşıyan tipler birinci ligtedir de bizde eğlencesine gider dart ımızı atar ardından bakarız.
Şimdi bi de dart malzemeleri çıktı yenilemek lazım. Şu piyango bana çıksa yata yata öle güzel yaşayacam ki, ama yukardaki biliyoda çıkarmıyo hehehe.
DipNot: Bundan sonra öyle çok ciddi uzun uzadıya uğraşılmış yazılar atmamaya karar verdim aklıma geleni yazıcam. araştırır yazarım falan derken yazı atmaya vaktim olmuyor.

1 Aralık 2009 Salı

Kiss - Sure Know Something

I've been up and down
I've been all around
I was mystified
Almost terrified
But late at night I still hear you
Call my name

I've been on my own
I've been all alone
I was hypnotized
I felt paralyzed
But late at night I still want you
Just the same

I´ve been a gambler but I'm nobodies fool
And I sure know something (sure know something)
You showed me things they never told me at school
And I sure know something (sure know something)
No-one can make me feel the way that you do
And I sure know something, a-haaa

I was seventeen,
You were just a dream
I was mesmerized
I felt scared inside
You broke my heart
And still can
Feel the pain

I've been carried out
I've had fear and doubt
Up in stormy night
Never satisfied
'Cause late at night I still need you
Just the same

I´ve been a gambler but I'm nobodies fool
And I sure know something (sure know something)
You showed me things they never told me at school
And I sure know something (sure know something)
No-one can make me feel the way that you do
And I sure know something, a-haaa

Aaaa, aaa, aaa
Aaaa, aaa, aaa
Aaaa, aaa, aaa
Aa, aa, aa

I've been carried out
I've had fear and doubt
I'v been starry eyed
Never satisfied
'Cause late at night I still need you
Just the same

I´ve been a gambler but I'm nobodies fool
And I sure know something (sure know something)
You showed me things they never told me at school
And I sure know something (sure know something)
No-one can make me feel the way that you do
And I sure know something, a-haaa

25 Kasım 2009 Çarşamba

Twilight : New Moon


Evet bu kaçınılmaz sonun geleceğini hepimiz biliyorduk, gittim, gördüm, sevmedim. Bile bile lades oldum dersek çok da saçma olmaz :)
Hakkını vermek lazım film ilkinden daha iyiydi ama yine aşk üzerine kurulmuş olması benim werewolves vs wampires beklentimin içine edebildi :) Bu bir vampir filmi ya lütfen artık lütfen dedim film bittiğinde. Evlilik teklifiyle biten bir wampir filmi. Gerçi konu aşk olunca sevebilecek insanlar tabi ki var, bende sevebilirim ama aşk filmine gidiyorum diye gitmiyorum Twilight serisine, 3.ye öyle gidecem.

İlkinden sonra aslında çok da yorum yapmak istemiyorum.. (bknz cümle 1 : bile bile lades)

Neyse sözün özü, ilkini izlediyseniz, izlemenizi tavsiye ederim bunuda. Ondan daha çok seveceğiniz de kesin.
Serkan abinin dediği gibi buna da yine bir bayanla gitmeniz daha zevkli olacaktır :)

Sağlıcakla..

23 Kasım 2009 Pazartesi

Korg Wavedrum WD-X

Yani artık mikroelektronik sensör teknolojisinin ne hale geldiğini ve bu japonların sürekli merdiven çıkan robot yapmalarının nedenini daha iyi anlayabiliyorum. Yani biz daha gitarı bilgisayar hoparlöründen senkron duyduk diye sevineduralım, çok sevgili Korg firması böyle çılgın bir alet piyasaya sürmüş. Açıkçası çok fazla detaylı açıklamaya gerek yok ürün ile ilgili fakat kendileri bu müzik aletinin adına "2nd Generation dynamic percussion synthesizer" diyorlar. Bu tanımdan zaten yeterince açıklama yapılmış olur diye düşünüyorum.

Wavedrum, Nanoteknoloji ve mikroelektronik geliştikçe müzik aletleri de elektriği en verimli şekilde işler hale geleceğinin önemli kanıtı diye düşünüyorm. Açıkçası akustik müzik konusunda ileri teknolojinin gidebileceği bir tek nokta kalmıştır o da organik kulak üretimi. Bunun dışında artık müzik giderek elektronikleşip, insana daha çok hizmet eder hale gelmektedir. Sonuç ve yaratım ne olursa olsun insanın sanat anlayışı değişmez bir psikolojik ve duygusal temel oluşumdur. Bu yüzden bu tür enstrümanların türemesi günümüze çok yetenekli kişileri armağan edecektir.

Aletin özelliğini Korg bile kendi sayfasında tam açıklayamamıştır. Yani kelimeler kifayetsiz kalmıştır da diyebiliriz. Bu yüzden aşağıdaki videoda Gavin Harrison (King Crimson ve Porcupine Tree davulcusu) bizlere Wavedrum'u kendi yeteneği doğrultusunda aktarmaya çalışıyor. izleyin tıkanın :)

Korg Wavedrum ürün tanıtım sayfası


18 Kasım 2009 Çarşamba

Blues Festival 2009

Eveet bir blues festivali daha geride kaldı. Geçen seneki junior faciasından sonra ne yalan sölyleyeyim ben de gidip gitmemek hakkın da tereddüt yaşadım. sonunda gitmeye karar verdim ve farmerfam le beraber festivalin yolunu tuttuk. ilk olarak

Ray Schinnery sahne aldı. elinde gitarıyla tek başına milleti havaya soktu. Baya hareketli çaldı.giyim tarzı dışında beğenmediğim bi şey yoktu müziği ve sahnesi gayet iyiydi. Bu arada giyim tarzı deyince sadece enine çizgili bir kazak giyiyordu amcam geçen seneki festivale gidenler varsa ordaki rezalet kıyafetlerle karıştırmasınlar söylediklerimi (;> İkinci olarak





Terry Evans sahne aldı. hem siyahi olup hemde japon a benzeyen klavyecisi vardı sonra gene çekik gözlü siyahi basçısı vardı basçısının yavaş şarkılarda taktığı şapkasını hızlı şarkılarda sahne kenarına atıp gülümsemeye başlaması ayrı bir hava katıyordu. ayrıca sanırım gözlerinin tamamen kapanmasına neden oluyordu. gitaristi los angeles polis departmanından emekli dedektif tipli bir adamdı. bateride ise italyan mafyasından fırlamış bir gömlek giyen ve tipide italyan mafya adamlarına benzeyen biri vardı. Bir iki şarkı sonra kendi aramızda Adamlar dünya karmasıymış yada Yaşasın UNISEF espirileri yapmamıza neden oldular. Genel anlamda iyi çaldılar. Terry bi ara seyircilerin arasındaki hatunlara laf atmaya başlayınca eyvah dedim bir facia daha mı geliyor ama neyseki bir iki espiri yaptı Terry ve müziğine devam etti(;> Ve son olarak Shemekia Copeland sahne aldı.

Shemekia nın basçısı rastalı saçlarıyla bir başka siyahi üstadımızdı. Garip yüz ifadeleriyle dikkatleri üstüne toplamayı başarıyordu.ayrıca stargate sg-1 izlemiş olanlar için tipi tam anlamıyla jafa ırkına benziyordu. oyüzden jafa cree dedik durduk kendisine (;> Shemekia abla gayet iyidi. sahne şovu grupça başarılıydı. ayrıca bi ara sahneye Terry nin italyan mafyası giyimli bateristiyle beraber iki hatun dans ederek girip hiç durmadan dans ederek çıktılar o da ayrı bir güzeldi. böyle samimi bir ortamda geçti konser. konser esnasında klise blues tabir ettiğim vaaz çadırlarının şarkılarından söylenmemesi beni sevindirdi. geçen sene çokça aleluya lı isalı şarkı dinlemiştik. henüz festival sizin şehrinize uğramadıysa, bence gidilir, izlenir dinlenir. Müzikle kalın . . .

14 Kasım 2009 Cumartesi

Bejeweled İlleti


Birşeylerden şikayet etmeye başlamışken ben de face' te bir oyun olan bejeweled adlı oyuna değinmek istiyorum. İlk duyduğumda hiç ilgimi çekmeyen bu oyunu birkaç gün sonra yükleyip oynamaya karar verdim çünkü merak ettim.

Başlarda gayet normal bir şekilde oyuna yaklaşırken -1-2 kez oynayıp kapatarak- zamanla bir oturuşta 20 kez ve sonrasında da peşpeşe 40 - 60 kez oynamakta olduğumu farkettim. Kesinlikle bağımlılık yaptığını düşünmeye ve bir türlü bırakamamaya başladım. Eve gelir gelmez bir merhaba deyip sonra yemek ve hemen bejeweled oynar oldum. Sonra tabi oyun sırasında max. konsantre ile evdekilerin varlığını unutup en ufak bir seste "sessiz olun, dikkatim dağılıyor" diyerek bizimkileri de rahatsız etmeye başladım. E tabi evdekiler de huzursuz olmaya başladı bu yeni halimden. Dün akşam da bir rekor kırarak 4.50 saat oynayıp öyle yattım.

Artık gerçekten rahatsız olmaya başladım bu durumdan çünkü artık nereye baksam sapık gibi aklıma o şekilleri getirip birleştirerek yok etmeye çalışıyorum. Tek isteğim bu oyunun bir an önce yasaklanması ve normal bir insana dönmem...


12 Kasım 2009 Perşembe

ODTÜ deki Hocam Sorunsalı

Merhabalar sevgili blog sakinleri.Hepiniz bilirsiniz ki şehrimizin güzide üniversitelerinden ODTÜ de yaygın olan bir hitap şekli vardır.Hocam. Ben bu duruma isyan ediyorum artık. Hani öğrencilerin, akademik personele, öğretim görevlilerine hocam demesini anlıyorum. Bunu hepimiz dedik okul yıllarında. Ama artık kapıdaki güvenlik görevlisinden, kantinciye kadar herkesin ağzına yapışmış bu hocam lafından bana gına geldi artık. Kapıdan girerken başlar bu sıkıntı.

Güvenlik görevlisi:Hocam nereye geldiniz?
Ben:İşte bir arkadaşı görücem bik bik.
Güvenlik görevlisi:O zaman bi kimlik alayım hocam.
Ben:Al..

Yukarıdaki dialog aynen yaşanmıştır. Yani bi kimlik verin de. Bi kimlik alayım de. İlla sonuna hocamı eklemen mi gerekiyo be adam? Dolmuşa binersiniz. Ne kadar dersiniz? Yani kaç lira anlamında sorarsınız? ODTÜ'nün dolmuşçusu bile 85 kuruş hocam diye cevap verir. Kantincisi bile böyle bu okulun. Şeker şurda hocam, para üstün hocam.Artık bu hocam konusu o kadar kanıksanmış yerleşmiş ki; adamların internet sitesi bile hoccam.com. Birde can sıkıcı diğer bir konu ODTÜ lü arkadaşınızla ODTÜ dışında bir yere gidersiniz. Örneğin sıradan bir kebapçıya. Ben normal bir insan olarak "Bir iskender bide kola" diye siparişimi veririm. Arkadaş "Hocam bir kaşarlı pide" diye patlatıverir siparişini. Garson uyuz uyuz bakar. Yapma şunu sağda solda diye arkadaşınıza çıkışırsınız o hemen savunmaya geçer. Aaa nesi var bunun? Çok doğal bir hitap şekli ama bu diye. Evet senin dar çevrende çok doğal bir hitap şekli olabilir ama işte ODTÜ dışında garsona, büfeciye, yol soracağın sokaktaki adama göre doğal değil. Bana göre de çok yavşakça. Sinir bastı yazıyı bitireyim.

Saygılarımla

10 Kasım 2009 Salı

10 Kasım – Atatürk’ün Ölüm Yıldönümü

1938 yılından beri 10 Kasım ülkemiz Türkiye için bir yas, üzüntü günü olarak geçer. Eğer ki bu ülkede özgür bir şekilde nefes alabiliyorsak bunun en büyük sorumlusu Atatürk’tür. 10 Kasım 09:05 de Türkiye’nin her yerinde sirenler çalmaya başlar, insanlar ya sıraya girerler ya da bulundukları yerde bir dakikalık saygı duruşunda bulunurlar. Bunun sebebi özgürce yaşayabildiğimiz topraklarımızda, M. Kemal Atatürk’ü unutmadığımızı, kurtuluş savaşındaki zor şartları hissederiz. Ülkemizin ancak bir birlik ve beraberlik içerisinde güçlü olduğunun farkına varırız.
Derleme ailesi olarak 10 Kasım’ı unutmamak dileğiyle.

O Resimdeki Küçük Kız (ntvmsnbc haberi)

9 Kasım 2009 Pazartesi

Elveda Roll


Arkadaşlar az önce NTVMSNBC sitesinden öğrendiğim kadarıyla, yerli müzik ve sanat dergisi Roll 144. sayısı ile okurlarına veda ediyormuş. Maddi sıkıntılar sonucu yayın hayatına son veren 13 yıllık Roll dergisi, kendine has mizanpajı, üslubu ve hatta hatta kağıdıyla bile gençliğimizde hepimizin beğenisini kazanmıştı.

Bundan 10 yıl öncesine dayanır Roll ile tanışmam, lise yıllarımda ismi lazım değil bir kızcağız alır okurdu düzenli. Zamane gençleri nasıl Lombak, Leman falan okurlarsa bizde Roll okurduk. Daha sonraları soğudum dergiden. Sebebi geçerliydi benim için ama peşin yargı vermiştim yine de. Sanırım o ara yazar tayfasında bazı değişiklikler olmuştu. Birkaç sene sonra Rolling Stone çıktı hemen ardından Billboard çıktı fakat Roll'a yetişemediler. Basatap, Sound, NR1 falan hiçbiri Roll'un başarısını yakalayamadı... Nedeni ise çok basitti. Çünkü Ankarada ergen iseniz, okul sonrası Kızılaya iner Dosttan Roll alır ve Konurda ya OnaOnda ya da sessiz bir kafede arkadaşlarınız ile birlikte okurdunuz. Dergide görülen favori gruplara özenerek bakılır, yazarların yazıları ince ince satır aralarıyla birlikte okunur, keyiflenilirdi.

Derleme ekibi olarak ,inişleri ve çıkışları ile Türkiyede adından söz ettirmiş ve özgür kalmayı başarmış tek rock'n roll dergisi olan Roll'un aramızdan ayrılmasından duyduğumuz üzüntüyü okuyucularımız ile paylaşırız. Kim bilir belki günün birinde biz onun yerini doldurmasa da onu anımsatacak bir dergi çıkarırız ne dersiniz ?

Roll'un kapanışı ile ilgili NTVMSNBC haberi

6 Kasım 2009 Cuma

U2 İstanbul Konseri (6 Eylül 2010)


Artık bu konu hemen hemen kesin gibi gözüktüğü için bir yazı atma ihtiyacı hissettim. Öncelikle bu müthiş olayı buradan ilk 24 eylülde duyuran arkadaşımız Mutlu baykuşa teşekkür ederek yazıma başlamak istiyorum. Gerçekten aldığım en güzel konser haberi diyebilirim.

Tanıyanlar bilirler gerçekten sıkı bir U2 fanıyımdır. Kısacası tüm albümlerin ne zaman çıktığını, hemen hemen tüm şarkıların sözlerini, tüm DVD konserleri, B-sideları falan filan herşeyi ezbere bilirim. Bunun nedeni ortaokuldan beri milyarlarca kez dinlemiş olmam ve internet ile tanıştığım lise yıllarında da U2 hakkında çok bilgi toplamamdan kaynaklanıyor. Herneyse olay bu değil olay 12 yıldır beklediğim U2nun artık Türkiyeye geleceğine kesin gözüyle bakılması. Gerçekten bu konserin olacağına inanıyorum artık, çünkü biletimi aldım :)

Şimdi sizlere bu konuyu elimden geldiğince inceleyeceğim. Tabiki burada bahsettiğim bilgilerin tamamı internetten elde ettiğim bilgilerdir. Fakat ekşi sözlük, fanclub forum falan gibi değil gayet resmi açıklamalar içeren sitelerden öğrendiklerim. Aşağıda bu konseri kaçırmayacaklar için eşsiz bir bilgi kaynağı bulunuyor kısacası. Bilgileri ; U2 hakkında, konser hakkında, U2'nn Türkiyede uzun yıllar konser vermemesi, biletler hakkında, stadyum hakkında ve ulaşım hakkında diye altıya böldüm. Okuma sabrınız için şimdiden teşekkürler :

U2 hakkında : Grup İrlandalı dört adamın 1979da kurduğu ve ilk albümlerini 1981de çıkarmış olan bir rock grubudur. ilk üç albümü oldukça hareketli ve dini temalar içeren U2 bu üç albümde Steve Lillywhite ile çalışmış daha sonra Daniel Lanois ve Brian Eno gibi kendilerini şu anki konumlarına taşıyan cevher adamlarla çalışmışlardır. Yıllardır U2 hayranları arasında en iyi albüm tartışması yer almakta fakat dönemsel olarak müzik türünün çok değişmesinden dolayı kesin bir karar verilememiştir. Fakat Grubun çıkardığı en başarılı albüm kanımca 1991 yılında çıkan "Achtung Baby" dir. Bunun yanında 1987 yılı "The Joshua Tree" albümü grubu dünyada hatırı sayılır gruplar arasına sokmuştur. Kuruluşundan bu yana protest ve barışçıl politik müzik temasını şarkılarına ve şovlarına entegre eden U2, hepimizin bildiği üzere en önemli reklam malzemesini grubun solisti Bono olarak kullanmaktadır. Bono'nun verdiği röportajlar, sahne şovları ve katıldığı ödül törenlerinde yaptığı sıradışı hareketler, dünyaca ünlü siyasi ikonik kişilerin U2dan çekinmesine sebep olmuştur. Değerlendireleceği üzere her müzik grubun bir tepe noktası vardır. Yıllar geçtikçe gruplar yaşlanır ve müzik değişir veya sadece isim satmaya başlar, bunun yanı sıra çizgisinden hiç sapmayanları da yok değildir. Ne yazıkki U2 bazı dış etkenler sonucunda çizgisinden sapmış ve son yıllarda düşüşe geçmiştir. Diyeceksiniz ki artık "Greatest rock band on earth" deniliyor bu adamlar için, nasıl bir düşüş ? Hayır bu tabir 1997de Bononun grup motivasyonu için konserlerde söylediği bir söz idi. Grup 1997 "POP" albümünden bu yana müzikal çizgisini eskiye göre oldukça değiştirmiş, ve tamamen politik unsurlar içeren bir reklam çabalı şarkı imalatına yönelmiştir. Bunun tek sebebi Bono veya grup ta değildir tabi. Ne yazıkki "halk bunu istiyor" teması grubu bu günlere çekmiştir. Nitekim daha popüler ve zengin de olmuşlardır. Kısacası U2 günümüz rock arenasının sözü geçen gruplarından biridir.

Konser hakkında : U2 ilk albümünün çıkışından bu yana konserler vermektedir ve yıllar geçtikçe bu konserlerin organizasyonları daha çok para harcanır hale gelip büyümüştür. Nitekim bu konuda U2nun kırdığı rekorlar bile mevcuttur. 1993 Zooropa turnesi dünyanın en çok izlenen konser organizasyonu, 1997 Popmart Screen dünyanın en büyük konser video ekranı.. vs gibi. Günümüze gelindiğinde U2 artık bir kalabalık stadyum konserleri grubu yani "gig band" olmuştur. Dolayısıyla prodüksiyonlar artık çok pahalı ve ihtişamlıdır. İşte bu yüzden grup daha profesyonel sahne tasarımları ve görsel şovlar hazırlamaktadır izleyenlere. En son çıkan albüm "No line on the horizon" ardından başlanan dünya turnesi genelikle Avrupa ve daha çok Amerika kıtalarında 2009 yılında büyük ses getirmiştir. U2 360 isimli bu turne yakın tarihte açıklanan 2010 konserleriyle devam edecek olup 6 Eylül 2010da da umit ediyoruz ki İstanbula gelecektir.

U2'nun Türkiyede uzun yıllar konser vermemesi : Yıllardan beri takip ettiğim kadarıyla Bono'nun kürt sorunu yüzünden ve ermeni sorunu yüzünden Türkiyede konser vermeyi reddettiği gibi yanlış bir tutum medyamızda sözkonusudur. Bu tamamen yanlıştır. Şahsi görüşlerim ve fikirlerim doğrultusunda Bono'nun dünya çapında yaptığı gövde gösterilerinin çoğunu yanlış bulur ve hemen hemen tümünü danışıklı şov olarak nitelendiririm, fakat bu konuda insanları medya insanları tamamen yanlış yönlendirmiştir. Bono, eski bir röportajında soykırımın kötü birşey olduğunu ve bunu tarih boyunca yapan milletlerin cezalandırılacağından bahsetmiş olup, kendisi de her türlü savaşa ve insanların ölümüne karşıdır. Fakat bizim her haberin arkasına birşeyler eklemeyi seven medyamız hemen her ünlü röportajına yapıldığı gibi satır aralarını süsleyerek Bono'nun Türklere düşman olduğunu, önce kürt meselesini halledilmesini istediğiniş birkaç yıl sonra da ermeni mevzusu yüzünden U2nun Türkiyede konser vermediğini hönkürmüşlerdir. U2'nun yıllardır Türkiyede konser vermemesinin açık ve anlaşılabilir nedeni şudur. Yukarıda bahsettiğimiz gibi U2 artık büyük prodüksiyonların grubudur ve tahmin edebileceğiniz gibi yurtdışında konser organizasyon işleri buradaki gibi yürümüyor. Yani aylar hatta yıllar öncesinden yapılan anlaşmalar, izleyici profili, bilet fiyatları, grupların profesyonel danışmanları ve araştırmacıları sayesinde değerlendiriliyor. Nitekim görüldüğü üzere Türkiye konseri de pazartesiye denk gelmektedir. Gruplar genelde konserlerini haftasonu yani cuma cumartesi pazara denk getirirler. Özellikle gig tabir edilen stadyum konserleri çok sıkışık bir dünya turnesi değilse kesinlikle haftasonu yapılır. Fakat yıllardır gittiğim büyük sanatçıların konserlerinin çoğu hafta içiydi. Bunun sebebi Türkiyedeki dinleyici profilini grupların haklı olarak az görmeleridir. Nitekim U2 için de bu böyle olmuştur. Yani malesef ülkemizde stadyum doldurabilecek çok az konser olmuştur ( Madonna, Scorpions, Metallica, Rolling Stones, Michael Jackson, Bon Jovi) Bu konserlerin izleyici sayısı da genellikle 20bini geçmemiştir. 40 yıldır beklenen Roger Waters bile 2006da kuruçeşme arenaya ancak 17,000 kişi toplayabilmiştir. Dolayısıyla hiçbir grubun bir ülkede konser vermemesinin sebebi politik değildir. Kesinlikle buna inanmayın ! Bir grup bir ülkeye gelmiyorsa, ya çok para harcanıp kar edilemeyeceğini düşünüyordur, yada can güvenliği sorunu vardır. Bunlar dışında ticari bağlamda böyle bir karar almak zaten aptallıktır.

Biletler hakkında : Biletix ve İKSV ortaklığıyla biletler 2 Kasım 2009 günü satışa çıktı. Özellikle basında (NTV başka olmak üzere) çok abartılan, yer bulunamayacak, diğer ülkelerde biletler iki saat içinde tükeniyor, aman kaçırmayın, aman erken alın kışkırtmaları tabiki yersiz çıkmıştır. Bugün 6 Kasımdır ve Biletixte hala her kategori için bilet mevcuttur. Tabi okuyanlar diyecektir ki, ama Red Zone biletleri bitmiş ! Evet doğru. 1 Kasımı 2 Kasıma bağlayan gece 00:43te Biletix'in sayfasını kontrol ettiğimde Red Zone biletlerinin tükendiğini gördüm. Bunun sebebi şudur; Biletix, ülkemizde bir tekel oluşturmuş ve istediği organizasyonlardan istediği kadar komisyon alabilir hale gelmiş ve istediği biletleri satmama hakkına sahiptir. Nitekim İKSV denen vakıf (özellikle kötü bahsetmemek için zor tutuyorum bu vakıf hakkında) hemen her karıştığı organizasyon gibi bu konserde de zannedersem Red Zone biletlerini Biletixten ayırtmıştır. Bu tabi bi tahmin... ama geçmiş konserlerden öğrendiğim kadarıyla, güçlü bir tahmin.
Herneyse, biletler tribün için 50TLden 375TLye kadar 7 kategoride mevcut olup saha içi tabir edilen ayakta düzen 100TL ve sahne önünde yer alan 16 kişilik localar içeren kısım ise kişi başı 750 TLdir. Ben Red Zone hakkında bu bağlantıdan bilgi aldım ve yine bunun bir gövde gösterisi olduğu kanaatına vardım. İşte buradan alınan biletler yardım amaçlı cart curt falan diye yazılmış... komik. Ayrıca kanımca sahneye yakın gibi dursa da oldukça rahatsız bir yer gibi gözüktü bana. Bu yüzden 550TL vermedim. Ama bilinsin ki vermeyede hazırdım. Yani mantıklı birşey olsaydı kesinlikle o parayı toparlar ve oradan alırdım. Oysa saha içi tabir edilen yerden 100 TLye almak daha mantıklı geldi bana ve oradan aldım. Bize tek zahmeti, konsere girmek için birkaç saat önceden orada olmamız gerek :) Bilet alacak olan arkadaşlara da saha içi almalarını öneririm. Biletler hakkında son sözüm; Ankara Kızılaydaki Dost Kitabevi'nden aldığım 105TLlik saha içi biletleri ( evet 5 TLde kurye parası adı altında bir yolmaca var ) ancak Haziranda kurye aracılığı ile sadece isime teslim edilecekmiş. Bunun için bana konser afişinin basılı olduğu bir fotokopi kağıdının arkasına Biletix web sayfası görüntüsünü basım verdiler. Neyse haziranı bekleyeceğiz artık.

Stadyum hakkında : Türkiyenin en büyük stadı olan Atatürk Olimpik Stadyumu İstanbulun oldukça dışına Başakşehir diye daha önce duymadığım bir semte 2002 yılında kurulmuş ve büyük organizasyonlara ev sahipliği yapan bir komplekstir. Mayıs 2006da oynanan Beşiktaş-Fenerbahçe maçında 80,000 seyirci rekorunu kıran bu stadyum, U2nun 360 derece dediği sahnesiyle oldukça hoş bir ambiansa sahne olacaktır 6 eylül gecesi. Fakat daha önce de belirttiğim gibi öyle 100bin kişi falan gelmeyecektir NTVnin çığırdığı gibi. Sakin olunsun 2007 Metallica konseri bile yanlış hatırlamıyorsam 36,000 kişi toparlayabilmiştir. Tahminimce kamyon kamyon uçak uçak yurtdışından gelecekler ile beraber 40,000i ancak bulabilir bu konser. Nitekim tahmin edersiniz ki U2, Irak, Suriye, İran, Lübnan, Filistin, Pakistan gibi ortadoğu ülkelerinde konser vermiyor. Bu yüzden oradan gelecek olan izleyiciler çok olacaktır.

Ulaşım hakkında : Başakşehir, Avcıları ( TÜYAP ve Tatilya yakınları ) ve küçükçekmeceyi geçtikten sonra TEM otoyolu kullanarak tabi bu ilçeye ulaşılabilinir. Halen devam eden metro çalışmaları konser gününe yetişir mi bilmiyoruz ama İkitelliden Atatürk Olimpiyat Stadyumuna kadar uzanacakmış. Araba ile gelecekler için stadyumun 19,000e yakın otoparkı mevcuttur. Havayolunu kullanacaklar için ise vereceğim bilgi stadın Sabiha Gökçen havalimanına yakın olduğu ve buradan ulaşılabileceği. TEMden gelecekler için güzergah : Fatih köprüsü’nden geçilip Habibler sapağından saparak 5 km gidip, Fenertepe Askeri Tesisleri’nden sola Kayabaşı istikametinde 12 km devam edilmeli. Bu yol Altıntepe merkezine çıkacaktır. Altınşehir’den sola yan yola sapıldığında 1.5 km sonra Olimpiyat stadı sapağına devam edilerek ulaşılabilir.
Ayrıca konser tarihi yaklaşırken facebook etkinlik sayfasından katılımını onaylayan ve haberleşilen kişiler ile bir otobüs organizasyonu yapmayı düşünüyorum.

Yukarıdaki yazıda bahsi geçen ve ilgili olan web sayfası bağlantılarını :

U2 külliyatını içeren geniş bir site
U2 360 2010 turne programı
Biletix U2 konser bileti sayfası
Red Zone biletleri ile ilgili bilgi
Atatürk Olimpiyat Stadyumu web sitesi
Konser ile ilgili NTV yayınları
Konserin Facebook etkinlik sayfası

Edit Büdüt : Konser haberini ilk önce çok saygılı ve çok sevgili kız arkadaşımdan öğrenmiştim, fakat daha önceki binyüzoniki asparagas konser haberi gibi inanmamıştım. Kendisine burdan selamlarımı iletir, happy owl arkadaşımı kıskanmamasını temenni ederim :)

23 Ekim 2009 Cuma

Adrian Belew's Power Trio @ Eskişehir

Yeni öğrendiğim bir habere göre Adrian Belew Türkiyeye o enteresan Power Trio'su ile iki konser vermeye geliyormuş. Ve tabiki bizde kaçırmamak isteriz bu güzel konserlerden birini. Eminim ki yazıyı okumaya başlayan arkadaşların çoğunun ilk tepkisi "o kim la ?" olacaktır. Bu yüzden Adrian dayımızı biraz tanıtalım daha sonra konser haberini ve Eskişehir'e gitme planımızı aşağı not ederiz.

(Alıntı yapmayıp her zamanki gibi kendim anlatacağım) Adrian Belew 70lerin ünlü acid gitaristi Frank Zappa'nın öğrencisi ve konser gitaristidir. Evet bilenler cümleye buradan girmemi yadırgamışlardır eminim, çünkü Adrian'ı meşhur yapan ne Zappadan sonra Talking Heads ile çalışması ne de David Bowie ile turneye çıkması ve albüm kaydetmesidir. Adrian'ı meşhur eden 1981deki o müthiş King Crimson albümü Discipline'dir. Dinleyenler bilirler, hep deriz ki "dinleyin ! King Crimson ne yapıyorsa metal müzik oraya gidiyordur" :) iddialı bir laf olduğunu düşünenler baştan sona tüm albümleri incelesinler... The power to believe albümüne geldiklerinde Adrian'ın ve Robert Fripp'in gücünü hissedeceklerdir. Evet velhasıl kelam akabinde ve detayında Adrian Belew, King Crimson'ın vokali ve gitarlarından biri olarak ün yapmıştır.

Deneysel rock tarzı diye nitelendirebileceğimiz kendi solo albümleri de kendinin ne denli garip bir adam olduğunu King Crimson dışında örnekler. Öyle ki Adrian ilk solo albümü The Lone Rhinochorus (1982) kayıtlarında rhino (gergedan) konseptini benimseyip gitardan bu hayvanın sesini çıkarabilecek- yanlış bilmiyorsam Line6 - prosesörler ile oynamıştır. Hala da böyle garip değişik oluşumları ve deneyleri var. Bütün o karışık pentatonik hızlı gerginlik yaratan Crimson şarkılarının ve tabiri caiz ise King Crimson'ın ilk kendi şarkılarını yazıp söyleyen elemanıdır.

Nitekim bunca bahsettikten sonra şu an ne yaptığını söyleyelim. Adrian 90lardan 2005e kadar uzun bir ara verdikten sonra tarzını güçlendirerek 2005 yılında o çok sevdiğim "Side One" albümünü yayınlamıştır. Ardından aynı yıl "Side Two" ve 2006"da da tahmin edebileceğiniz üzere Side Three" albümünü yayınlamıştır. Peki dördüncüsü yok mu diye soracak olursanız, var. O da 2007 yılında şu an hala turnede olduğu ve bize çalacak olan grubu Adrian Belew's Power Trio ile canlı kayıt edilmiştir. Ve son olarak bu yıl haziranda çıkan albümünün ismi "e". Deneysel enstrümantal olan bu albüm sanki tüm bu Side bilmemne albümlerinin başını çeker gibi havası var, ve şarkı isimleri sırasıyla a, a2, b, c, c2, d, d2, e, e2 gibidir. Henüz sebebini anlayamadım.

Şimdi gelelim konser organizasyonuna. Adrian iki konser vermek için Türkiyede. Biri 12 Kasım perşembe Eskişehirde diğeri 13 Kasım cuma İstanbulda. İstanbuldaki beni ilgilendirmiyor isteyen biletix'in sitesinden bakabilir. Zaten biletler 45 TL. Şimdi sıkı durun : Eskişehir Anadolu Üniversitesi Spor salonunda 12 Kasım'da olacak Adrian Belew's Power Trio konseri ise 21.15 te başlayacak ve biletler 12 TL ve hatta öğrenci 6 TL. Nası ? süper değil mi ? Geçen yıl benzer bir şekilde yıllardır beklediğim David Knopfler'ı kaçırmak beni öyle üzdü ki bunu kaçırmak istemiyorum.

Konserin perşembe olması evet sıkıcı ve cuma iş güç var diyebilirsiniz. Fakat Eskişehir arabayla oldukça yakın hatta trenle daha da yakın ve iş çıkışı gidilip konser izlenip geri gelinebilir. Her gün dışarı çıkıp 12ye kadar takılıyoruz bunun yerine 18de işten çıkıp arabayla Eskişehire gidip 21:15de konseri izleyip geri dönmek bence oldukça cazip ? Ne dersiniz ?

Uluslararası Eskişehir Festivali
Ghetto konseri Biletix sayfası
Adrian'ın web sayfası ve blogu

21 Ekim 2009 Çarşamba

Nefes - Vatan Sağolsun



Bugünlerde çok popüler olan Nefes filmini geçtiğimiz pazar günü izledim. Filmden sonraki ilk izlenimim beklediğimden iyi olması oldu.
En büyük iki beklentim senaryo ve görsellikti.
Senaryo aslında çok bilindik bir konuyu işliyor ama fazla ayrıntıya kaçmadan ve gerçekten orada yaşanmış olan olayları fazla dağıtmadan çok güzel yansıtıyor.(Bu konuya bir daha deyineceğim)
Görselliğe gelince, bu güne kadar birçok savaş filmi izledim ve çoğu yabancıydı.
Açıkçası ben bu kadar iyi görsellerin kullanılabileceği düşünmüyordum, bazı yerlerde hatalar var elbette ama bu türde ilk kez yapılan bir film için bence çok başarılı olmuş.

Film sonrasında okuduğum ve duyduğum bir iki eleştiri hakkında yorum yapmak istiyorum aslında birazda canım acıdı bu yorumları okurken o yüzden burada yazmak istedim.

- Filmden çıktıktan hemen sonra izleyen insanlar beğendim veya beğenmedim eleştirisinde bulunuyordu haklı olarak. Ancak çoğu (Askerlik yapmamış genç erkekler, bayanlar) ne şimdi bu gibisinden konuşuyorlardı. Ama sonrasında farkettim ki insanlar filmdeki olayların gerçekten olmadığına inandırmışlar kendilerini. Filme annemle gittiğim için annemede sordum nasıldı diye, bana cevabı gerçekten olmuşsa bunlar kötü dedi... bilmiyorum ama derdimi anladınız mı insanlar filmin sadece kurgu olduğuna inanıyor, tamam senaryo oluşumu açısından kurgulanmış yerleri olabilir ama çoğuyaşanmış olaylar... ve bu kafayı değiştirmezsek daha kötüsünüde yakın gelecekte yaşayacağız...

- Okudum yorumların bazılarında,
"Müthiş film"
"Süper"
gibi eleştiri olmayan sadece yazmış olmak için yazılan yorumların yanında

"Bu nasıl aksiyon-macera"
"Oyunculuk çok kötü"
"Film çok sıkıcıydı ilk yarısında çıktım"
"Yok böyle şeyler"
gibi cümleler bulunmaktaydı....
Açıkçası ben ikisinide çok sevmiyorum ama ikinci tip yorumları görünce dedim ne oluyoruz bu kadar mı at gözlüğüyle bakıyor insanlar.

Birinci grupta film çok sıkıcı deyip filmin yarısında çıkan ve sonrasında filmi eleştirenlere sinirleniyorum. Bir filmin tamamını izlemeden eleştiri hakkına sahip olamasın.

İkinci grupta filmi eleştirmek için bahane bulanlar. Oyunculuk çok kötüymüş... :) Tamam oyunculuk müthiş olmaya bilir ama asker dediğinde budur...

Üçüncü ve en kritik grup, bu nasıl film diyenler yani filme daha çok eğlenci amaçlı gidip gördükleri karşısında olmaz böyle şeyler hani nerede aksiyon diye konuşanlar.
Gerçekten doğuda nelerin olduğunu unutan ve görmezden gelenler yani... geleceğimizin çoktan satılmış olduğunun kanıtı olan insanlar.. beyni yıkanmış ve geçmişini hatırlamayan insanlar....


Sonuç olarak; bence gidilmesi gereken, askere gitmiş olanlar için ayrı gidecek olanlar için ayrı duygular içeren bir film.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Huzur veren şarkılar no:5

Birileri daha çok huzur daha çok huzur demişti sanırım. Evet bu şarkı aynen Mona Lisa gibi... yani bir dinliyorsunuz feci acı çekiyorsunuz bir dinliyorsunuz huzura eriyorsunuz. Ülkemizin çiçeği burnunda caz solistlerinden Jehan Barbur'u tarif etmek oldukça zor. Bülent Ortaçgil şarkılarının sadeliğini, Göksel'in muhteşem ses rengini alıp ve bunları kendine has muhteşem masum küçük kız sesi ile birleştiren Jehan bizlere "Uyan" isimli ilk albümünde eşsiz bir müzik ziyafeti yaşatıyor. "Öylesine" isimli şarkı da bu albümdeki en minimal duygusal ve huzurlu parçası. Zaten albümünün en kıyısında kanımca. En beğendiğim şarkısı olmasa da albümün en paylaşmak istediğim şarkısı diyebiliriz halet-i ruhiyem sebebiyle :) Velhasıl kelam akabinde ve detayında dinleyin bakalım beğenecek misiniz ?

Jehan Barbur - Öylesine

10 Ekim 2009 Cumartesi

Kınama


Arkadaşlar gerçekten bağ bozuluyor, olayın ruhu zedeleniyor gibi geliyor bana. Hani nooldu "September Mr. Jack's birthday" konsepti ? Her yıl kutluyorduk ? Aranızdan bazılarına sesleniyorum ! Sürekli eve gitmeliyim diyerek olmaz bu işler :) Neyseki 30 Eylülde de olsa bir kadeh içmeyi başardım heheh :) Bundan sonra olmaması dileğiyle sizlere durumun anlamını ve kınadığımı gösteren bu manalı fotoğrafı yolluyorum . Esen kalın.

8 Ekim 2009 Perşembe

RSF ve DORO





Pazar günü gittiğimiz RSF yani Rock Station Festivali saat 12' de başladı ve biz de erkenden 20:00 gibi orda olduk. :) İlk defa gittiğim bu festivali canlı canlı görünce, iyiki daha önce hiç gitmemişim oooh dedim. Bizim gittiğimiz saatte pek kalabalık değildi, herhalde 12'de damlayanların o saate kadar halleri kalmamıştır diye düşündüm, gördüğüm manzara karşısında.

Herkes hareket halindeydi, sahneye farklı farklı gruplar çıktı ama kimsenin konserle ilgilendiği yoktu bence. Çünkü çimlerde oturanlar ya sarhoş olmuş, mayışmış, birbirleriyle sohbet halindelerdi (bu seyirci en iyisiydi), diğerleri de ya boğuşuyordu (herkes birbirinin üstüne atlıyor) ya da koşuyorlardı :) Bizde sahneden uzakta bir köşede elimizde çay :) ortamı izledik, o gün Vişnelik böyleydi. Yani çoluk çocuk doluşmuştu festivale, tabi bir de Doro için gelenler vardı bizim gibi :) Bizde ayrı bir kategorideydik.

Saat 21.40 gibi çıktı Doro, neyse ki fazla kalabalık değildi, yani çocuklar gidince iyi oldu. Genel olarak 80'lerdeki parçalarından söyledi ama beklediğim birkaç parçası daha vardı, onları da söyleseydi keşke. Ses de çok kısıktı, sanırım çevreden şikayet gelmiş sesi kısmışlar. Seyirci de ölüydü, geçen uğramıştı sanki, sanırım önde durmak gerekiyordu, o taraf daha bir hareketli gibiydi. Ve en kötüsü de konser 1 saat bile sürmedi 22.30 falandı bitişi :(

Ay hiç iyi birşeyden bahsedemedim tek avuntum süper bir konser olmadı ama en azından Doro'yu canlı dinlemiş oldum...




7 Ekim 2009 Çarşamba

Huzur veren şarkılar no:4



João Gilberto and Stan Getz - The Girl From Ipanema

Gerçekten bu şarkıyı tekrardan yorumlayanların listesini yapsak gözlerimize inanamayız sanırım. 1963 yılında ilk kez Gilberto/Getz albümünde yorumlanan şarkı asıl olarak 1962 yılında Antonio Carlos Jobim tarafından bestelenir. Ve o yıldan beri gönüllerimizi fetheder, ruhumuzu okşar

Hikaye şöyledir. Helo Pinheiro isimli 15 yaşındaki güzel esmer dilber ablamız Brezilyanın Ipanema sahilinde gezer durur hergün. Ablayı gören abilerin içi gide gide bu şarkının sözlerini yazarlar. Sözlerde kısaca der ki ; Bir kız geçiyor hergün güler yüzlü esmer çok güzel fakat ona baktığımı bilmiyor görmüyor. Ah ne güzel kız bu kız.

Parça yıllar boyunca filmlerin kült sahnelerinde, barlarda, jazz klüplerinde çalınır söylenir yorumlanır. Söyleyen ünlü ablalarımız şarkıda Girl from Ipanema yerine Boy from Ipanema demeyi tercih ederler.

4 Ekim 2009 Pazar

Öylesine bir gün

Akşam üzeri arkadaşımla buluşup sinemaya gitmeye karar verdik. Filmi değişik bir yerde izleyelim diye de 13 sinema salonu olan Cinebonus Gordion'u tercih ettik. Neyse yemeğimizi yedik ve bilet almaya gittik, gişedekilerin hepsi birden "hoşgeldiniz efendim" diye karşıladılar bizi, tabi buralar yeni açıldığı için yeni işe başlayan gençler pek bi güler yüzlü, pek bi ilgili, ben zamanla görürüm onları:)

Neyse arkadaşım türk filmi tercih eder genellikle (saçma olmayanları) bende onu düşünerekten "Kampüste Çıplak Ayaklar'a gidelim, yeni geldi" dedim. O da beni kırmamak için peki dedi. Bu filmle ilgili yorumları da bu sabah bir gazetede okumuştum, kesinlikle gidilmemeli diyordu bahseden kişi :) Bende ben bu filme gitcem! o beğenmedi diye bizde beğenmeyecek değiliz dedim.

Bileti aldıktan sonra merdivenle yukarı çıktık ve 1-2 adım sonra tadilatın daha bitmediğini gördük, içerisi adam dolu, bi haydaa dedik, hemen yanımıza bi görevli koşarak geldi, bizle salona kadar eşlik etti ama içerisi baya bir karmaşık ilk gün olsa gerek, biraz da büyük gibi.

Salona bir girdikki ki bomboş, bizden başka kimse yok en arka ve ortada rahat rahat oturabiliriz artık. Neyse film başladı ve arkadaşım 15 dkka sonra küfre başladı ve bu film bitene kadar devam etti :D o da pek hoşlanmadı :)

Neyse arada bari mısır alayım da onla oyalanayım dedim biraz geç girdim arkadaş içeride oturuyordu, bir baktım film daha başlamamış, bizim hemen üstümüzde de filmi gösteren herif var, adam orada durmuş tepeden bakıyor, görmemezlikten geldim başta ama adam çekilmeyince bende kafamı kaldırıp ona baktım ve başlatayım mı diye sorunca tabi tabi devam dedim bende ve film başladı :D

Filmde, üniversitede okuyan bir grup gencin sıkıntıları ve onların sınıfına gelen hintli bir kızın bu grubun arasına girerek onların hayatını değiştirmesi anlatılıyor. Ama filmin sonunda beklemediğimiz bir olayla karşılaşıyoruz, bunu söylemiycem çünkü spoiler olur :P

Neyse filmden sonra çıktık dışarı, çayla 2 sigara tüttürdük öyle kendimize geldik :) ve artık o yazarın yorumlarını önemsemeye karar verdim. :)

30 Eylül 2009 Çarşamba

Mevlana' yı hatırlamak

Mevlananın doğum günü olan bu günde hatırlamak gerek die düşündüğüm için bu post u atıyorum. kendisi doğumu Allah tan ayrılmak olarak gördüğünden ölümü ise Allah a kavuşmak olarak doğduğundan doğum günlerinde sevinçten çok hüzün yaşamıştır die düşünmekteyim. ilgilenen vede araştırmak isteyen arkadaşlar için ; http://www.ntvmsnbc.com/id/25005198/ adresinden detaylı bilgi alabilirler.
bundan 802 yıl önce yaşamış olan mevlanaya Allahtan rahmet dilerim.

Mevlanan' nın zamanında söylediği sözlerden bir kaç örnek sadece;

* Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.

* Ya olduğun gibi görün,
Ya da göründüğün gibi ol.

* Ne olurdu, seninle tatlılaşsaydım; yaşayış zaten acı.
Ne olurdu, sen razı olsaydın benden de, herkes kızsaydı bana.
Ne olurdu, seninle aram düzgün olsaydı da, bütün alemlerle aram açılsaydı, dünya yıkılıp yansaydı.
Sen beni sevdikten sonra malın mülkün değeri mi olur? Zaten toprak üstünde ne varsa hepsi de toprak olacaktır.
Alem O'nunla kaimdir ve O'nsuz olan hiçbir şey yoktur. O'nun rızası, rahmeti, bereketi ve tecellisi olmayan hiçbir şeyin değeri yoktur.

24 Eylül 2009 Perşembe

U2 Türkiye 'ye mi geliyor ?


bu sabah gördüğüm bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum;
http://www.ntvmsnbc.com/id/25003088/
haber kaynağı ntvmsnbc olunca daha bi ciddi yaklaşasım geldi habere ancak hala şüphelerim var.
Söylentiye göre, New York'ta Devlet Bakanı Egemen Bağış ile biraraya gelen grubun solisti Bono, Bağış'tan Boğaziçi Köprüsü'nde konser sözü almış.
haberin devamına göre ise;
Bono, seneye Türkiye’ye gelmek istediğini söylerken Bağış da, "Eğer İstanbul’a gelirseniz size söz veriyorum, bu konseri Doğu’yla Batı’yı birleştiren Boğaziçi köprümüz üzerinde vereceksiniz" demiş.
Öncelikle bono yu 3 yada 5 kişinin mi izleyeceğini düşünüyor acaba sevgili devlet bakanımız. sonralıkla böyle bir söz vermeye yetkisi varmı acaba, daha sonralıkla ise kazara u2 türkiyeye gelirse, o köprünün tamamen dolacağını o kadar dinleyicinin aynı anda hoplayıp zıplayacaklarını u2 nun ses sistemine dahill olan hayvani kolonlardan gelen titreşimlerinde tüm bunların üzerine ekleneceğini, ve o köprünün sağlam kalacağını mı umud edicez (;> bu konuda might busters ı baz alırsak evet köprü sağlam kalıcaktır, ancak sizcede denemek riskli değilmi (;> doğru düzgün bi stadyum konseri verse adamlar bizde rahat rahat gitsek izlesek . . .

20 Eylül 2009 Pazar

Doro Geliyor!

80'lerin Alman metal grubu Warlock'un bayan vokalisti Doro Pesch, Rock Station Festivali için 4 Ekim Pazar günü Odtu Vişnelik Tesisleri'nde. Konser 12:00 - 23:00 saatleri arasında.

Şimdiye kadar hiç katılmadığım bu festivale Doro için gideceğim ama içim pek de rahat değil. Rahatça oturup müzik dinleyemeyeceğimiz kesin, artık hoplayıp zıplayanlar, headbang ve pogo yapan gençler arasında izlemeye çalışacağız :)

Umarım eski parçalarından da bol bol çalarlar çünkü onları dinlemek için gidiyorum ve özellikle de aşağıda birazdan izlemekte olacağınız video çünkü süper bir parça bence !!

Alkol vardır ama sigara içilir mi ondan emin değilim, işte bu beni daha da geriyo neyse artık ühühü :)



16 Eylül 2009 Çarşamba

11 Eylül 2009 Cuma

Legend of the Seeker

Evet görüyorum ki fantastik dizilere ya da materyallere karşı ilgimiz halen devam ediyor. Bu durumda bende sizinle ayağım alçıdayken izleme şansını yakaladığım bir diğer diziyi paylaşayım.

Legend of the Seeker, Terry Goodkind'in, The Sword of Truth adlı kitap serisinden uyarlanan fantastik bir dizi.

Zeyna ve Herkül dizilerinin geçtiğine yakın ortamlarda geçen dizi, bu dizilerin komedi unsurundan biraz sıyrılıp daha ciddi bir rota cizmeye çalışmakta.

Konusuna gelirsek ;
Bir kahin ölüm döşeğinde, gelmiş geçmiş en kötü insan olan Darken Rahl'ı öldürecek olan, gerçek bir Arayıcının doğacağı kehanetinde bulunur. Darken Rahl, adamlarını gönderip yeni doğan tüm çocukları öldürtse de gerçek Arayıcı olan çocuk(Richard Cypher) , bir büyücü (Zeddicus Zu'l Zorander) tarafından sınırın diğer tarafına kaçırılır. Arayıcı, aslında kim olduğunu bilmemektedir. 23 yıl sonra bir Confessor(Kahlan Amnell), büyücüye gelerek Arayıcı'yı bulmasında yardım etmesini ister...

Richard, Zorander ve Kahlan'ın, Darken Rahl'ı öldürmeye giden yollarında karşılarına çıkar birçok kötülükle de savaşmaları gerekecektir.

Serinin türkçeye çevrilmiş ilk kitabının arka yüzündeki yazı, dizinin ilk bölümünü de özetliyor :

Kitap, dünyanın mütevazı koruyucusu Richard Cypher'in hikâyesini anlatıyor. "Richard'ın hayatı, son büyücü Zedd'i ararken Rahl'ın suikast timinden çaresizce kaçan güzel Kahlan'ı kurtarmasıyla tamamen değişir. Yalnızca Zedd, efsanevi doğruluk Kılıcı'nın korkunç gücünü kullanabilecek, bozulmamış kalbe ve kararlılığa sahip birini Doğruluk İzcisi olarak atayabilir. Yalnızca Doğruluk İzcisi, bütün canlı şeyler üzerinde etkili olan güçlerini efendilerinin buyruğuna başheden Orden'in Üç Kutusu'nu ele geçirmeye engel olabilir...

Fantastik dünyaların ve maceraların tadını yakalayabileceğiniz bu dizi de siz sevgili blog sakinlerimize duyurulur.

Bol neşeli günler dilerim.