13 Şubat 2007 Salı

Rumble Fish

İşte size benim all time ilk 10 umda her zaman yer alacak bir film. Yönetmeni Francis Ford Coppola desem yeterli sanırım. Rumble Fish 1983 yapımı.Türkçeye Siyam Balığı olarak çevrildi.Siyam Balıkları bizim pet shoplarda beta ismiyle satılır.Ama onlara beta demek çok salakça.Benim için onlar her zaman siyam balığıdır.Coppola abimiz filmi siyah beyaz çekmiş.Ama balıklar renkli.Bu sinema tarihinde benim gördüğüm ilk deneme. Vardır belki daha önceden ama ben ilk Rumble Fish'te gördüm bu tekniği.Sonra Spielberg filanda yaptı bunu Shindler's List'te.Herşeyin siyah-beyaz, balıkların renkli olması çok hoş bir ayrıntı.Rusty James(Matt Dillon) ve ağabeyi Motorcyle Boy(Mickey Rourke) un yaşadığı küçük mahallede tek güzel olan şey onlar olduğu için renkliler belkide.Film, zamanın çete savaşlarını, küçük ve fakir amerikan mahallesini, iki kardeşin gözünden anlatıyor.Her zaman saldırgan, coşkulu Rusty James ve onun cool abisi Motorcyle Boy. Bu ikilinin birbirleriyle olan dialoglarıda eşsiz. Coppola'nın bütün sanatını konuşturduğu film aynı zamanda Mickey Rourke un sanırsam ilk başrolü. İzlemediyseniz bulun izleyin.Kesinlikle...

8 yorum:

Fücur dedi ki...

Rumble Fish izlemek istediğim filmler arasında hakkaten bir numara. Sebebi müziklerini Stewart Copeland'in yapmış olmasıydı ( Eski Police davulcusu ). Fakat Copolla'yı duyunca tabiki dahada bi önem kazandı. Bu değerli bilgi için saol dost.

Bloodlust dedi ki...

Rica ederim Fücur. Bu film gerçekten benim için değerli. Ne kadar çok insan izleyip severse o kadar mutlu olurum.İlk izlediğimde sonunda hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Gülmeyin o zamanlar 15-16 yaşalarındaydım:) Sonradan defalarca da izledim. Artık ağlamıyorum ama her zaman hüzünlendirmiştir beni bu film.

Silentmoon dedi ki...

Alicim sende varsa bu filmim alayım merak ettim , bulamam sanırsam netten

Bloodlust dedi ki...

Sevgili Silentmoon şu an yok malesef elimde ama her an ulaşmak üzereyim. Emule sagolsun geliyor. Tamamlaninca cekerim sana:)

Deniz Thetis dedi ki...

Boynuz kulağı geçer hesabı Arizona Dream'de Emir Kusturica bu tekniği bambaşka bir şekle sokmuştur...

Bloodlust dedi ki...

İnsanın hayatında boynuzun kulağı geçtiği bir çok olgu olabilir ama sinema kesinlikle bunlardan biri değildir. Hele Hele, Emir Kusturica ile Francis Ford Coppola yı karşı karşıya getirmek çok komik. İki film ayrı ayrı çok güzel filmlerdir ve boynuzun kulağı geçmesi durumu yoktur.

Deniz Thetis dedi ki...

İki yönetmeni değil, iki tekniği kıyasladım(her ikisini de izlediysen ne demek istediği idrak etmiş olmalısın) ki ifade özgürlüğünün olduğu bir ortamda madem kimse görüşünü ispatlayamıyor o halde herkes ''komik'' de olsa fikrini dile getirebilmeli...
Ancak laf isimleri yarıştırmaya gelecekse karşısına amiyane bir tabirle Coppola'ya tozunu yutturacak isimler koymasını da bilirim...

Bloodlust dedi ki...

"İfade özgürlüğü" denen kavramın çok büyük bir kuyruklu yalan olduğunu belirterek sana cevap vermek isterim. Öncelikle neden bu kavramın büyük bir yalan olduğunu Elveda Başlıklı postumda okuyabilirsin. Evet komikde olsa fikrini dile getirebilmeli herkes ama ben burda üsluba takıldım. Yani kusura bakma daha önce burda yazan çoğu arkadaşda benim üslubuma takılmıştır.Birkerecikde ben takılayım. Kullandığın deyimler benim için biraz rahatsız edici geldi. Boynuzun kulağı geçmesi ve şimdide "tozunu yutturmak". Coppolaya tozunu yutturacak isimleri sayarsan çok memnun olacağım. Ama sanki bu fikir komiktentende öte:)